Görüyor musun?
Geçtiğimiz hafta, İzmir’in Karabağlar ilçesinde bir ilkokulda öğretmenlik yapan görme engelli Reyhan Arısoy Levent ders yaptığı sırada veliler tarafından gizlice (!) görüntülendi, görüntüleri sosyal medyada (!) paylaşıldı. Paylaşımı yapan veliler “Öğretmenin engelinden dolayı sınıfta verimli ders işlenemediğini, ders sırasında öğrencilerin dışarı çıktığını, öğretmenin görmediği için müdahale edemediğini, bu durumun güvenlik zaafiyeti (!) oluşturduğunu” öne sürdüler.

Ebru Nihan CELKAN*
Muhammed: Nine senin ellerin neden beyaz?
Nine: Benim ellerim beyaz değil ki oğlum, çalışmaktan kapkara oldular..
Muhammed: Hayır nine, senin ellerin bembeyaz, iyiliğin rengi bu..
Yukarıdaki diyalog Cennetin Rengi (Rang-e Khoda) filminde görme engelli küçük Muhammed ile ninesi arasında geçer. Majid Majidi’nin 1999 yapımı filmi Tahran’da yatılı bir okulda eğitim gören ve yaz tatillerini köyde babası, ninesi ve iki kız kardeşiyle geçiren Muhammed ve onun dokunarak anlamlandırmaya çalıştığı dünya ile ilgilidir. Muhammed okumaya ve dünyayı anlamaya oldukça istekli bir çocuktur. Babası ise Muhammed’in “kusurunu” bir türlü kabullenemez ve onu evden uzak tutmak ister. Filmin ilerleyen sahnelerinde Muhammed’in babasının evlenmek üzere olduğunu ve bu sebeple “kör” olan oğlunu saklamaya çalıştığını öğreniriz. Yukarıdaki diyalog öncesinde Muhammed ninesinin ellerinin her bir noktasına yavaş ve sabırlı bir şekilde parmak uçlarıyla dokunur. Birşey arar gibidir. Nehrin dibindeki taşlara, tarlalardaki buğday başaklarına, ninesinin yüzüne, çiçeklere önüne çıkan hemen her şeye dokunarak temas eden Muhammed’in parmak uçlarını kullanarak aslında yaratıcısını aradığını ağlayarak anlattığı sahne filmin en can alıcı sahnelerinden biridir. Yaratıcısını bulana kadar her yere dokunacak ve onu bulduğunda kalbinin tüm sıralarını ona açacaktır. Babası tarafından bir türlü kabul edilmeyen Muhammed bir kaza sonucu boğularak hayatını kaybeder. Gözleri sağlıklı çalışmasına rağmen oğlunu, onun hassas kalbini ve dünya ile kurduğu derin teması göremeyen babası Muhammed’i kurtarmak üzere suya atlayıp Muhammed’in peşinden gitse de bunu başaramaz.
Son derece masalsı bir atmosfer içerisinde İran’ın bir dağ köyünde geçen Cennetin Rengi filmi filtresiz, sevgi dolu ve açık bir yüreğin sadece bakma işlevini yerine getiren gözlerden daha derin bir insanlığı vaad ettiğini anlatır.
KEŞKE BUNLARI GÖRMESEYDİK
Geçtiğimiz hafta yaşadığımız yoğun gündem içerisinde bir haber kısa bir süre belirdi ve diğer birçok haber gibi hızlıca gündemden uzaklaştı. İzmir’in Karabağlar ilçesinde bir ilkokulda öğretmenlik yapan görme engelli Reyhan Arısoy Levent ders yaptığı sırada veliler tarafından gizlice (!) görüntülendi, görüntüleri sosyal medyada (!) paylaşıldı. Paylaşımı yapan veliler “Öğretmenin engelinden dolayı sınıfta verimli ders işlenemediğini, ders sırasında öğrencilerin dışarı çıktığını, öğretmenin görmediği için müdahale edemediğini, bu durumun güvenlik zaafiyeti (!) oluşturduğunu” öne sürdüler.
Oysa haberi okuyanlar güvenlik zaafiyetini oluşturanların bir derse gizlice giren, yine gizlice çekim yapan ve bunu sosyal medyada dağıtan velilerden başkası olmadığını kolayca anlayabilir. Asıl tehlike bu şekilde insanlık onurunun sorgusuz sualsiz yok sayılmasıdır.
Yaşanan bu olay kötülüğün yavaş yavaş ve gerekçe gösterilerek, normalleştirilerek farklı toplum alanlarında örgütlendiğini gösteren bir başka örneği daha oluşturuyor. Mahremiyet, insan onuru, vicdan gibi kavramlar kendilerine “veliler” diyen ve amaçları (!) doğrultusunda kullandıkları yöntemi meşru gören bir grup insan tarafından ayaklar altına alınıyor.
Gözleri işlevini yerine getiren vicdan sahipleri için bu olay karşısında söylenebilecek cümle sanırım “keşke bunları görmeseydik” olacaktır.
BARBARLIĞA ALIŞMAYALIM
Bu sorumsuz tavrın ve uygunsuz yöntem kullanımının yabancısı değiliz fakat alışmamalıyız. Düşüncesizlik hele ki bizim yaşadığımız gibi yangın zamanlarında kötülüğü besler. Yukarıdan aşağıya doğru yayılan kibirli, kendisine benzemeyen, kendinden farklı olan herkesi başkası olarak gören zihin yapısı özellikle de çoğunluk olduğu zaman herşeyi, her yöntemi uygulamayı kendine hak olarak görüyor. Bu yaşanan olayda olduğu gibi fiziksel farkını kullanarak başkasının zayıf olduğu tarafı ifşa ederek insanlık onurunu zedelemeye kimsenin hakkı yoktur. Bazı insan olma çizgileri ihlal edildiğinde artık bir medeniyetten değil barbarlıktan söz ediyor oluyoruz. İzmir’de bir grup velinin bir öğretmene yaptığı barbarlığın bir başka örneğidir.
Nazi Almanyası uygulamalarını sıklıkla hatırladığımız, hatırlattığımız bu günlerde soykırımın sadece ırk farkı gözeterek yapılmadığını anımsamalıyız. Eşcinsellerin, seks işçilerinin, zihinsel ve fiziksel olarak çoğunluktan farklı olanların da soykırımın kurbanları olduğunu aklımızda tutmalıyız.
İktidar şiddetinin her alanda fütursuzca kol gezdiği bir zamanda insanların birbirine iktidarın diline benzer bir acımasızlıkla müdahale ediyor olmasına değil dayanışmaya, başkasını kendimiz gibi görmeye, kulaklarımızı tıkadıklarımızı yüreğimizi açarak dinlemeye, bilmediklerimizi öğrenmeye ve her rengi yan yana getirmeye ihtiyacımız var. Birbirimizi güçlendirelim, birbirimizin gözü, kulağı, eli, dili ve vicdanı olalım.
Bunu yapamazsak neleri kaybedeceğimizi görüyor musun?
*Oyun Yazarı
Evrensel'i Takip Et