08 Şubat 2016 11:49

Bakırköy’den uzanan barış eli

Belediyede çalışan birçok arkadaşımız farkındaydı bu savaşın ve ölüme terk edilen insanların. İlk olarak 15 kişi bir araya geldiğimizde neler yapabileceğimizi tartıştık ve işe başladık. “Çocukların ölmesine sessiz kalmayın” sloganıyla hazırladığımız afişleri belediyedeki birçok birime astık ve sosyal medyadan paylaştık. İki hafta içinde bitireceğimizi duyurduğumuz çağrı hızla büyüdü.

Paylaş

Kadıköy’de geçen pazar günü yapılan ‘Barışa 1000 Kadın’ eylemi orada olan olmayan herkesi azıcık umutlandırdı. Cizre’de, Sur’da, Silopi’de barış olmadan, Kadıköy’de ve hiçbir yerde barış olmayacağını, barışık olamayacağımızı, barış içinde yaşayamayacağımız bilen kadınlar… 

Eylem güzel ve olaysız geçince arkadaşlarla kendimizi ödüllendirip sinemaya gitmeye karar verdik. Gülmek için en iyi adres elbette Cem Yılmaz’dı. Vizyona yeni giren filmi İftarlık Gazoz.
Darbe döneminde Ege’nin bir kasabasında günlük hayata ve o kasabada doğup büyüyen Hasan isimli çocuğun devrimci oluşuna ve ölüm orucunda hayatını kaybedişine, ailenin ve bütün kasabanın yaşadığı acıya tanıklık ediyoruz. Tıpkı şimdi ülkenin doğusunda yaşanan acılara ettiğimiz tanıklık gibi. Filmin son 15 dakikasında bir yumruk girip oturuyor ciğerlerinize, kalbinize, beyninize… İnsan olduğunuzu hissettiğiniz bütün uzuvlarınıza. Bu ülkede doğup büyümüşsünüz ve ülkenin yakın uzak bütün tarihi acılarla, katliamlarla, ölümlerle anlatılır olmuş. 12 Eylül’de yaşananlar, Çorum, Maraş, Sivas katliamları, onlarca suikast, faili meçhuller, işkenceler… 30 yıldır Kürt halkının yaşadığı acılar…
Yer, Muğla’nın Ula ilçesi. Genç devrimci Hasan cezaevindeki diğer mahkûm arkadaşlarıyla taleplerinin kabul edilmesi için ölüm orucunda. Zaman 1980’ler… 
Yer, Cizre, Silopi, Sur. Kürt halkı çocuklar, kadınlar, gençler, yaşlılar… Ağır bir şiddet ve katliam uygulanıyor Kürt halkına. Cizre’nin Cudi mahallesinde bir evin bodrum katında bekleyen yaralılar, ölenler… Basına yansıyan fotoğraflar ne kadar da çok benziyor 1996’da, 2000’de ölüm oruçlarının ve katliamların yapıldığı cezaevlerine. Doğuda sokaklar, evler birer cezaevi artık. Ve bu ülke biliyoruz ki açık bir cezaevi olmaktan ancak ve ancak Kadıköy, Eskişehir, Muğla’da yaşayan insanların Sur’a Cizre’ye, Silopi’ye uzatacağı barış eliyle kurtulabilir ancak.
 

ÇAĞRIMIZ HIZLA YAYILDI
Böyle başladı bizlerin Bakırköy Belediye çalışanları olarak Sur’la dayanışma için başlattığımız yardım kampanyası. Barış için savaş altındaki kardeşlerimize, kız kardeşlerimize, çocuklara bir el uzattık. Belediyede çalışan birçok arkadaşımız farkındaydı bu savaşın ve ölüme terk edilen insanların. İlk olarak 15 kişi bir araya geldiğimizde neler yapabileceğimizi tartıştık ve işe başladık. “Çocukların ölmesine sessiz kalmayın” sloganıyla hazırladığımız afişleri belediyedeki birçok birime astık ve sosyal medyadan paylaştık. İki hafta içinde bitireceğimizi duyurduğumuz çağrı hızla büyüdü. Aynı yerde çalışıyor olmamıza rağmen hiç tanımadığımız iş arkadaşlarımız da çağrıyı sahiplendi. Eşyaları toplarken bir yandan da bunları kime ve nereye nasıl ulaştıracağımızı tartışıyorduk. İlk başta Tüm Bel-Sen aracılığıyla göndermeye karar verdik. Sonra sendika veya herhangi bir kuruma mal olmaması adına –çünkü sendikalı sendikasız, taşeron, kadrolu, sözleşmeli ve memur olan her arkadaşımızın emeği ve katkısı çok değerliydi– belediye çalışanları olarak göndermeye karar verdik. 
 

UMUT IŞIĞI
Ve bu niyet bizi Sur’daki Umut Işığı Kadın Kooperatifi’nin çağrısıyla buluşturdu. Dernekle iletişime geçtik kampanyanın son günlerine doğru, acil ihtiyaçlarını sorduk ve toplanan parayla da gelen yardımların dışında derneğin en acil ihtiyaçlarını gidermeye çalıştık. Umut Işığı Derneği’nden Neriman Dinçkan, çocukların psikolojik durumundan bahsetti, korkularından, gece uyuyamadıklarından, beslenme ve barınmayla ilgili ciddi sıkıntılar yaşandığından… Konuşmayı bilen çocukların konuşmayı unuttuğu, 13- 14 yaşındaki çocukların altını ıslatmaya başladığını öğrendik. Savaşın içinden birileriyle iletişim kurmak bilgiyi ilk onlardan duymak gazetede okuyarak televizyonda izleyerek ya da sosyal medyada paylaşarak öğrendiğiniz onlarca şeyden daha gerçek ve yalın. Savaşın içindeki bir insanın sesine dokunarak anlamaya çalıştığınız küçücük bir bilgi, durum aslında son aylarda neyi yaşamakta olduğumuzun resmi. Umut Işığı Kadın Kooperatifi aracılığıyla barışa bir umut ışığı olmak istediğimizi derginizin okurlarıyla paylaşmak istedik. Buna hepimizin gücü ve ihtiyacı var. 
Küçük, büyük demeden savaşın içinde yaşama tutunan insanlara ulaşıp neler yaşadıklarını onlardan dinlemek ve nasılsınız, biz ne yapabiliriz gibi gayet gündelik ve kolay soruları sorarak onlara dokunmaya dinlemeye anlamaya çalışmak. Buna hepimizin çok ihtiyacı var. Dünden daha çok. Barışla kalın.
Bakırköy Belediyesi’nden bir kadın işçi

ÖNCEKİ HABER

Mahkum edildiğimizi değil hak ettiğimizi yaşayacağız

SONRAKİ HABER

Antep Barış Anneleri: Kimse evladını kaybetmesin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa