Cenevre 3’te çözüm görünmüyor, silahlar Cenevre 4 için devrede
Sahadaki çatışmalar tüm hızıyla devam ederken Cenevre 3 görüşmelerinin Suriye’deki çatışmaları sona erdireceğine ve krize barışçıl bir çözüm getireceğine kimse inanmıyor. AKP Hükümeti’nin müdahalesi ile PYD’nin Cenevre 3 toplantılarına katılımı engellendi. Önce görüşmelere katılmayacaklarını açıklayan daha sonra ABD ve Suudi Arabistan tarafından ikna edilen Riyad destekli “Yüksek Müzakere Komitesi” delegasyonu ise Cenevre’de. Bu heyetin tutumu bazı Arap gazeteleri tarafından “hem ağlarım hem giderim” olarak değerlendirildi. Gözlemciler zeminde önemli bir güç olan Kürtlerin temsil edilmediği Cenevre 3 görüşmelerinin daha öncekiler gibi başarısızlıkla sonuçlanacağı görüşünde birleşiyor.
PASTADAN PAY KAPMA YARIŞI
Assafir yazarı Lübnanlı akademisyen Muhammed Nureddin daha önce düzenlenen Viyana ve Moskova konferanslarını anımsatarak buna rağmen Suriye’deki savaşın altıncı yılına girdiğine dikkat çekti. Nureddin görüşmeler öncesi devam eden manevraları “büyük güçlerin Suriye’deki coğrafi pastadan pay kapma yarışına” bağladı. Nureddin, Türkiye’nin “ya ben ya Kürtler” dayatması ile PYD’nin Cenevre 3 görüşmelerine katılmasını engellemekle diplomatik bir zafer kazandığını ancak bu zaferin ne sahada ne de konferansın sonuçlarından kendi lehine sonuçlar alması açısından yeterli olmadığını belirterek “Türkiye görüşmelerin şeklini değiştirdi ancak sahadaki gerçekleri değiştirmeye kadir değil” diye yazdı.
PYD: CENEVRE KARARLARINI TANIMAYIZ
Cenevre toplantılarına davet edilmeyen Salih Müslim ise Cenevre’den ayrıldı. PYD sahada Kürtlerin temsil edilmediği Cenevre 3 kararlarını tanımayacaklarını açıkladı. Suriye’nin en büyük muhalif taraflarından birinin katılmadığı bir toplantının sonucunu kabul etmemesinin de oldukça doğal olduğunu belirten Muhammed Nureddin “bu yüzden ileriki konferanslarda ABD ve Rusya’nın PYD’nin katılımı için bir kılıf bulmaları çok gecikmeyecek” diye yazdı.
RİYAD GRUBU: GÖRÜŞMELERDEN ÇEKİLİRİZ
Riyad gurubu da Cenevre’ye varmasının ardından yaptığı açıklamada eğer Beşar Esad hükümeti “cinayetlerinde” ısrar ederse barış görüşmelerinden çekilecekleri tehdidinde bulundu. Lübnan’da yayınlanan The Daily Star gazetesi Yüksek Müzakere Heyeti koordinatörü Riyad Hicab’ın “eğer rejim bu suçları işlemeye devam etmekte ısrar ederse o zaman bizim delegasyonun Cenevre’ye katılımı doğru olmayacaktır” dediğini aktardı.
UFUKTA ÇÖZÜM GÖZÜKMÜYOR
Mısır’da yayınlanan el Bedil gazetesi Cenevre 3’ü “tökezleyen başlangıç ve tamamlanmamış masa” olarak değerlendirdi.Zeminde Rus savaş uçaklarının desteğindeki Suriye rejim güçlerinin ilerleyişini aktaran gazete, Cuma günü henüz masa tamamlanmadan görüşmelerin başladığına dikkat çekti. Al Arab gazetesi de “Suriye Cenevre’si ufuksuz” yorumunu yaptı. Lübnan’da yayınlanan en Naşra, meydandaki gerçeklerin muhalefetin isteklerinin tersine geliştiğine işaret ederek “Sonuç olarak Suriye krizi, yakın zamanda barışçıl bir çözüme kavuşmayacak. Söz, Cenevre 4’ün yolunu açmak için yeniden askeri alana döndü” diye yazdı.
CENEVRE 1’DEN 3’E COK SEY DEĞİŞTİ AMA BARIŞÇIL ÇÖZÜM GÜNDEMDE DEĞİL
Mahir el HATİP
En Neşra
Başarısının önünde birçok engele rağmen Cenevre 3 görüşmeleri başlamış durumda. Suriye’de siyasi bir çözüme ulaşmak için olan biteni kapsamlı bir şekilde incelemek gerekir. Böylesi bir bakış, aynı zamanda birden fazla düzlemde olup bitenleri anlamak ve mantıksal sonuçlara ulaşmak için de yardımcı olacaktır.
Bu noktadan itibaren açık olan, askeri ve güvenlik alanının kendisinin, siyasi görüşmelerde esas oyuncu olduğudur. Özellikle bölge ülkelerinin ve uluslararası aktörlerin pozisyonu, olayların bir noktadan başka bir noktaya evrilmesine katkıda bulunmaktadır. Devletlerin çıkarları, olayların gelişimine bağlı olarak günden güne değişmektedir. Gelişmelerin sonucunun felaketle sonuçlanacağı duygusu hakim. Lakin bu noktaya nasıl gelindi?
BATI POZİSYON DEĞİŞTİRDİ
Bu bağlamda batının Suriye’deki pozisyonundaki esas değişimini konuşabiliriz. Özellikle de Suriye muhalefetinin çoğunluğunu IŞİD, el Kaide gibi terörist örgütlerin oluşturduğu koşullarda ABD’nin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın gidişini talep etmekten -önümüzdeki dönemde- onun rolünü teslim etmeye evirilen değişimini... Bu değişim aynı zamanda 2011’deki tutumunun aksine açık bir şekilde savaşa giren Rusya’nın yeni eksenini kabul etmek anlamına da gelmektedir.
CENEVRE 1 BAŞARISIZLIĞI
2011’in Haziran ayında Suriye için çalışma grubu, Kofi Annan’in daveti ile siyasi bir uzlaşma için geçiş sürecinin gerekliliğine vurgu yapan Cenevre 1’in beyanını yayınladı. Lakin özellikle iktidarı ve muhalefeti kapsayacak olan ve karşılıklı iki tarafın kabul edeceği geçiş sürecinin uygulayıcısı hükümetin yetkileri noktasında uzlaşmaya varılamadı.
Bu dönemde batı devletleri muhalefeti destekliyorlardı. Hatta pozisyonlarını Beşar Esad’ın meşruluğunu tartışacak kadar ileri götürmüşlerdi. Cenevre 2 konferansının düzenlenmesinin üzerinden 3 yıl geçtikten sonra, 2014 ocağında, ABD ve Rusya arasında görüşmelerin kapısı açıldı. 2013 ağustosunda Washington, “kimyasal silahsızlandırma” başlığı ile askeri operasyon başlatacaktı. Ancak bu kriz barışçıl bir şekilde çözüldü.
ÖNCELİKLER FARKLI
Yeni BM elçisi el Ahdar el İbrahimi’nin çağırıcısı olduğu Cenevre 2 konferansı, İbrahimi’nin üçüncü turun gerçekleştirileceğini ilan etmesine rağmen hükümetin ve muhalefetin önceliklerinin farklılığı nedeni ile başarısızlıkla sonuçlandı. Hükümetin önceliği terörle mücadele iken; muhalefet, geçiş hükümeti üzerine odaklanmıştı.
Bu tarihten sonra çözümü mümkün kılma olasılığı olmadan bölgesel ve uluslararası oyuncular, sahada kuvvetlerini güçlendirmenin yolunu tuttu. Fakat bu dönemde İran ile büyük devletler arasında nükleer anlaşma imzalandı. Rusya’nın “Suriye ordusuna terörle mücadelede yardım” başlığı ile ön cephede yer alma kararı, olayların gelişimini belirgin bir şekilde değiştirdi. ABD, terörle mücadele konusunda Rusya’dan önce adım atmış ama herhangi bir başarı kazanmamıştı.
PUTİN’İN STRATEJİK KARARI
Bu tarihten önce silahlı muhalefet, bölgesel ve uluslararası güçlerin verdiği gelişmiş silahların desteğiyle özellikle İdlip, Cisr el Şuğur, Palmira ve diğer önemli yerlerde bazı başarılar kazanmıştı. Şunu söyleyebiliriz; gelişmeler Putin’i, Suriye kuvvetlerinin yeniden restorasyonu ile önemi kanıtlanmış stratejik bir karar almaya itti.
Meydandaki bu gelişmelerle beraber Fransa’nın başkenti Paris’in karşı karşıya kaldığı saldırı ve Sina yarımadasında Rus uçağının düşürülmesi 2015 Kasım ayında Viyana buluşmasında anlaşmaya varılmasında etkili oldu. 17 ülkeden temsilcilerin bulunduğu toplantıda, Esad’ın geleceği konusunda uzlaşma olmadan 6 aylık bir sure içerisinde geçiş hükümetinin oluşturulması ve 18 ay içerisinde parlamento veya cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidilmesinde anlaşıldı.
KRİZDE BARIŞÇIL ÇÖZÜM ZOR
Bu anlaşmadan sonra Güvenlik Konseyi’nin 2016 Ocağında Suriye’de barış görüşmeleri için Cenevre 3 konferansının gerçekleştirilmesini öneren 18 Aralık 2015’teki kararı geldi. Ancak Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından desteklenen muhalefetin ABD’yi de kızdıran pozisyonu nedeni ile herhangi bir olumlu sonuç verecek bir veri bulunmuyor. Meydandaki gerçekler muhalefetin isteklerinin tersine gelişiyor ve desteğin çekilmesini gerektiriyor.
Sonuç olarak Suriye krizi, yeni gelişmeleri mantıksal olarak okumayan oyuncuların aynı siyaseti sürdürdükleri koşullarda yakın zamanda barışçıl bir çözüme kavuşmayacak.
Söz, Cenevre 4’ün yolunu açmak için yeniden askeri alana döndü.
CENEVRE 3 VE SYKES PICOT’UN İBLİSLERİ
Muhammed NUREDDİN
Assafir
Cenevre 3 konferansı, Suriye krizine çözüm bulma arayışlarının ele alındığı konferansların sonuncusu olmayacak. Cenevre konferanslarından önce Viyana ve Moskova konferansları da düzenlendi ancak Suriye’deki savaş 6. yılına girdi.
Konferansın hemen arifesinde –daha öncesinde de olduğu gibi- siyasi manevralar bitmedi. Bu da büyük güçlerin Suriye’deki coğrafi pastadan pay kapma yarışın bağlamında ele alındığında oldukça doğal geliyor.
Cenevre görüşmelerine tarafların katılımıyla ilgili ABD, PYD’nin katılmasına bir kılıf bulabilirdi. Ancak Türkiye’nin tutumu burada “Ya ben ya Kürtler” şeklindeydi. Türkiye bu konuda diplomatik bir zafer kazandı ancak bu zafer ne sahada ne de konferansın sonuçlarından kendi lehine sonuçlar alması açısından yeterli değil. Türkiye, görüşmelerin şeklini değiştirdi ancak sahadaki gerçekleri değiştirmeye kadir değil.
PYD’nin Cenevre’ye davet edilmemesiyle ilgili ilk tepki Salih Müslim’den geldi. Müslim Cenevre kararlarını tanımayacağını söyledi. Suriye’nin en büyük muhalif taraflarından birinin katılmadığı bir toplantının sonucunu kabul etmemeleri de oldukça doğal. Bu yüzden ileriki konferanslarda ABD ve Rusya’nın, PYD’nin katılımı için bir kılıf bulmaları çok gecikmeyecek.