Ankara Katliamı'nda kamu görevlilerine soruşturma yok: 'İhmale dair somut delil bulunamadı'
Ankara Katliamı soruşturmasını yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı katliamda kamu görevlilerinin ihmalinin olmadığına karar verdi. Kurumların kamu görevlileri hakkında yaptıkları bütün şikayet dilekçelerinin değerlendirildiğinin ifade edildiği kararda, 'Kamu görevlileri hakkında bu dosyadaki isnatların müştekilerin kişisel kanaatine dayandığı; şüphelilerin atılı suçları işlediklerine dair soyut isnatlar dışında somut bir bilgi ve belgenin bulunmadığı, somut bir delilin ibraz edilmediği anlaşılmıştır' denildi.
Elif Ekin SALTIK
Ankara
10 Ekim 2015'te Emek, Barış, Demokrasi Mitingi'nde yaşanan kanlı saldırı sonrası Başbakan Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakanı Selami Altınok, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz, Emniyet Genel Müdürü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç, Ankara Emniyet Müdürü Kadri Kartal, diğer kamu görevlileri ve kolluk kuvvetleri hakkında soruşturma açılmasına dair şikayetlerde bulunan KESK, DİSK TMMOB ve TTB'nin şikayetlerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından cevap geldi. Cumhutiyet Başsavcılığınca ayrı ve kapsamlı bir soruşturma yürütüldüğünün dile getirildiği kararda, kamu görevlileri hakkında isnat edilen bir suç ve ihmal olmadığı kaydedildi. Cumhuriyet Savcısı Halil Maçkaya'nın kararında İçişleri Bakanı, MİT Müsteşarı, Ankara Valisi, İl Emniyet Müdürü, Emniyet Genel Müdürü, İstihbarat Daire Başkanı ve diğer kolluk görevlileri hakkında yapılan şikayetlerin; şikayetçilerin kişisel kanatleri olduğu bildirilirken, somut bir bilgi ve belgenin olmadığı, somut bir delilin bulunamadığı söylendi. Bu nedenle şikayet dilekçelerinin işleme konulmamasına karar verildiği ifade edildi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Akarca'nın kararında ise aralarında Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da bulunduğu kamu görevlileri hakkında soruşturma yapma yetki ve görevi bulunmadığıdile getirilerek, "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görevsizliğine" ifadesi yer aldı.
'TÜRKIYE'NİN GELECEĞİ AÇISINDAN KAYGI VERİCİ BİR KARAR'
Başsavcılığın ve Yargıtay'ın kararlarını değerlendiren Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, katliamın hemen ertesinde İçişleri Bakanı Selami Altınok'un 'Bir ihmal söz konusu değil' şeklinde açıklama yaptığını hatırlattı. Ardından neredeyse miting düzenleyicilerini suçlayan, yaşamını yitiren insanları suçlayan açıklamalar yapıldığını ifade eden İlhan, soruşturmanın layıkıyla yürütüleceğine dair kendilerinin endişelendiklerini kaydetti. İlhan, "Böyle bir kararın çıkmış olması hepimizi son derece üzmüştür. İçişleri Bakanı 'Biz Sıhhiye meydanından sorumluyuz. Toplanma yerinden sorumlu değiliz' dedi. Oysa bizim bildiğimiz Türkiye'nin her yerinin güvenliğinden İçişleri Bakanlığı sorumludur. Göz göre göre Ankara'ya gelen ve katliamı gerçekleştiren insanların engellenmemiş olması, somut istihbaratlar olmasına rağmen mitingi düzenleyenlerin bilgilendirilmemesi derin şüpheler uyandırmıştır. Bu kararın çıkması da hepimizi Türkiye'nin geleceği açısından kaygılandırıyor" dedi.
'KATLİAM ÖNLENMEDİ, ADETA SEYREDİLDİ'
Demokrasi İçin Hukukçular'dan Avukat İlke Işık da "İşleme koymama kararı en başından beri söylediklerimizi doğruluyor" diye konuştu. Dosyanın bir IŞİD dosyası olarak değerlendirilmesi değil de bütün bağlantılarıyla birlikte incelenmesiyle bir sonuç alınabileceğini söylediklerini hatırlatan Işık şu şekilde devam etti: "Savcılık işleme koymama kararı ile devlet yetkililerinden ve devletin dahlinden bağımsız bir dosya hazırladığını ortaya koymuş oldu. İhmaller zincirinin de ötesinde devletin pek çok yetkilisinin ve kurumunun katliamın sorumlusu olduğunu biliyoruz. Çeşitli kurum yetkilileri hakkında yapılmış suç duyuruları mesnetsiz yapılmış suçlar değildir. Geçtiğimiz pazartesi ve sonrasında savcılıkla yaptığımız görüşmelerde IŞİD'le sınırlı bir dosya hazırladıklarını söylemişlerdi. Ve bize 'Memur suçlarında bir dosya var. Eğer devlet yetkililerini merak ediyorsanız gidin o dosyayı araştırın' demişlerdi. Bu görüşmeden iki gün sonra öğreniyoruz ki dosyayı işleme koymuyorlar. Bu açıdan da dosyanın gidişatı, bundan sonra karşımıza çıkacak tablonun sıkıntılı olduğu ortaya çıkmış oluyor." Işık, Ankara Katliamı'nın sadece birkaç IŞİD'çi ile çözülecek bir katliam olmadığının altını çizen Işık, devlet yetkililerinin ve istihbaratın olduğu bir ortamda gerçekleştirilmiş bir katliam olduğunu dile getirdi. Işık, "Bu katliam önlenebilecekken, önlenmemiş adeta seyredilmiştir." dedi.
AVUKATLARDAN KARARA TEPKİ: SAVCILIK İNSANLIĞA KARŞI SUÇLARI GİZLEME KURUMUNA DÖNÜŞTÜ
'ADALETE YÖNELIK BIR BEKLENTIMIZ BULUNMAMAKTADIR'
Kişi ve kurumlar adına 10 Ekim Katliamı'nı takip eden avukatlar da bir açıklama yayımlayarak kararın, devletin cihatçı yapılarla ilişkisi ve işbirliği iddialarının saklanmasını, gizlenmesini ve ayıklanmasını esas alan bir soruşturma ve yargılama sürecinin kurgulandığını göstergesi olduğunu söylrdi. Açıklama şöyle devam etti: "Suç duyurularını 'işleme koymaktan' dahi kaçınan eğilim, aslında tüm çıplaklığıyla ortada olan suç ortaklığının 'yavuz hırsız' psikolojisiyle gözlerden kaçırılması çabasıyla açıklanabilir. Bu karar, yargı organlarının, devletin siyasal karar ve tercihlerinin basit bir parçası haline geldiklerini göstermektedir. Savcılık, gerçeği ve adaleti aramanın ve bulmanın değil, barışa ve insanlığa karşı işlenen suçların gerçek faillerini gizlemenin makamı durumundadır. Karar, barış hareketine topyekün savaş açan, bu hareketi boğmak için Reyhanlı, Suruç ve Diyarbakır katliamlarını tezgahlayan, son dönemde de Kürt coğrafyasında yüzlerce sivili öldüren savaşçı devlet-hükümet çizgisiyle özdeşleştirilebilir. Bu çizgiden, Ankara katliamı ile ilgili bir adalet beklentimiz bulunmamaktadır."