Eskişehir, Emek Partisi ve işçi sınıfı
Hüseyin ÖGE
Emek Partisi Eskişehir İl Başkanı
Eskişehir’i son yıllarda sosyolojik olarak nasıl tanımlarsınız sorusuna verilecek tek cevap vardır. Eskişehir; işçi ve öğrenci kentidir denir. Eskişehir’in bir işçi kenti olması özelliği 1900’lü yılların başlarında Alman emperyalistlerinin İstanbul-Bağdat demir yolunu Eskişehir’den geçirmeleriyle başlar. Bu demiryolunun yapılması Eskişehir’i doğu, batı ve güney illerine ulaşımın merkezi haline getirir. Kurtuluş Savaşı sonrası sanayi hamlesi başlayınca da devletin oluşturduğu kurum olan kamu iktisadi teşekkülleri (KİT) tarafından transit geçiş merkezi özelliğinden dolayı fabrikalar bu alanda kurulmaya başlar.
Devlet Demir Yolları Fabrikası (Cer Atölyesi) 7 bini aşkın, Hava İkmal Merkezi (Dekovil) 3 bini aşkın, Şeker Fabrikası 2 bin 500’i aşkın, Sümerbank Basma Fabrikası 1500’i aşkın, Yem Fabrikası 500 civarı işçi ile KİT’ler, bir işçi şehri olmasında şehre damgasını vurur. Bunun yanında özel sektör olarak yapılan Kılıçoğlu Toprak Fabrikası, ETİ Bisküvi Fabrikası, ENTİL-ESTON demir ve çimento fabrikaları, irili ufaklı tuğla ve un fabrikaları da Eskişehir’i bir işçi şehri yapmanın bir başka göstergeleri olur.
1960’ların başlarında İktisadi Bilimler Akademisi olarak kurulan yüksek okul daha sonra Anadolu Üniversitesine ve Anadolu Üniversitesinin çok büyümesi sonucu bölünmesi ve yeni bölümler eklenmesiyle Osmangazi Üniversitesi kurulur. Bu gün Eskişehir’de Açık Öğrenim Üniversitesinde okuyanlar hariç, 60 bin civarında gündüz-gece öğretim gören iki üniversite vardır.
Kamu iktisadi teşekküllerinin oluşturduğu fabrikalar ile özel sektörün kurduğu fabrikalar genellikle şehre de damgasını vuran ve şehrin tam ortasından geçen Sakarya Nehri’nin ana kolundan biri olan Porsuk Çayı’nın kenarlarında ve şehir merkezinde kurulmuştur.
1970’li yılların ortalarında, şehrin büyümesi ve özellikle de işçi sınıfının mücadelesinin gelişmesi sonucu şehir merkezinde yaygın olarak yapılan grevler, gösterilerin de etkisiyle fabrikaların şehir merkezinden daha uzakta bir alanda kurulması gündeme gelmiş ve organize aanayi bölgesi Eskişehir-Ankara kara yolu ve demir yolu kavşaklarının bulunduğu büyük bir alanda inşa edilmiştir. Bugün bu alanda 50 bin civarı işçi çalışmaktadır.
İşçi kenti olur da işçi sınıfı mücadelesi olmaz olur mu? Kurtuluş Savaşı yıllarından başlayarak işçiler kendi kurtuluşlarını sağlamak için gizli ve açık bir çok örgütlenme içerisinde olmuşlardır. 1970’lerin başlarında DİSK/Maden-İş’in ENTİL’de başlattığı grev daha sonra 1970’lerin ortasında, işveren ve sendikal baskılar sonucu Kılıçoğlu Toprak Fabrikasında başlayan ve 70 gün süren, sonucunda Türk-İş’e bağlı Çimse-İş’ten istifa edip DİSK/Keramik-İş’te örgütlenmeyle sonuçlanan grev ve direniş en bilinen işçi eylemleridir. O günlerde de bu gün olduğu gibi EMEK PARTİSİNni kuranlar, yani işçi sınıfının bilimsel dünya görüşü olan SOSYALİZMİ kendilerine rehber edinenler bu işçi eylemlerinin ya örgütleyerek ya da başlatılan mücadelenin yanında yer alarak hep içinde oldular.
Organize sanayi bölgesinin en büyük işçi direnişlerinden biri olan Paşabahçe Şişecam Fabrikasındaki Türk-İş’e bağlı Kristal-İş Sendikası üyesi işçileri EMEK PARTİSİ’ni ve bir işçi gazetesi olan EVRENSEL’i çok iyi tanırlar. Direniş süresince gece-gündüz, soğuk-sıcak demeden ve her türlü saldırının yapıldığı dönemlerde EMEK PARTİSİ sınıf kardeşlerinin yanında bulundu. DİSK/Birleşik Metal-İş’te örgütlenen Doruk-Süsler işçileri EMEK PARTİSİni ve EVRENSEL’i çok iyi tanırlar. Organize Sanayi Bölgesine geldikten sonra ilk grevlerini yapan Türk-İş’e bağlı Tek Gıda-İş Sendikasında örgütlü olan ETİ Bisküvi ve Çikolata Sanayi işçileri EMEK PARTİSİni çok iyi tanır. EMEK PARTİSİ sadece bu grevi desteklemekle kalmadı. Bu grevi yaptıkları için sendika genel merkezi tarafından kongrede başkanlıktan ve şube yöneticilikleri düşürülen daha sonra da işveren tarafından iş akitleri feshedilen sendikacı ve işçi temsilcisi arkadaşlarımız da bizleri çok iyi tanır. EMEK PARTİSİ, hem sendika genel merkezinin hem de işverenin bu haksız uygulamalarını kamuoyuna teşhir etmiştir. Türk-İş’e bağlı Selüloz-İş’te örgütlü olan OMK işçileri, DİSK/Birleşik Metal-İş’te örgütlenme içersindeyken işten atılan ve 200 güne yakın direniş yapan ICF işçileri EMEK PARTİSİni çok iyi tanır. Organize sanayi bölgesinde işçi sınıfının bir sorunu olduğunda, bir iş kazasında, bir hak alma mücadelesinde, haksız yere işten çıkarılmada ya da dünya markası olduğunu iddia eden ama her türlü sendikal örgütlenme hareketinde işçileri işten atan ve kölece çalıştırma koşullarında düşük ücret ve her türlü sosyal haktan mahrum çalıştıran SARAR GİYİM SANAYİ AŞ gibi fabrikalarda da EMEK PARTİSİ sınıf kardeşlerinin yanındadır.
EMEK PARTİSİ; tabii ki, işçi sınıfının kara kaşına, kara gözüne aşık olduğu için yapmaz bu faaliyetleri. Bu sömürü, açlık, yoksulluk ve savaşlar içeren dünyayı tek değiştirecek sınıfın işçi sınıfı olduğunu bilerek yapar bu işleri. Ama bu koca devasa çürümüş sistemi değiştirmek kolay değildir. İşçiler sayıca binler, yüz binler, milyonlar olmalarına karşın örgütsüz oldukları için bu kapitalist sistem karşısında güçsüz görünürler. İşçi sınıfının bu kapitalist sisteme karşı mücadele etmek için iki temel örgütlenme aracı vardır. Birincisi; ekonomik, demokratik mücadelesini vereceği sınıf sendikaları, ikincisi ise; işçilerin en bilinçli, en fedakar, en ileri kesimlerinin örgütlendiği devrimci partisidir.
EMEK PARTİSİ işçi sınıfının devrimci partisi olarak sınıf bilinçli işçileri bağrında örgütlemek için çaba harcar. Yaşanacak bir dünya, sömürünün, soygunun, açlığın, yoksulluğun, savaşların olmadığı bir dünya ancak işçi sınıfı iktidarı ile mümkündür. Bu iktidarı da kuracak tek sınıf, örgütlü olduğu partisiyle işçi sınıfı ve emekçilerdir. Onun için EMEK PARTİSİnin sloganı; İŞÇİLER PARTİYE, PARTİSİYLE İKTİDARA’dır.