Gençliği karanlığa yedekleme çabası
İstanbul Üniversitesi’nde son birkaç aydır yaşananlar iktidarın attığı adımları somutlar nitelikte. Cihadist çetelerin gençlik örgütlerine polis işbirliğinde saldırarak üniversiteyi terörize etmesi, tehditkar bir hava yaratması 8-10 ‘kindar’ gencin icadı değil elbette.

Elif ERGİN
İstanbul Üniversitesi
‘İstanbul surlarına dayanan 21 yaşındaki Fatih Sultan Mehmet hanın cesaretini yüzünü sizde görüyorum. Sizlerin çehresinde Çanakkale’de şehit olmak için yürüyen aziz gençlerin şehitlik aşkını görüyorum. Gençler bu istikbal bayrağını daha yücelere dalgalandırmaya var mısınız?’
Bu sözleri Başbakan Davutoğlu Ak Gençlik’in geçtiğimiz pazar günü yapılan kongresinde söyledi. Fatih Sultan Mehmet Han’ın cesareti, Çanakkale askerlerinin şehitlik aşkı... Haydi kuşanın kılıçları arkadaşlar! Ya Allah Bismillah gidiyoruz! Nereye mi? Cem Karaca’nın bir şarkısında dediği gibi ‘bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete!’
Başbakanın sözleri hakim sınıfların ve onların temsilcisi AKP hükümetinin gençlik üzerindeki planlarını birinci ağızdan itiraf ediyor. AKP hükümeti Ortadoğu’da ve ülkede güttüğü ırkçı, mezhepçi, gerici politikalara gençliği yedeklemenin derdinde. Bunun için her yolu kullanıyor. Eğitim politikalarından, günlük söylevlerinde kullandıkları kilit kelimelere kadar onlarca örnek verebiliriz.
AKP’NİN POLİTİK HATTI: ŞEHİTLİK AŞKI
Dünyanın emperyalist paylaşım savaşına sürüklendiği ve bu savaşa da Ortadoğu’da senaryo biçildiğini bir kenara koyarak diyebiliriz ki AKP’nin bu politikalara ikna etmesi gereken kesimler var. Listenin birinci sırasını ise gençliğe ayırmış durumda. Ağırlaşan yaşam koşulları, artan genç işsizlik oranları, gelecek kaygısı bir diğer taraftan gençliği bir araya gelmeye zorluyor. Ancak bu ‘tehlikeyi’ gören AKP hükümeti her sermaye temsilcisi iktidarın yapabileceği gibi gençliğin mücadelesini ezmek, örgütlerini dağıtmak üzere hamleler yapıyor. 7 Haziran seçimlerinden 1 Kasım seçimlerine kadar geçen sürede yürüttüğü baskı ve korku politikaları ile nasıl ki işçi emekçilerin taleplerini ezdi ise aynı şeyi gençlik üzerinde de uyguluyor. Bu bakımdan gençlik kitlelerini sindirmeye dönük baskılar ile hareket ediyor. İçe kapanmış, sinmiş, haklarının gasp edilmesine ses çıkaramayan bir kuşak istiyor.
İstekler bunlarla sınırlı değil elbette. Bu söylediklerimiz az çok mücadele eden ya da mücadele eğiliminde olan gençlik kesimi için geçerli. Ya geri kalanlar? Tüm gençlik kesimlerini kapsayacak bir politik hat atıyor ortaya: Fatih cesareti, şehitlik aşkı!
Bu ihtiyacını ise Osmanlı Ocakları gibi gençlik örgütlenmeleri eliyle sağlıyor. Artık kendi gençlik kitlesini harekete geçmeye, sokağa çağıran bir tarz izliyorlar. Ortaya attıkları kutuplaştırıcı ve gerici politikalar etrafında gençlik kitlelerini konsolide etme çabasındalar.
ERDOĞAN’IN GÖLGESİ ÜNİVERSİTE YÖNETİMLERİ
Bu politik hattın kristalize olduğu yerler olarak üniversiteleri gösterebiliriz. Son birkaç aydır üniversitelerde ortaya çıkan tabloya bir bakalım. Her bir üniversite yönetiminin birer YÖK haline gelmesi, iktidarın atadığı Erdoğan gölgesi rektörler ve onların koltuk değnekliğini yapan kolluk kuvvetleri. Üniversite yönetimleri sırtlarını yasladıkları iktidardan aldıkları güçle olabildiğine saldırganlaştılar. İlk önce ‘afiş mevzuu olur’ deyip 1 Kasım’a kadar üniversiteleri polis akademisine çevirdiler. Ardından çeşitli ‘saldırılar’ gündeme geldi. Fiili saldırılardı bunlar üstelik. Kimi üniversitede ırkçı grupların satırları ile baş gösterdi, kimi üniversitede kalkanlı özel güvenlikler ile...
Netice düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, kulüp ve toplulukların faaliyetlerinin engellendiği bununla birlikte yüksek öğrenim gençliğinin taleplerinin silikleştirildiği bir noktaya vardı.
HAMLELERİ ZEKİCE
Çok açık bir şekilde söyleyebiliriz ki hakim sınıflar gençlik hareketini en ileri unsurları bazında ezmek istiyor. Eğer buraları kırarsa işi epey kolaylaşacak. Türkiye’de gençlik hareketinin yerelleşemediğini, gençliğin sosyal kültürel talepleri ile siyasal talepler arasında bir bağın olmadığını göz önünde bulundurursak ileri kesimleri ezmek, gençliğin ana gövdesinden kopmaya zorlamak zekice bir hamle sayılır.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE KAPALI CİHADİST ÇETELERE AÇIK OLAN KAPILAR
İstanbul Üniversitesi’nde son birkaç aydır yaşananlar iktidarın attığı adımları somutlar nitelikte. Cihadist çetelerin gençlik örgütlerine polis işbirliğinde saldırarak üniversiteyi terörize etmesi, tehditkar bir hava yaratması 8-10 ‘kindar’ gencin icadı değil elbette. Son olarak Beyazıt Meydanı’nda Müslüman Öğrenciler pankartı ile düzenlenen basın açıklaması ile anlaşılan AKP bir dövüş minderi kuruyor. Bu minderde ayrımı Müslüman olan ve olmayan gençler olarak koyuyor. Cihadist çetelerin öğrencilere saldırması kamuoyuna ‘üniversitede müslüman öğrencilere saldırıyorlar’ olarak yansıyor. İHH çizgisinden tutalım çeşitli gerici odakların gençliğini bu dövüş minderinin bir yanına çekiyor. (Bu basın açıklamasında kullanılan aynı pankartın renkleri bile değiştirilmeden Van ve Diyarbakır’da da ortaya çıkmış olması ise aklımızda bir dipnot olarak kalsın)
KAZANIMLARIMIZ HEDEFTE
Öğrenciler gak dese soruşturma açan, guk dese polisleri saldırtan üniversite yönetimi yaklaşık 2 yıldır bu üniversitede sopalarla öğrencilere saldıran bu güruha bir yaptırım uygulamıyor. Üstelik tesadüfe bakın ki Ankara Katliamını protesto etmek isteyen akademisyen ve öğrencilere kapalı olan Beyazıt Meydanı bu güruhun çağrısı ile yapılan basın açıklaması için bizzat emniyet tarafından tesis ediliyor. Bugüne dek gençliğin mücadele ederek elde ettiği kazanımlar da böylesi bir tablo içinde kolayca saldırıya uğruyor ve yok edilmeye çalışılıyor.
BU OYUNU KİM KAZANIR?
AKP kendi politikalarına gençliği yedeklemek, talepler etrafında verilebilecek kitlesel bir mücadeleyi ezmek üzere bir ayrım ortaya koyuyor. Üniversite hareketi ve mücadelesini ezmek üzere planladığı saldırıları ise ‘Müslüman öğrencilere’ saldırı var diye duyurup, ortalığı ateşe veriyor. Şimdi bu minderdeki güreşi kim kazanır? Oyun sahası onların, kurallar onların. Bu minderde Türkiye gençliğinin kazanma şansı yoktur. AKP’nin gençliği çağırdığı nihai yer savaşlarla, yoksullukla, işsizlikle dolu karanlık bir gelecektir. Bu gelecekte Müslüman olan olmayan ayrımı da yoktur üstelik.
BİLE BİLE LADES DEMEMEK İÇİN
Üniversitelerin gündemini AKP böyle oyalamaya çalışadursun yüzlerce binlerce öğrenci sınıflarındadır. Biz ayrımı iktidarın kolay kolay bölemeyeceği bir şekilde koymak zorundayız. Talepler etrafında, gençliğin kendi örgütlerini kurmasından ve demokratik kitle örgütlerinin güçlendirilmesinden başka çıkar yol yoktur. Öğrencilerin taleplerine yaslanmak buradan güçlenmek ve harekete geçmek zorundayız. Aksi demek AKP’ye bile bile lades demek olacaktır.
Evrensel'i Takip Et