İnsanın kıymeti
Ebru Nihan CELKAN*
“Sık sık ne düşünüyorum biliyor musun? Çocukluğumuzda görünmez olduğumuzu hayal eder ve ne çok gülerdik. İnsanlar sanki bizi görmüyormuş gibi her türlü yaramazlığı yapardık. Son zamanlarda bunu düşünüyorum çünkü içimdeki duygu aynen bu. Kimsenin göremediği o lanet hastalık içimize girip bizi öldürüyor, bizim gibi yoksulları daha da görünmez yapıyor ve kimse bize ne olduğunu umursamıyor ama hiç kimse.” Rosa | Nora’ya Mektuplar | Görünmeyenler
Görünmeyenler (Invisibles) yapımcılığını Javier Bardem’in üstlendiği sarsıcı bir belgesel. Beş farklı yönetmenin çektiği belgesel Kongo, Orta Afrika Cumhuriyeti, Uganda, Kolombiya ve Bolivya’da geçiyor. Görünmez kılınan insanları ve onların yaşam mücadelelerini görünür kılan belgeseli izlerken acımasızca yok sayılan hayatların ve o hayatı yaşayan insanların karşılaştıkları zorlukların ve yalnızlıklarının tanığı oluyorsunuz. Tüm bunların ötesinde belgesel “Acaba ben kendi çevremde, ülkemde, coğrafyamda hangi hak mücadelelerinden haberdar değilim? Kimleri yalnızlıkla başbaşa bırakıyorum? Kimleri görünmez kılıyorum?” sorularını kendinize sormanız için sizi zorluyor. Aktarılan beş öz yaşam öyküsü de birbirinden çarpıcı fakat beni en derinden etkileyen bölüm Bolivya’da kerpiç evlerde ortaya çıkan bir böceğin ısırması sonucu gelişen ve “ani ölüm hastalığı” olarak bilinen “Chagas” ve bu hastalığın etkilediği bir ailenin yaşadıklarıydı. Yoksulların yaşamak durumunda kaldığı kerpiç evlerde ortaya çıkan ve insanlara dadanan böceğin ısırığını tedavi eden ilacın “kârlı” olmadığı için artık üretilmediğini, bu yüzden geçebilecek bir enfeksiyonun ölüme sebep olduğunu öğrendiğimde insanlığa dair inancım temelden sarsılmıştı. Bu enfeksiyona maruz kalması muhtemel 18 milyon insan yaşıyor. Fakat yoksullara ilaç satmak kârlı olmadığı için onları bu enfeksiyona maruz kaldıklarında kurtaracak ilaç artık üretilmiyor. Belgeselde bu gerçek bize iki kız kardeşin mektuplaşmaları üzerinden anlatılıyor. Biri kızını diğeri ise kocasını aynı hastalıktan kaybeden kardeşler hastalığı yaşamaktan ve hayatta olan çocuklarının da başına gelmesinden korkuyorlar. İnsanların bu derin korkuyla başbaşa bırakılmışlıklarını izlerken nefesinizin kesilmemesi mümkün değil.
Birilerinin bir masanın başında oturup aldığı kararlar başka insanların hayatta kalma şansını ortadan kaldırabiliyor. Düşünce sisteminin, karar alma süreçlerinin merkezinde insan ve insanın değeri yerine kâr olduğunda alınan kararlar insanların yaşam hakkını etkileyebiliyor hatta ölümle sonuçlanabiliyor.
İNSANIN KIYMETİNİ NE BELİRLER?
Elbette birbirinden farklı birçok cevabı var bu sorunun. Sanırım en önemli unsurlarından biri ve belki de başlangıcı görünür olmak. Kayda değer olmak, alınacak kararların sonucunda değil başlangıcında göz önünde bulundurulmak kıymetli olmanın göstergelerinden biridir.
Geçtiğimiz hafta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2011 yılındaki yönetmeliği dayanak göstererek kâğıt işçilerinden, kağıt alan lisanslı firmalara yolladığı tebligat ve denetleme memurları ile toplayıcıdan kağıt almaları durumunda yasal çerçevede 140.000 TL ceza uygulayacağını haber kanalları aracılığıyla öğrendik. Bazı firmaların bakanlığın tebligatı üzerine kâğıt alımını kesmeleri üzerine kâğıt işçilerinin iş alanlarını tamamen kaybedecekleri korkusuyla karşı karşıya kaldıklarından haberdar olduk.
Vicdanımız bize konuşmak, anlatmak, gördüklerimizi söylemek dışında başka seçenek bırakmıyor. Şüpheye yer kalmayacak şekilde adalet tahribatı hayatın hemen her alanında yayılıyor ve derinleşiyor. Günlük en fazla 40.-TL – 50.-TL kazanması muhtemel, güvencesiz çalışan insanlara bir alternatif önermeden iş imkanlarını ortadan kaldıracak bir karar almak ve uygulamak yaşam hakkına müdahaledir. Merkeze neyi ve/veya kimi koyduğunu bilemediğimiz fakat insanı koymadığından emin olduğumuz bir uygulama daha gündelik hayat pratiğine dahil edildi. Bu uygulama için karar verilirken ekmeğini kağıttan çıkaran yoksul kesim gözardı edilmiştir. Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Başkanı Dinçer Mendillioğlu’nun açıklamalarına baktığımızda bu iş kolunda çalışan yarım milyon insan ve aileleri dahil edildiğinde iki milyon insanın bu karardan etkileneceğini öğrendik. Görünen o ki karar alınırken kalabalık ve yoksul bir insan grubu görmezden gelinmiş.
Basında haberlerin yer almasından, konunun gündeme taşınmasından yani konunun muhattabı insanların “görünür” kılınmasından sonra Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı’nın “Kağıt toplayıcılarını mağdur edecek hiçbir anlaşmanın altında imzamız olamaz” şeklinde açıklama yaptığı haberi basında yer buldu.
Bu açıklamanın kağıt toplayıcılarının hayat pratiğine nasıl bir etki yapacağını umarım ilerleyen günlerde takip edebiliyor oluruz ve iki milyon insanı tekrar görünmezlikle ve yalnızlıkla başbaşa bırakmayız.
*Oyun Yazarı