31 Ocak 2016 04:23

‘Yaşadım mı, öldüm mü anlayamadım...’

Bekir Amcanın hikayesi sadece Bekir Amcanın hikayesi değil. Zamlar, geçim derdi, yoksulla zengin arasındaki bu derin uçurum ve hayatta kalma mücadelesi. Milyonların ve bu eki elinde tutanların yaşam hikayesi de aynı zamanda.

Paylaş

Adem ERKOÇAK

Sohbete bu sözlerle başlıyor Bekir Amca. Samatya sahil tarafından Kocamustafapaşa’ya hafif yokuş çıkılan sokaklardan birinde karşıma çıktı. Daha doğrusu uzun süredir oradaymış da, ben yeni fark ettim. Aslında bir, iki ay önce görmüştüm de, bugün selam verdim! Vitrin camları kapalı, kepenkleri inmiş bir dükkanın önünde, kâh park etmiş araçların, kâh el yordamı hazırladığı küçük tezgâhının üzerine seriyor mallarını. 1 liraya satılan şeyler de var, 5 liraya satılanlar da. Kendisi 1944 doğumlu, tam 73 yaşında. Akşama kadar bir ya da iki satış ya oluyor, ya olmuyor...

“Kebap yapacağım, şişim yok; yiyeceğim dişim yok. Yeni bir yâr sevdim, eskisiyle işim yok,” diyor, “Sıkıntıyla geldi, sıkıntıyla geçti ömrüm. Yaşadım mı, öldüm mü anlayamadım. 73 yaşına geldim ama bu hayattan ne anladım? Artık anlamak da istemiyorum.” Gecekonduda yaşayan yoksul bir ailenin 5 çocuğundan biri olarak Urfa’da dünyaya gelmiş. Hiç okul yüzü görmemiş. Sekiz yaşında berber çırağı olmuş. “Sırtımızdan küfe inmedi, inmiyor da. Ana-baba elimize bakıyordu.”

‘İŞÇİNİN MAAŞI TAKDİRİ İLAHİ, BÜROKRATIN MAAŞI EKONOMİNİN GEREĞİ’

Askerlik çağına kadar Urfa’da berberliğe devam etmiş. Askerlik sonrası ise doğru İstanbul’a gelmiş. Yaklaşık 2 yıl kadar Babıali’de bir berberde çalıştıktan sonra Laleli’de seyyar satıcılığa başlamış. “İncik, boncuk, kemer filan satıyordum. Sekiz, on sene yaptım bu işi. Ta ki otobüsler kaldırılana kadar.” Evlendikten sonra muteber bir işte çalışmak gerektiği için Şişli’de bir ilaç fabrikasına girmiş. Bir gün, iş çıkışı, imalat müdürünün aracıyla eve dönerlerken söz ücretlerden açılmış. Müdür, “İşçinin maaşı takdiri ilahi, bürokratın maaşı ekonominin gereği,” deyince Bekir Amca cevap vermek istemiş ama müdürüyle ters düşeceğinden ve işinden olabileceğinden korkup bir şey dememiş. Fakat susmayı kendine yediremeyince “İş yerinde bir şey unuttum,” diyerek otobanın ortasında araçtan inmiş.

“Şirketler zam yapmadan evvel yıllık toplatılarında hep aynı şeyi söyler: Biz bir aileyiz! Ama yöneticilerin maaşı misliyle artarken, bizim yüzde üç, beş ancak! Peki, ücretlere gelince bu ailede ayrımcılık neden? Bu nimetlerden hepimiz neden aynı payı almıyoruz?” diyerek yönetici sınıfın ayrıcalıklı dünyasının yükünü taşımayı kabul etmiyor. Milletvekillerinin benzin, kira, telefon, hizmetçi, şoför, danışman ücretlerinin cebimizden çıkmasını bir türlü hazmedemiyor. “Bir milletvekili 25 bin liraya mâl oluyor. Ülkemiz çok mu kalkınmış, aç insanlarını doyurmuş da mı saraylarda oturma mecburiyetleri olmuş? Rusya’nın uçağını düşürdük de ne oldu? Tüm fatura yine halka çıktı,” diye ardı ardına sıralıyor cümleleri.

‘BENİM YERİM SOKAK MIYDI?’

Bekir Amca ilaç şirketinden emekli olunca şu an önünde durduğu vitrinleri kapalı küçük dükkânı açıyor. “Benim adaletli bir emekli maaşım olsa bu işlere girer miydim?” diyor, “Bu dükkân için didindim, hayatımı tükettim.” Ara sokakta kalan ve genelde düşük fiyatlı ürünler bulunan dükkânı çok iş yapmayınca, üzerine bir bardak soğuk su içip içindeki “Bir ömür geçse tükenmez” dediği mallarla birlikte kapatmış. O malları eritmek için uğraşıyor fakat işi zor. Neredeyse hiç satışı yok. 1971 yılından beri aynı semtte ikâmet eden Bekir Amca “10 kuruş için seni tercih etmiyorlar,” diye komşularına da sitem ediyor. Üstelik, bu işlere kalkıştığı için zaten az olan maaşının %15’i de kesiliyormuş.

“Kimseye el açmadım, boyun bükmedim, borçlanmadım. Kendim çalıştım, kendim geçindim. Daha fazla sıkıntıya girmemek için kendimi indirdim, dev aynasında görmedim. Şimdi sokaktayım,” diyerek mücadelesine devam ediyor. Lakin, onu tanıyanların “sokağa düştüğü” için laf etmelerine içerliyor, “Onurumla oynuyorlar,” diyor. “Hayat bana nasıl zorsa, karşımdaki insana da zor. Bir şey demiyorum.”

55 yıldır ama az, ama çok vergisini veren biri olarak temennisi bu kesintilerin bir yoksulun ayağına çorap, işçinin-memurun-asgari ücretlinin maaşına zam olması. Büyük balıkların yuttuğu hepimiz gibi bir insan Bekir Amca. Sizin, benim gibi emeğiyle ayakta kalmaya çalışan birisi. Dertleri, anlattıkları buraya sığmayacak kadar çok. Hepimizin dertlerinin bu hayata sığmaması gibi...

ÖNCEKİ HABER

Tecavüz kaçınılmaz mı?

SONRAKİ HABER

Anlaması kolay değil ‘ya nasip ya kısmeti’!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa