01 Şubat 2016 00:32

Kışlada eziyet ve ihmal ölüm getirdi

Paylaş

Kars’ın Kağızman ilçesinde babasının tarım aletleri dükkanında çalışan 1985 doğumlu Ersin Aras, 2015 yılının başında Balıkesir’e zorunlu askerlik için gitti. Orada yaşadıklarını çevresindekilere sık sık ‘kabus gibi günlerdi, üzerime çok geldiler, soğukta bekletmek gibi cezalar verdiler, hava değişikliği almak için numara yapıyorsun’ sözleriyle anlattı. Aras askerdeyken çok geçmeden öksürük ve ağır halsizlik şikayetiyle Balıkesir Devlet Hastanesine kaldırıldı. Burada yapılan muayene neticesinde zatürrenin tüm akciğerini kapladığı ve bunun kalbini de etkilediği söylendiğinde Ersin Aras için artık çok geçti. Aras’a ‘miyokard enfarktüsü’ (kalbi besleyen kororfer atardamarlardan birinin ya da birden fazlasının pıhtıyla tıkanması sonucunda kalp kasının bir bölümünün beslenemeyerek ölmesi) teşhisi kondu. O tarihten itibaren askerlikle ilgisi kesildi ve ‘çürük raporu’ verildi. Ersin Aras ve ailesi aylarca kalp nakli için bekledi. Ankara Yüksek İhtisas Hastanesi’nde aylarca Tedavi gören Aras 9 Ocak 2016’da ameliyata alındı ve 17 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 26 Ocak’ta yaşamını yitirdi.

Kars ve Kağızman’da demokrasi mücadelesi içinde yeralan, okuyup araştıran, sosyalizme ilgili emekçi bir genç olan Ersin Aras’ı yakından tanıyan Emek Partisi Dersim İl Yöneticisi Hüseyin Tunç, Aras’ı şu sözlerle anlatıyor; “Ersin ve arkadaşlarıyla tesadüfen tanıştık. İlk tanışmamızdan öldüğü güne kadar hep görüşüyorduk. Gerek Erzurum’da olduğu günlerde gerekse de  Kars’ta olduğu zamanlarda çalışan, didinen, öğrenme arzusuyla kitaplara koşan emekçi bir gençti. Zorunlu askerlik sistemi bir fidanımızı daha kırdı.”

OSTİM PATLAMASINDAN SONRA MEKTUP YAZMIŞTI
Ersin Aras, 3 Şubat 2011’de Ostim ve İvedik OSB’de 2 ayrı işyerinde meydana gelen ve 20 işçinin yaşamını yitirdiği patlamanın ardından Evrensel’e bir mektup yazmıştı. Aras’ın o mektubundan bazı bölümler şöyle; “Ben bu mektubu yazarken belki de Ostim’de yaşamını yitiren kardeşlerimizin o yorgun bedenleri daha yerinden kaldırılmamıştır bile. Öncelikle bu vahşette ölen tüm kardeşlerimin ailelerine sabır diliyor, onların acısını yüreğimin derinliklerinde yaşadığımı belirtmek istiyorum...  Neden hep fabrika yangınlarında biz yanıyoruz? Neden madende göçük altında hep biz kalıyoruz? Neden beşinci katın iskelesinden hep biz düşüyoruz? Neden tersanelerde hep bizim başımıza demir parçaları düşüyor? Neden hep
bizim kolumuz, bacağımız makineye kurban gidiyor? Neden ağzımızı açtığımızda kafamıza copu hep biz yiyoruz? Neden?.. Ya sorun bizi yönetenlerde, ya da bizim kendimizde. Bizi yönetenlerden kaynaklı bir sorun olacağını sanmıyorum. Çünkü onların işçi ve emekçilerin refah seviyelerini yükseltmek ve onlara daha insanca bir yaşam sunmak gibi bir gayeleri yok...
Bu sorunun asıl nedeni bizde. Büyük çoğunluğu işçi ve emekçi olan dünyada ve ülkemizde eğer devamlı bir avuç kişi tarafından çoğunluk sömürülüyorsa burada azınlıktan çok çoğunluk suçludur. İşçiler ve emekçiler akıttıkları alın terlerini bir nehirde buluşturamadıkları takdirde, hayat onlar için hep karanlık olacak. Biz ne zaman örgütlü bir sınıf bilincine sahip olup, kendimizi yönetmeye başlarsak işte o zaman güneşli, aydınlık günler bizim olacak, fabrikadaki patlamalarda bedenlerimiz yerlere bir poşet gibi saçılmayacak ve bizden geriye kalan yüzlerce eş ve çocuğun gözlerinden kanlı yaşlar dökülmeyecek…” (Dersim/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Cenevre 3’te çözüm görünmüyor, silahlar Cenevre 4 için devrede

SONRAKİ HABER

Yrd. Doç. Dr. Seda Altuğ: Türkiye, Suriye’de ‘üçüncü yol’a karşı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa