Boşanma aforizmaları
“Devam ettirmek mi, yoksa bitirmek mi zor!” dediğimde, sancılı günlerden geçtim. Nihai karar alıp, boşanma ritüelini başardım. Lakin sancılı süreç bundan sonra başlıyormuş. Ne diyordu şair, ‘ben her şeyi sonradan öğrendim’…
“Devam ettirmek mi, yoksa bitirmek mi zor!” dediğimde, sancılı günlerden geçtim. Nihai karar alıp, boşanma ritüelini başardım. Lakin sancılı süreç bundan sonra başlıyormuş. Ne diyordu şair, ‘ben her şeyi sonradan öğrendim’… Galiba benim öğrenme sürecim, eylemlerin gerçekleşmesinden sonra oluyormuş. Ne yapalım belki de hiç öğrenmemekten daha iyidir. Kim bilir?
Hep imrenerek okuyup seyrettiğimiz, büyük güçlüklerin içinden boşanmaların, acıların, vız gelip tırıs gittiği, kadının bir süper kahramana dönüştüğü birçok hikâyeye ya da yaşantıya tanıklık ediyoruz. Bunlar bazen komşu, anne, bazen de dikiş makinesinin başında saçlarını çocukları için ağartmış film kahramanlarıydı.
Bende ise bu kurgu tam tersi oldu. Tabi boşanana kadar eski eşimin bende yarattığı “Bensiz bir hiçsin!” duygusunun etkili olduğundan bahsetmeden geçemeyeceğim.
Önce çocuğumun velayetinden vazgeçerek başladım. Vazgeçmek ne, çünkü ona sunabileceğim hiçbir şeyim yoktu. Onun benimle birlikte sürünmesindense elindeki küçük de olsa konforu kaybetmesini istemedim belki de. Cep telefonunun hoparlöründen dinledim, oğluma babasının bizim niye ayrıldığımızı anlatmasını. Çünkü bunu ona anlatabilecek gücüm yoktu benim.
İlk evime taşındığımda salonumdaki tekli koltuğun yönünü değiştirerek hayatıma renk katmaya çalıştım. Ama birilerinin benim evde yalnız olduğumu anlama ihtimaline karşı gece ve gündüz hiç perdeleri açamadım. Eve taşındığımın 15. günü komşuların eve giren çıkan kadın arkadaşlarımı bile sorguladığını hissedince taşındım. Kirası daha düşük, ama bir o kadar karanlık yeni evime geçmiş oldum. Neyse bu aşamaları uzatmayayım. Hala yalnız olmayı, boşanmış olmayı, işsiz olmayı kabul edemeyerek psikolojik sorunlarımın tavan yapmasıyla birlikte tedavi sürecim başladı. Boşanmış ve yalnız sıfatlarıma bir de deli sıfatı eklenmiş oldu. İsmimin arkasındaki diğer soyadın çıkması, bu kadar sıfata tekabül edebileceği hiç aklıma gelmezdi, ne yalan söyleyeyim.
Yaşadıklarımın hepsinin bir arka planı vardı, biliyordum. İşsizliğimin mesela. Boşandığım, çalıştığım işyerinde duyulunca rahatsız edilmeye başlamıştım. Ve istifa ettim. Çok şanslıydım ki hemen iş bulmuştum. Ta ki işyerinde sözlü tacize uğramamla birlikte yeni işim sadece üç gün sürdü. Sonrasında iş aramak yerine, kendimi eve kapatmayı uygun gördüm kendimce. Bu tedavi süreci en azından yeniden işe başlamama vesile oldu. Lakin şansızlıklar hiç peşimi bırakmıyordu. Bir gün öyle bir noktaya geldim ki! Acil doktora gittim. Son bir ay içinde başıma gelenleri kısa bir özet geçtim. Doktor beni dinledi, bana şöyle bir cümle kurdu. “Bazılarımız şanssızdır. Sen de bunu kabul et ve bununla yaşamayı öğren.” Galiba bu cümle benim gelecekte yapmaya çalıştığım birçok şey için önemli bir başlangıç oldu. Tekrar çalışmaya başladım, daha “düzenli” bir hayat kurmaya çalıştım kendimce. Bir de hayata beni yeniden bağlayacak bir şey yapmak istedim. Üniversite sınavına girdim ve kazandım. Belki de bir başarıyı görmeye ihtiyacım vardı.
Bu ayrıntılara boğduğum yazıyı bitirirken, sayın okur, anlatabilecek çok şeyim var. Lakin bazen sonuçları görmek isteriz, biliyorum. Son durumum; kısmen de olsa çocuğumla iyi vakit geçirmeye çalışıyorum, okula devam ediyorum, düzenli bir işim var… Ama arada psikolojik desteklere başvurup, hayatın bir ucundan tutmaya çalışıyorum.
Elif K. / ANKARA