08 Şubat 2016 12:53

‘İlk kez para kazandığım günü unutamam’

Antep’te İşkur tarafından görevlendirildiği okullarda, sözleşmesine bağlı olarak 3-4 ay, 6 ay ya da bu sene olduğu gibi 8 ay çalışan, ardından kendi deyimiyle “şansı varsa” yeniden çağrılmayı bekleyen Halime, dergimiz için açtı evinin kapılarını.

Paylaş

Fatma KESKİNTİMUR

Antep’te İşkur tarafından görevlendirildiği okullarda, sözleşmesine bağlı olarak 3-4 ay, 6 ay ya da bu sene olduğu gibi 8 ay çalışan, ardından kendi deyimiyle “şansı varsa” yeniden çağrılmayı bekleyen Halime, dergimiz için açtı evinin kapılarını.  
Evli ve iki çocuk annesi Halime, 2012’de tesadüfen tanışmış çalışma hayatıyla. İstemediğinden ya da ihtiyacı olmadığından değil, iki çocuğunu “nasıl ve nereye bırakacağını bilemediğinden” çalışmamış o güne kadar. “Tek maaşla geçim zor” derken, üst katında oturan, eşinin ablası da destekliyor Halime’nin sözlerini. O da bir işçi eşi ve çocuklarını büyüteli çok olmuş, ama geçtiği yollarda çektiklerini unutmamış. Halime’nin çalışmasında da en büyük destekçisi aslında, çünkü çocuklar halaları sayesinde güvenle bırakılıyor evde. İki kadın da “Tek maaşla geçinmeye çalışırken, çocuklara ekmek parası versen yol parası kalmaz, yol parası versen ekmek parasına yetmez” sözleriyle anlatıyorlar yaşadıklarını.
Çocukları okula başladıktan sonra, öğretmenin bir gün kendisine sınıfın temizliğini yapıp yapamayacağını sorduğunu anlatan Halime, kabul ettiği bu teklifle başladığını anlatıyor çalışma yaşamının: “Öğretmen fark etmiş olacak ki durumumuzu, sınıfın temizliğini yaptıracak birine ihtiyaç duyduklarını söyledi, kabul edersem benim yapmamı istedi. Ben de kabul ettim. Bir kerelik bir işti ama o işin karşılığında aldığım parayla değişti her şey. İlk defa yaptığım iş karşılığında para almıştım, çocuklar da ben de o kadar mutlu olduk ki. Cebimde ilk defa parayla eve geldiğim o günü hiç unutmam. O gün karar verdim, gittim okul müdürüyle konuştum. O da İşkur’a gidip kayıt olmamı, oradan gönderilebileceğimi söyledi. Dediği gibi yaptım, o günden beri çalışıyorum.”
 

ÇOCUK BAKIMI EN BÜYÜK ENGEL
Halime’nin eşi de yıllarca engelli kadrosundan bir fabrikada işçilik yapmış. Anlatırken, oradaki vahşi sömürüye de dikkat çekiyor Halime; “Eşim, engelli olmasına rağmen her türlü zorlayıcı işi yaptırırlardı. Yıllarca katlandı, sonra ayrılıp başka işlere yöneldi. Geçim hep zordu ama çocuklar küçük olduğu için çalışmayı düşünemedim daha önce. Nasıl bırakayım? Nereye bırakayım? Şimdi bile zorlanıyorum. Halaları üst katta oturuyor da içim rahat. Ama her sabah birbirimize sarılıp ayrılıyoruz, yine de üzülüyorum yanlarında olamadığım anlar için.” Çocuklar dışında bir engeli olmadığını söyleyen Halime, “İşyerlerinde kreş olanakları olsa, benle birlikte gidip gelebilselerdi, çok daha önce çalışmaya başlardım” diyor. 
 

‘ASGARİ ÜCRETE ZAM GELDİ AMA CEBİMİZE GİRMEDEN TÜKENDİ’
Biraz da iş koşullarını konuşuyoruz… 8 aylık İşkur sözleşmesi kapsamında asgari ücret alıyor. Okulun eve yakınlığını önemli bir avantaj sayıyor Halime. Ücreti ise biz sormadan kendisi anlatıyor: “Asgari ücret alıyorum. Şimdi zam da yapıldığı söyleniyor ya o fark daha cebimize girmeden, üç kat fazlası çıktı. Her şeye zam geldi, neye yaradı ki?”
Halime çalışanların dayanışmadan uzak olmasından şikâyetçi, “dayanışma olsa, haklarına da daha çok sahip çıkabileceklerini” söylüyor. Okulda diğer hizmetlilerin de öğretmenlerin de aslında ücretli çalışanlar olduğunu belirtiyor Halime; “Sanki idareye yakın olmaya çalışınca daha çok para alacakmış gibi davrananlar var. Daha da kötüsü, diğer çalışanı ezmeye çalışmaları. Örneğin ben temizlik görevlisiysem, temizlik yapıp para alıyorum, bir diğeri öğretmenlik yapıp, bir başkası çaycılık… Hepimiz de emekçiyiz aslında, ne diye birbirimizin ayağına çelme takalım ki? Ben zarar gördüğümde bu sana da zarar!”
 

AH BİR DE GÜVENCELİ BİR İŞ OLSA…
İşçiler ve aileleri için geçinmenin ne kadar zor olduğunu anlatan Halime, eşlerin hatta çocukların bile çalışmak zorunda oluşlarına örnekler veriyor. Kendisi için de başlıca sebebin ekonomik olduğunu belirten Halime’ye göre başkaca ihtiyaçlar da önemli birer gerekçe çalışmak için. Şöyle anlatıyor: “Dışarıda, yeni insanlarla tanışmak, fikrini de geliştiriyor insanın. Evde yaptığın işler ve düşündüğün şeyler hep aynı ama çalışınca bu değişiyor, başka konulara da kafa yoruyorsun, bir sürü yeni şey öğreniyorsun. Bence kadınlar mutlaka çalışmalı. Keşke çocuk bakımıyla ilgili sorunlar aşılsa, herkesin çalıştığı yerde çocukları için bakım imkânı bulunsa da kadınlar çalışabilse!”
Her sözleşme sonunda, yeniden çağrılıp çağrılmayacağını bilmemenin sıkıntısını yaşıyor Halime; “Ne sözleşme yapıldıysa o kadar çalışıyorsun. Bu yıl 8 aylık sözleşmem. Ama zor oluyor tabi, 8 ay sonrası belirsizlik… Ya bir tanıdığın olacak ya da şansın! Aldığın para bile bir işe yaramıyor böyle olunca, yarın ne olacağı belirsiz olduğu için harcamaya korkuyorsun. Oysa garantili bir işim olsa böyle olmaz.”
Evinde sıcak sohbetiyle bizi ağırlayan Halime bir süredir dergimizi takip ettiğini söylüyor. Kendisine ilk kez aynı okulda çalışan bir öğretmenin Ekmek ve Gül verdiğini belirten Halime, kadınların birbirinden haberdar olmasının önemini hatırlatıyor; “Sorunlarımız da benziyor, yaşadıklarımız da. Yeter ki birbirimizi duyalım ve dayanışma içinde olalım.

ÖNCEKİ HABER

Mülteci pazarlığının tutanakları yayımlandı: '3 milyar verecekseniz hiç konuşmayalım'

SONRAKİ HABER

Sigorta yok, güvence yok, çalışma saatleri uzun

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa