Savcı, Çarşı’nın beraatine karşı çıktı
Gezi Parkı direnişine katıldıkları gerekçesiyle “hükümeti devirmeye teşebbüs, terör örgütü kurmak ve yönetmek, suç örgütü kurmak ve yönetmek, polise direnmek, gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet” suçlarından yargılanan Beşiktaş taraftar grubu Çarşı üyeleri, geçtiğimiz Aralık ayında beraat etmişti. 29 Aralık’ta İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen karar duruşmasında çıkan beraat kararına Savcı ve Başsavcı vekilinden itiraz geldi. Savcı Abdullah Mirza Coşkun, itiraz edeceğini belirterek ‘süre tutum’ dilekçesi verdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci de kararı temyize götürdü. Verilen beraat kararının bozulmasını isteyen Ekinci’nin temyiz dilekçesinde şu ifadelere yer verildi:
“İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 2014/201 Esas sayılı dosyasıyla Örgüt kurma, hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs, 2911 sayılı suçlar nedeniyle beraat kararı verilmiş ise de, karar usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki; olay tarihinde İstanbul ili Beyoğlu ilçesi Taksim bölgesinde geniş çaplı gösterilerin yapıldığı bu çerçevede Beşiktaş ilçesinde bulunan Başbakanlık Çalışma Ofisinin işgal edilmeye çalışıldığı eş zamanlı olarak Ankara'da gerçekleştirilen eylemlerle irtibat kurularak Ankara'da bulunan Başbakanlık Çalışma Ofisinin ele geçirilmesi için irtibatlı olarak hareket edildiği Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin kanun dışı eylemlerle ortadan kaldırılmaya çalışıldığı yapılan telefon görüşmelerinde ''Park mark benim umrumda değil bana ne yemişim AVM'sine de Gezi Parkını da ağacını da ihtilal başladı, bu hükümeti düşüreceğiz, her gün savaş her gün direniş, Kemalist memalist... Abi yaksınlar kaos var kaosa gidiyoruz Başbakanlık konutuna saldırı olacak bugün, bu bir iç savaşa dönüşebilir polise güçlü saldıralım ses getirecek bir şeyler yapmamız lazım, gösterilerde ölen kişi olursa toplumsal refleksin çok daha fazla artacağı belirtildiği anlaşılmıştır.
Yapılan aramalarda ve olay yerinde bazı sanıkların üzerinde sis bombası gaz maskesi yada otomatik tabanca mermiler ele geçirilmiştir.
Yapılan soruşturma ve yargılama çerçevesinde anlaşılacağı üzere sanıkların Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini kanun dışı olarak devirmeyi amaçladıkları bu çerçevede kaos oluşturulduğu İstanbul ve Ankara'daki Başbakanlık binalarının ele geçirilmeye çalışılarak amaçlarına ulaşmaya çalıştıkları bu nedenle sanıkların müsnet suçlar nedeniyle tecziyeleri yerine beraat kararının verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ VE İSTEK: Yukarıda açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı olan İstanbul 13 Ağır Ceza Mahkemesinin 29/12/2015 tarih, 2014/201 Esas sayılı kararının bozulmasına karar verilmesi arz ve talep olunur.”
‘SAVCILIK ÜZERİNDEKİ SİYASİ ETKİYİ GÖSTERİYOR’
İtirazları gazetemize değerlendiren dava avukatlarından Yıldız İmrek şunları söyledi: “Kararı duruşma savcısının dışında, İstanbul Başsavcı vekilinin temyiz etmesi, Savcılık üzerindeki siyasi etkiyi göstermektedir. Duruşma savcısı kararı zaten temyiz etmiş durumda. Ancak, başsavcı vekilinin doğrudan temyiz başvurusu yapması, duruşma savcısına dahi güvenmemek anlamına gelir. Bu durum, siyasi iktidarın hedef seçtiği bazı davalarda, doğrudan kendisine yakın kadrolarla yargıya müdahale ettiğini göstermektedir. Bu şekilde ikili temyizle, Yargıtay'ın da özellikle baskı altına alınacağına dair ciddi bir işaret verilmiştir. Dava boyunca çok yönlü tartıştığımız üzere, darbe ve örgüt suçlaması tamamen soyut, temelsiz bir iddia idi. Bir taraftar grubunun milyonlarca yurttaş gibi, bireysel demokratik hakkını kullanarak yaptığı gösterilerle hükümet devirmesi mümkün değildir. Göstericilerin Hükümet devirmeye elverişli silahlı gücü yoktur ve Hükümet de İstanbul'da değildir. Başsavcı vekilinin temyizinde, iddianamedeki İstanbul gösterilerine dair soyut suçlama, bu kez daha da temelsiz bir soyut iddiayla "Ankara'daki gösterilerle irtibat kurularak Hükümet devrilecekti" iddiasına dönüşmüştür. Başsavcı vekilinin temyizi komediye varan bir hukuk zorlaması niteliğindedir.” (SPOR SERVİSİ)