08 Şubat 2016 13:01

Çocuklarımızın büyüdüğünü görmek istiyoruz

Tuzla’da işçi kadınlar, fazla mesailerin olmadığı, uykusuz kalmayacakları, çocuklarına ve kendilerine zaman ayırabilecekleri sağlıklı koşullarda, insanca yaşayabilecekleri bir ücret karşılığında çalışmak istiyor.

Paylaş

Adile DOĞAN

İşçi kadınlar bir araya geldiklerinde içlerinde hep bir telaş vardır. Hiçbir şeye zamanları yoktur çünkü; çok yorucu ve uzun bir mesainin ardından evdeki işlere yetişmek zorundadırlar. Çocuğu okuldan al, yemek yap, sofrayı kur, ortalığı toparla, çocuğun ödevine yardım et... derken bir çay içmeye bile zamanları kalmaz. Ekmek ve Gül dergisi için bir araya geldiğimiz Enise, Özlem ve Nevin ile bu tempoya nasıl yetiştiklerini, sorunlarını, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken ne talep ettiklerini konuştuk. 
 

UYKUSUZLUKTAN ÜÇ DEFA İŞ KAZASI GEÇİRDİM
Enise ile bir pastanede buluşuyoruz. Enise’nin iki çocuğu var, metal işçisi ve vardiyalı çalışıyor. İşinin çok yorucu olduğunu ve işyerinde iş kazalarının çok fazla olduğunu anlatıyor. “İşyerinde kurallar çok ağır, kesinlikle izin alamıyoruz. Doktor raporu bile geçersiz. Bu nedenle biz de işlerimiz olunca, çocuklarımızın sorunlarıyla ancak gece vardiyasında çalıştığımızda ilgilenebiliyoruz” diyen Enise, bunun ne kadar tehlikeli sonuçlara yol açtığına işaret ediyor: “Ben gece vardiyasına geçince en fazla iki saat uyuyorum, gece vardiyasında çalıştığımda uykusuzluk ve yorgunluktan dolayı üç defa iş kazası geçirdim.” Bu kazalardan birinde az kalsın elini kaybediyormuş; “Makinenin başındaydım, ayaktaydım ve gözlerim açıktı ama uyumuşum. Kendimi toparlayıp makinenin düğmesine basmasaydım az daha elim kopuyordu.” Enise, çocuklarına, evine zaman ayırabileceği, uykusuz kalmayacağı bir işi olmasını talep ediyor. 
Biz Enise ile sohbet ederken yan masamıza Özlem oturuyor. Mahalleden tanıyorum Özlem’i. Selamlaşmanın ardından uzun süredir karşılaşamadığımızı söylediğimde, üç aydır sürekli mesaiye kaldığını öğreniyorum. Bugün evden biraz erken çıkmış, servis beklerken üşümüş, ‘içerde oturayım’ demiş.
 

ÇALIŞMAKTAN EVDEKİLERİN YÜZÜNÜ GÖRMÜYORUM 
Özlem 27 yaşında, 7 yıldır işçilik yapıyor. Bir yıldır çalıştığı bu fabrikada iki vardiya halinde çalışan 400 işçi var. Fazla mesailerle birlikte günde 17 saat çalıştığını belirten Özlem,  “Yaptığımız iş zor ama bir süre sonra alışıyor insan” diyor. “Son üç aydır evdekileri bile görmüyorum. Annem beni bekliyor. Ben kapıdan girince hemen gidip uyuyor. Bu pazar vardiyam değişti. Eve biraz daha erken geldim. Abim evli ve bizimle yaşıyor. Bir buçuk yaşında bir kızı var ve ben üç aydır onu görmediğimi fark ettim. Yeğenim yürümeye başlamış, dişleri çıkmış. Yeğenimi büyürken görmemek beni çok üzdü. İşyerinde arkadaşlarıma anlattım. Tam 20 yıldır bu fabrikada çalışan Fatma diye bir ablamız var, ben anlatırken o ağlamaya başladı. O da hep çalışmış çocuklarının büyüdüğünü hiç görmemiş.” Asgari ücretle çalıştıklarını, fazla mesailer olmasa geçinemeyeceklerini söyleyen Özlem, işçilerin bu duruma tepkilerini şöyle aktarıyor: “Biz bazen konuşuyoruz, birleşelim fazla mesailer kalksın diye, ama bu defa ücretler çok düşük, nasıl geçiniriz diyorlar... Ben önceden çok umutsuzdum. Ama şimdi daha farklı düşünüyorum. Çünkü sabahtan akşama kadar işçiler hep söyleniyor, bu durumdan herkes çok rahatsız. Kadınların yükü daha fazla arttı ve böyle giderse biz daha kolay bir araya geliriz. Benim gibi düşünen çok kadın işçi var.” Özlem bu yüzden ortak taleplerinin “İnsanca yaşayabileceğimiz bir ücret ve fazla mesailerin kalkması” olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Çocuklarımızın büyüdüğünü görmek istiyoruz.”
 

SAĞLIĞIMIZA ÖNEM VERİLSİN
Özlem ve Enise’yle vedalaştıktan sonra yolda plastik fabrikasında çalışan Nevin abla ile karşılaşıyorum. Eve beraber yürürken konuşuyoruz. Nevin abla 43 yaşında, üç çocuğu var. Yorgunluktan bitkin halde “Bu akşam ne pişirsem?” diye sesli düşünüyor. Ben de bir şeyler öneriyorum. “Off” diye başlıyor söze. “Nereye kadar? Sadece yemek olsa iyi. Çamaşırdı, bulaşıktı, çocukların ödeviydi derken sabah oluyor.” Eşi, belediyede taşeronda çalışıyor. Eşinin eve daha erken geldiği halde elini hiçbir işe sürmemesinden yakınıyor; “Beni bekliyorlar, onlara yemek yapayım diye...” 
Nevin abla, fabrikada çalıştığı makinenin çok sıcak olduğunu, plastiği erittiğini o yüzden ellerinin hep yara olduğunu anlatıyor. Çalışma şartlarının çok zor olduğunu, sesini çıkaranı işten çıkardıklarını anlatıyor ve işyerindeki ücret eşitsizliğine dikkat çekiyor: “Benim çalıştırdığım makinede erkekler bile çalışamıyor. Ama erkekler yine de kadınlardan fazla ücret alıyor.” Nevin ablaya ne talep ettiğini sorduğumda, “İşyerinde havalandırmanın olmasını istiyorum. Biraz sağlığımıza önem verilsin, biz de insanız, dünyanın derdini bizim sırtımıza yüklemişler. Patronlardan çok çalışıyoruz, ama karnımız zor doyuyor” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Sigorta yok, güvence yok, çalışma saatleri uzun

SONRAKİ HABER

Kamu emekçisi kadınlar huzursuz ve kaygılı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa