Sarmalı anlamak
İç ve dış politikanın sarmal hale geldiği bir dönemden geçiyoruz. Ortadoğu ülkelerinden birine baktığımızda gözümüz ister istemez bir başka ülkeye ya da emperyalist güçlere kadar gitmek durumunda kalıyor. Bütün olarak bakılmadığı takdirde anlaşılması güç bir sarmal duruyor karşımızda. Bütün olarak bakabildiğimizi söylemek elbette çok iddialı olacaktır. Ancak gelişmelere bir göz gezdirme iddiamız olmalı.
Hakan POLAT
Kayseri
İç ve dış politikanın sarmal hale geldiği bir dönemden geçiyoruz. Ortadoğu ülkelerinden birine baktığımızda gözümüz ister istemez bir başka ülkeye ya da emperyalist güçlere kadar gitmek durumunda kalıyor. Bütün olarak bakılmadığı takdirde anlaşılması güç bir sarmal duruyor karşımızda. Bütün olarak bakabildiğimizi söylemek elbette çok iddialı olacaktır. Ancak gelişmelere bir göz gezdirme iddiamız olmalı.
GÜREŞ MİNDERİ ORTADOĞU’DA
Irak işgali ile sürüklendiği bataklıktan hala kendisini sıyıramayan ABD, bölge üzerinde emellerine ulaşmak için Türkiye hükümeti gibi “taşeron” güçler ile işbirliğini güçlendirerek müdahalesine devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır.
ABD ve batılı emperyalist güçler, Rusya ve kendi etrafında birleştirmeye çalıştığı diğer emperyalist güçler, bilek güreşi masasını Ortadoğu coğrafyasına kurmuş bulunuyorlar. Taraf olmakta bugüne kadar “silik” kalmayı deneyen hatta dışa açılma stratejisini 2024 olarak koyan Çin ise, 2020 ve sonrasında petrole olan ihtiyacının artacak olması tahminiyle, Ortadoğu’ya dair daha açık biçimiyle taraf haline gelmeye çalıştığı ya da çalışacağı bir döneme doğru ilerliyoruz.
SİLAHLANMA YARIŞI
İran, Suriye ve Irak’ın Rusya etrafında askeri blokajını güçlendirdiği söylenebilir. Rusya ile Suriye arasında yüzyıllara dayanan ilişkinin, Rusya’nın Suriye’ye müdahalesine uygun zemin olarak görülmesinden sonra, Rusya Türkiye’nin de yakını olan Suriye toprağına üsler açmış, bölgesel yeniden paylaşım da kendisine pay kapmak için bölgede hızlıca yerini almıştır.
Şangay İşbirliği Örgütü etrafında oluşan ittifakta her daim Çin belirleyici bir önemde olmakla birlikte Rusya bu örgütü batılı emperyalistlere karşı kendi emperyalist çıkarlarına da uygun düşecek biçimde planına dahil etme çabası içerisine girmiştir. Dünyanın yeniden paylaşımı savaşı olmasa da, emperyalist çelişkiler sonucu Ortadoğu’da emperyalistler arasında yeni bir paylaşım savaşına doğru gidildiğini söylemek mümkün.
IŞİD terör örgütünün Paris’te yaptığı kanlı saldırıdan sonra Avrupa temsilcileri Ortadoğu’ya dair fikirlerini daha açık biçimde sunmuş, kartları dağıtan konumda olmak için diplomatik görüşmelerde bulunmuştur. “Silahsız Avrupa”, “demokratik Avrupa” hayali ile burjuva devlet aygıtının militarist aygıtına olan ihtiyacı bittiği savlarının yerinde Avrupa devletleri hızla silahlanma yarışına girmiştir.
SAVAŞA BODOSLAMA ATLAMA DENEMELERİ
Süddeutsche Zeitung’un dış ilişkiler masasının başındaki Stefan Kornelius, “Alman hükümeti, artık, hedeflerini askeri araçlarla da sürdürmeyi istemeye karar vermiştir” diye yazdı. “O (Alman hükümeti), bunu, (hoş, ahlaki bir düşüncenin dışında gerçekçi politik koşulları hesaplayan) Fransa’yla dayanışmadan ziyade, ‘kendi ulusal çıkarı için’ yapıyor” tespitini de yapmaktadır. Almanya, Afganistan’daki savaşın ardından, milyonları katledip yerinden ederek bölgenin geniş alanlarını mahveden Irak, Libya ve diğer ülkelerdeki savaşlarda yalnızca dolaylı olarak yer almıştı. Şimdi ise, nükleer silahlı güçler arasında bölgesel olarak kışkırtma tehdidi yaratan canice bir savaşa bodoslama dalıyor.
SURİYE MESELESİNDE
ABD BİR ADIM DAHA GERİDEN, NEDEN?
On yıllardır Suriye rejimi ve muhalifler arasında geçen çatışmalar, Arap dünyasında yaşanan ayaklanmalarla birlikte derinleşerek 2011 yılında, Esad güçlerince duvara taleplerini yazan çocukların tırnaklarının çekilmesiyle patlak vermişti. 2011 yılında Şam, Halep gibi birçok kentin meydanlarında Esad’a karşıayaklanmalar baş göstermiş olsa da IŞİD vb gibi gerici, terörist örgütlenmelerin doğması sonucu halk, “Yıkıl git” dedikleri Esad’a “Diren Kal” demek zorunda kalmıştı.
Emperyalist güçler tahakküm kurmak istedikleri Ortadoğu’da, bu durumu fırsat bilmiş deyim yerindeyse “ölmek üzere” olduğunu iddia ettikleri rejimin tepesinde akbaba misali nöbete koyulmuşlardı. Rusya’nın Sovyetler dönemi de dahil olmak üzere Ortadoğu’da en istikrarlı ilişki sürdürdüğü Suriye’ye “bir şey söylemesi” kaçınılmazdı. Rusya tarafından gelişecek hamle birçok kesim tarafından sadece “bir şey söylemesi” olarak beklenildiyse de Rusya, askeri yığınağıyla birlikte konuşlandığı Suriye’de bölgesel olarak yeniden paylaşımın habercisi oldu.
ABD’nin Ortadoğu sorunlarıyla angaje olması hatta Rusya ile kapışmaya devam etmesi ABD’nin Asya Pasifik’te Çin’i stratejik kuşatmasını hafifleştirecek kuşkusu ABD’yi bir adım geriden takip etmeye iten en büyük faktörlerden. 2009 yılının sonundan itibaren Obama Hükümeti ABD’nin geleceğine zarar verebilecek bir gücün Çin olabileceğini tespit etmiş ve 2020 yılına doğru güvenlik stratejisini kuşatmak üzere ele almıştı.
ABD 100 yılın projesi olarak gördüğü Çin’i kuşatma projesine devam ederken, Türkiye gibi taşeronu olan hükümetlerle işbirliği tutarak elini Suriye sarmalından çekmemektedir. Türkiye’de Rusya uçağının vurulması, Rusya’nın bir dönem ABD yerine Türkiye’yle uğraşması için atılmış adım gibi hissedilmektedir.
SARMALDAN HALKLAR İÇİN UMUT VAR!
Suriye-Türkiye komşuluk ilişkilerinin Suriye’de yaşanan ayaklanmalardan sonra zayıflaması, Suriye’nin Kürt güçlerine açık kart bırakmasına neden olmuştu. ÖSO vb güçlere karşı savaşan Esad güçleri, özellikle Kürt bölgesinde dengeyi kendince iyi sağlayamamış deyim yerindeyse boşluk oluşmasına neden olmuştu. Son yüzyılın en büyük direnişlerine imza atacak Kürt güçlerinin kendini toparlanması sonrası Barzani, Avrupa ve ABD’nin istemediği bir güç olmasına rağmen Kürt halkı kendi yönetimi için büyük bir direnişe imza atmış ve bugünde anlaşılmaktadır ki tüm güçlere kendisini kabul ettirmiştir.
Kürt hareketinin olası bölgesel yeniden paylaşım sırasında bir taraf olmaya doğru ilerlediğini söylemek mümkündür. İran’ın İngiltere vb güçlerle diplomatik görüşmelerinin artması İran’ın bir dönem Türkiye’ye atfedilen bölge eş başkanlığını kapacak mı tartışmalarına neden olmuştu. Bundan önce idam vb gibi Kürtleri redde dayanan politikasını yumuşatarak daha esnek ve bölgede güç olacağı ön görüsüyle İran hükümeti daha müzakereci bir dil tutturduğu ise söylenebilir.
Suriye’de Kürt hareketinin her geçen gün meşrulaştığı ancak olası bölgesel yeniden paylaşım sırasında olduğu durumdan daha güçlü çıkması için Türkiye ve İran Kürtlerinin mücadelesinin tayin edici olduğu söylenebilir.
RUSYA GÖRÜŞMESİ, HENDEKLER VE CİZRE!
Türkiye hükümeti ve onun basını her ne kadar müzakere masasını Kürt hareketinin yıktığını söylese de durumun böyle olmadığı açıktır. Baskı, asimilasyon hatta generallerle birlikte Kürt halkının yaşadığı bölgeye yönelik Türkiye devletinin savaş açması halkın kendi savunmasının bir aracı olarak hendekleri gündeme getirdi. Ancak sadece hendekleri tartışmak ya da Kürt hareketinin hamlelerini buraya indirgemek ise yanlış bir tespite itebilir bizi.
Selahattin Demirtaş’ın Rusya ziyareti Kamuran Yüksek’in ifadesiyle, Kürtlerin olası bölgesel paylaşımda üçüncü bir cephe olduğunu ifade etmektir. Özellikle Suriye’de Cizre ile yakın olan bölgelerinden bir yere Rusya’nın üs açması Türkiye’nin Cizre’yi müdahalesini daha anlamlı kılmaktadır.
Kürt hareketi bölgede yeniden paylaşımda tayin edici güçlerden bir haline gelmeye doğru hızla ilerlemektedirler. Müzakere masasını yıkan, Kürt hareketini tanımayan Türkiye ise sıfırlamış olduğu dış politikasını eksiye doğru götürmektedir.
Kürt halkı kendi mücadelesini örgütlerken Kürt halkıyla birlikte diğer Ortadoğu halklarının yapması gereken hem kendi ülkelerinin iç gericiliğine hem de ABD-Avrupa-Rusya vb emperyalist planlara karşı mücadele etmesinden geçmektedir. Sarmal emperyalistler için fayda sağlayabilecekken halklar için de büyük umut taşımaktadır. Örgütlü olmanın tayin edeceği bir mücadele dönemi olacaktır!
ÇİN ÇOK DA ‘UZAK’ DEĞİL!
Değer kaybeden Yuang ve ekonomik kırılma noktası ısınan Çin’in de, Ortadoğu’ya dair yeni açıklamalarda bulunması tesadüf olmasa gerek. Çin’in, Ortadoğu ve Afrika’dan enerji ve hammadde ithalatı için Güney Doğu Asya’dan geçen nakliye rotalarına bağımlılığını azaltma biçiminde stratejisi olduğu bilinmektedir. ABD askeri stratejistlerinin, Çin’e karşı savaş planlarının can alıcı bir unsuru olarak, Malakka Boğazı üzerinde denetim dahil denizle ilgili bir abluka planı olduğu ise bilinen gerçeklerden. Çin, ABD’nin ablukasına karşı taktikler geliştirirken ikinci bir ajanda olarak Ortadoğu ajandası yaratmak istemekte ve buna uygun adımlarını atmaktadır.
Çin bu neden diğer büyük güçler gibi ilgisini çeken bir diğer bölge ise Kürtlerin bölgesinde 100 milyar varile varan petrol rezervidir.
Çin, ABD’nin Kuzey Irak Kürdistanı ve Ortadoğu’da ayrı Kürt devletlerinin bölgede istikrarı bozacağı söyleminin tersine yeni açılımlar yapmaktadır. Çin Sosyal Bilimler Akademisi, Batı Asya-Afrika Araştırmaları Enstitüsü uzmanı Tang Zhichao, 3 Çinli mühendisin kaçırıldığı dönemde, ‘Kürt sorunu Çin’in Ortadoğu bölgesinde kaçınılmaz bir şekilde yüzleşmesi gereken yeni bir sorun olarak ortaya ’ demesine neredeyse iki yıl oldu. Ortadoğu’da olası yeniden paylaşım savaşı sırasında önemli bir dinamik olarak sahneye çıkabilecek Kürt bölgelerine dair Çin’in yakında daha net ifadelerle ortaya çıkabileceği düşünülebilir.
Evrensel'i Takip Et