18 Ocak 2016 11:28

Sendikal rekabet işçileri paramparça etti

Paylaş

Halil İMREK
İskenderun

Türkiye demir çelik sektörünün dev markalarından İSDEMİR, işçi kıyımlarıyla gündemde. Çelik-İş ve Türk Metal arasında süren sendikal rekabeti fırsat bilen patron eski işçileri, meslek hastalığı yaşayan işçileri kapı önüne koyarken taşeronlaştırmalara da hız veriyor. 

İşçilerin birliğini bozan, örgütsüz bırakan sendikal rekabetin ardında ise uzlaşmacı sendikal anlayışlar yatıyor. Zira Çelik-İş’in örgütlü olduğu Oyak’a bağlı İSDEMİR’de işçilerin itirazlarına rağmen yüzde 35 ücret indirimine imza atılmış olması ve 2013 yılında çıkılan grevin “bakanın ricası” gerekçe gösterilerek işçilerin istemediği şekilde bitirilmiş olması Türk Metal’in karşılık bulmasına neden oldu. Çelik-İş’ten duyulan rahatsızlığın yanısıra patronun desteğini de yanına alan Türk Metal, üyeliklere başladı. Çelik-İş’in tabelasının söküldüğü fabrikada şu an yetkili bir sendika yok. Sözleşme imzalanmıyor. 2015 yılında işten atılan içi sayısı 1000’i buldu. 

Birbiriyle rekabet içinde olan iki sendika işten atılan işçilere sahip çıkmama konusunda ortaklaştı. Zira her iki sendikanın yönetimi de fabrikada yetkiyi almak için işçilerin talepleri üzerinden mücadeleyi yükseltmek yerine patronla iyi ilişkiler geliştirmekte yarışıyorlar.

İŞÇİ DÜŞMANLAŞTIRILDI

İşçiler özellikle iki sendika yönetiminin de işçileri birbirine karşı kışkırttığını, iki sendikaya üye işçiler arasında düşmanlık yaratıldığına dikkat çekiyor. “Cengiz Gül (Çelik-İş) ve ekibi AKP’li, Metin Önde (Türk Metal) MHP’li” şeklinde ayrımların da devreye sokulduğunu anlatan işçiler, sendikal rekabet sırasında kullanılan araçların ahlaki olarak da bozuşma yarattığını ifade ediyor. İşçilerde sendikal faaliyete katılmanın “köşe dönme, sınıfı değil kendisini kurtarma” anlamına geldiği algısı yaratıldığını dile getiren bir işçi, şunları söylüyor: “İki yıl boyunca bir o sendika bir bu sendika lokantalarda, otellerde yemek yedirdi. Sendikalar üye avlamak için kesenin ağzını açtı. Türk Metal işçiye borç verme, kredi açma yollarına başvurdu.” Türk Metal’e nasıl üye olduğunu anlatan başka bir işçi, onun söylediklerini doğruluyor: “Geçtiğimiz Kurban Bayramı idi. Ben ailemin kurbanlarının satışına yardım ediyordum. Metin Önde (Çelik-İş eski Şube Başkanı) kurban almaya gelmişti. Aldığı kurbanların parasını fazlasıyla verdi. Ben fazla oldu deyince bir şey olmaz katkımız olsun dedi. Daha sonra bana gelip Türk Metal’e üye olmamamı istedi. Ben de itiraz edemedim. Üye oldum.”

Patron ise tüm bu gelişmeleri fırsat bilerek, sendikasız, örgütsüz, tek söz sahibinin İSDEMİR yönetimi olduğu bir yapı oluşturdu. Sözleşmesiz kalan işçilerin iş güvenceleri ortadan kaldırılırken, ücretleri erirken, çalışma koşulları ağırlaşırken, İSDEMİR yönetimi sıvı çelik üretiminde ilk kez 5 milyon tonu aşarak üretim rekoru kırmakla övünüyordu. 

NASIL BİR SENDİKA?

Tüm bu gelişmeler nedeniyle işçilerin bir bölümü şimdi “Nasıl bir sendika?” ve  “İşçilerin birliği nasıl sağlanacak?” sorularına yanıt arıyor, yenilgi ve güvensizlik duvarını nasıl aşacağını tartışıyor. Sendikal rekabetin başladığı dönemde kendilerini temsil eden bir alternatif geliştiremediklerini anlatan işçiler, şu değerlendirmede bulunuyor: “Kimileri ‘Sendika değiştirmek farklı bir iş. İki sendika da işçilerin gerçek sendikası değil. İşçiler kutuplaşıyor, karşı karşıya geliyor. Buradan işçilerin hayrına bir şey çıkmaz’ derken büyük çoğunluk sessizce iki sendika arasındaki çatışmayı izledi. İşçiler kendileri bir irade oluşturmak yerine sendikacılığı meslek edinmiş kişilerin, çevrelerin peşinden koştu. Oysa ki işçi söz ve karar sürecinde etkili değilse, sendika yönetimini denetleyecek ve onun kendi iradesi dışında bir şey yapmasına izin vermeyecek mekanizmalara sahip değilse, her sendikada karşılaşacağı son hüsran olur.” 

Yaşadıkları sorunların arkasında işçilerin bölünmüş ve örgütsüz olmasının yattığının farkında olan işçiler, kendi iradelerini temsil eden bir sendikal yapı için birlik çağrısı yapıyorlar.

RUSYA KRİZİNİN FATURASI İŞÇİYE ÇIKARILDI

Rusya uçağının Türkiye tarafından düşürülmesinin hemen ardından yeni bir kriz patlak verdi. Demir çeliği hurda eriterek üreten fabrikalar, Rusya’dan ucuz hurda alamaz hale gelince faturayı da işçilere kestiler. Hatay’da demir çelik devlerinden Nursan’ın fabrikaya kilit vurarak 1000 işçiyi izne göndermesiyle görünür hale gelen kriz, kısa sürede sektörün geneline yayıldı. Art arda işçi kıyımları yaşandı, korku ortamı fırsat bilinerek ücretlerin düşürülmesi gündeme getirildi. Asgari ücretin 1300 lirayı çıkarılmasının ardından işçiler arasında yayılan ek zam talebi ve 2017 sözleşme döneminden beklentilerin baskı altına alındığı bu dönemde, Türk Metal ve Çelik-İş’in aldığı, daha doğrusu almadığı tutum ise tepki çekiyor. Demir çelik sektörünün dev firmalarında örgütlü iki sendikadan da işçi kıyımları ve hak gasplarına karşı yapılacaklar konusunda bir açıklama yapılmadığını dile getiren işçiler, krizden etkilenmeyen yerlerde de bir hareket olmadığına dikkat çektiler.

ÖNCEKİ HABER

Ayvalıtaş davasında yine tutuklama yok

SONRAKİ HABER

Fabrikalarda ek zam sesleri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa