07 Şubat 2016 10:14

Macbeth'in İskoçya'sı ve Erdoğan'ın Türkiye'si

Paylaş

Necmi ALACA
Pamukkale Üniversitesi

William Shakespeare, İngiltere’nin Strafort bölgesinde 1564 yılında dünyaya gelmiştir. Yaptığı evlilik sonucunda Londra’ya yerleşen yazar, yazdığı eserlerle kısa sürede adını geniş çevrelere duyurmuştur. Bugün dünyadaki saygın şair ve oyun yazarlarından biri olarak bilinen  Shakespeare, İngiltere’de ise bu dalda en büyük kişi olarak kabul ediliyor. Yaklaşık 600 yıl önce yazdığı tiyatro oyunlarının, bugün bile birçok tiyatro tarafından işlenmesi bu kişinin ne kadar büyük bir yazar olduğunu bizlere gösteriyor.
Shakespeare’in yazdığı en önemli eserlerden biri de Macbeth. Yaklaşık 2000 satırlık bu oyun, yazarın trajedilerinden en kısa olanıdır. İşlediği konu bakımından evrensel bir üne kavuşan bu oyun, 2014 yılında Devlet Tiyatroları tarafından sünsürlenmesiyle gündeme gelmişti. İnsanların güce tapmalarını ve hırslarının onları nasıl bir zalimliğe sürüklediğini çok güzel bir şekilde anlatan bu oyununun sansürlenmesi, sanat çevrelerince büyük bir tepki gösterilmesine sebep olmuştu.


600 YILLIK BİR OYUNUN SANSÜRLENMESİ
Savaşta üstün bir başarı gösteren komutan Macbeth, kısa sürede İskoçya tahtı üzerinden hak iddia edebilecek konuma gelir. Ama önünde bir engel vardır; o da Kral Duncan. Shakespeare’in kalemiyle bir kralda olması gereken bütün erdemlere sahip olan biri olarak gösterilen Duncan, çevresi tarafından oldukça saygı duyulan ve sevilen bir kraldır. Macbeth’in savaşta gösterdiği başarıyı ödüllendirecek kadar da cömert biridir. Ama gözünü iktidar hırsıyla bürüyen Macbeth, bu ödülü beğenmez ve Kral Duncan’ı ortadan kaldırmak için karısı Lady Macbeth ile haince bir plan yapar.


“Ama tabiatına güvenim yok; fazla insan sütü emmişsin, en kestirme yoldan gidecek yürek yok sende. Yükselmek istemesine istiyorsun; içinde hırs yok değil; taş gibi de bir yüreğin olmalı yanında, o yok sende. Can attığın şeyi namusunla, suya sabuna dokundurmadan elde etmek istiyorsun. Hem dalavere yapmayacaksın, hem de hakkın olmadan tahta oturacaksın. Sen kalk gel buraya, gel ki var gücümü söz edip akıtayım kulaklarından içeri.”


Macbeth, Duncan’ı öldürmekte tereddüt eder. Ne de olsa Duncan’ın ona hiçbir kötülüğü olmamıştır. Ama aklını yiyip bitiren kral olma düşüncesi, onu kontrol eder. Macbeth böylesi bir cinayete cesaret edemez. Bu sırada Lady Macbeth devreye girer ve onu erkek olmamakla ve korkaklıkla suçlar. Bu suçlamalara dayanamayan ve Lady Macbeth’in sözlerine güvenen Macbeth, Duncan’ı öldürmek için harekete geçer.


“Bir ses duyar gibi oldum,
Kimseler uyumasın artık! Macbeth uykuyu öldürdü!
Evet, masum uykuyu
Kaygılar yumağını çözen uykuyu,
Her günkü hayatın ölümünü
Yorgunlukları yıkayan suyu
Yaralı canların merhemini
Yüce tabiatın baş yemeği,
Hayat sofrasının cana can katan ziyafeti.”


İKTİDARI KORUMAK İÇİN DAHA FAZLA CİNAYET!
Macbeth, Kral Duncan’ı en savunmasız olduğu bir anda, uykusunda öldürür. Bunu gören çocukları da korkuyla ülkeyi terk ederler. Ve Macbeth amacına ulaşır, İskoçya’nın yeni kralı olur. Kral olmasıyla beraber bütün problemlerin ortadan kalkacağını düşünen Macbeth, büyük bir yanılgıya düşer ve tahtını
korumak için birbiri ardına cinayetler işler. İşlediği her bir cinayetten sonra da büyük bir pişmanlık duyar ve içini bir huzursuzluk kaplar.


“Kendini boşuna harcamış olur insan
Dilediğine erer de sevinç duymazsa.
Yıktığın hayat kendininki olsun daha iyi,
Yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa.”


MACBETH’TEN YANA OLMAYANIN PAYI ÖLÜM
Kral olmanın hayatına mutluluk getirmediğini anlayan Macbeth, artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Hem dış hem de iç dünyası ile bir savaşa girer. Kendi hayatıyla paralel olarak ülkedeki huzur da kaybolmuştur. İnsanlar birbirlerinden nefret ederler ve ülkeyi bir kaos kaplar. Kimse hayatından memnun değildir. Bunun ana kaynağı olarak da herkes Kral Macbeth’i suçlar. Ama o, tüm bu eleştirilere kulak asmaz. Kendisine karşı olan herkesi öldürür.


“Korkudan yediğim lokma boğazımdan gitmeyecekse,
Her gece korkunç rüyalar saracaksa uykularımı
Varsın her şey çığrından çıksın,
Bu dünya da yıkılsın öteki dünya da,
İnsana rahat nefes aldırmayan kuruntularla
Beynimizi bir işkence masasına çevirmektense
Ölüp rahat etmek daha iyi,
Rahat etmek için öldürdüklerimizle.”


RAHAT UYKUSU OLMAYANLAR
Artık ölüm korkusu da Macbeth’in etrafını sarmış durumdadır. Rahat rahat uyuyamayan, her gece kabuslar gören zorba, ölüp tüm bu dertlerden kurtulmak ister. Ama ‘fikirlerinin sahibi değil de kölesi’ olan bu karakter, geri adım atmaz ve trajik bir şekilde hayatı sonlanır.


Şimdi tekrar, yazının başında sorduğum soruya gelmek istiyorum. Bu oyun neden 2014 yılında Devlet Tiyatroları tarafından sansürlendi?  Açık bir şekilde anlayabileceğimiz gibi yetkililer Macbeth ile ülkemizi yöneten Macbeth arasında birçok benzerlik görmüş olmali ki, bu oyunu yasakladılar. Durum gerçekten çok da farklı değil. Ülkemizde son aylarda yaşanan olaylara baktığımızda, bir kaosun hakim olduğunu görüyoruz. Doğuda onlarca insan kadın çocuk demeden öldürülüyor. Cenazeler günlerce sokaklarda ya da buzdolaplarında bekletiliyor.


BARIŞ DEMEK SUÇ, HEDEF 2023
Ülkede huzur kalmamış ama bir zorba bunları görmezden gelip kendi derdine düşüyor ‘Hedef 2023’ diyor. Yani 2023’e kadar bizlere bu zulmü yaşatacağına yemin ediyor.


Gazeteciler, akademisyenler ve aydınlar onu eleştirdiğinde ya tutuklanıyor ya da tehdit ediliyorlar. Ülkede bir korku imparatorluğu hakim. Tıpkı Macbeth’in krallığındaki İskoçya gibi. Barış demek suç, hedef 2023! 600 yıl önce yazılan oyuna bu açıdan baktığımzda neden sansürlendiğini de kolay bir şekilde anlayabiliriz.

ÖNCEKİ HABER

Diktatörlüğün Melek Hali: İradenin Zaferi

SONRAKİ HABER

ESOGÜ Sinema Kulübü Birlikte Üretmeye Çağırıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa