Yarını kurtarmak bizim elimizde
Ergin TEKİN
Dersim DİSK Genel-İş Şube Eşbaşkanı Şükran Yılmaz, çatışmalı süreçle birlikte bütün bölgede geçmiş yıllardan beri var olan yoksulluk sınırının en yüksek seviyeye çıktığını belirterek en temel evrensel hak olan yaşama hakkı dahi olmayan insanlara emek özgürlüğü mücadelesinden bahsedemez olduklarını ifade ediyor. Sur’da, Cizre’de onlarca üyelerinin aileleriyle birlikte çatışmaların arasında kaldığını, onlarcasının yaşamını yitirdiğini, haksız hukuksuz bir şekilde cezaevlerine konulduklarını söyleyen Yılmaz, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bölgedeki hiç bir şubemiz sendikal faaliyet yürütemez oldu. Şubemize bağlı birçok işyerine Ağustos ayından sonra gidemez olduk. Yine şube başkanımız Erkan Yılmaz, Eylül ayında merkez karakolu önünde yaşanan bir çatışmada çalışanımızın kardeşini kurtarmak için verdiği çaba nedeniyle dört aydır cezaevinde. Ve ölüme sebebiyet vermekle yargılanıyor. Bir insanın yaşamını kurtarma çabanız bile cezaevi ile sonuçlanıyorsa bu ülkedeki adaleti, hakkaniyeti siz düşünün.”
Yılmaz, bundan sonra barış için ne yapılmalı sorumuza şöyle cevap veriyor: “İşçisi, emekçisi, ev kadını, öğrencisi, yaşlısı, genci hepimiz ayağa kalkmalıyız. Gerekirse günlerce haftalarca sokaklarımızı boşaltmayalım. Herkes rengi, kimliği ile bulunduğu her yerde çözümü haykırmalı, çocuklarımızın yarını için, bizden çalınan barış umudu için, kuşaklar boyu hapsedildiğimiz yoksulluğa hayır için, emeğimiz ve ekmeğimiz için. Yarını kurtarmak bizlerin elindedir.’
EN TEMEL İNSANİ HAKLAR ORTADAN KALKTI
Dersim KESK Dönem Sözcüsü Süleyman Güler ise, çatışmalı süreç ile beraber yaşam hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi en temel insani hakların ortadan kalktığını söyledi. Çatışmalı ortamın emekçiler üzerinde de büyük yıkımlara yol açtığını belirten Güler, “Çalışma koşulları ortadan kalkıyor ve ayrıca sorunlar da doğuruyor. Biliyoruz ki krizlerin ve savaşların bütün faturası her zaman emekçilere kesiliyor. Emekçilerin bu süreçte birlik ve bütünlüğünü sağlaması, birlikte mücadele edecek araçları çoğaltması, barış mücadelesinde ısrarcı olması gerekiyor” dedi.
“Ankara da gerçekleştirilen Barış eylemi Türkiye tarihinin en büyük katliam ile karşılık buldu. Aslında bu katliam gösterdi ki AKP iktidarı barışa hiçbir şekilde tahammül göstermiyor” diyen Güler, akademisyenlerin bildirisine yönelik uygulamaların da bunu bir kez daha gösterdiğini belirtti. Güler emekçilerin barıştan yana saf tutması gerektiğini belirterek, “Önümüzdeki süreçte emekçiler barışı daha güçlü savunmaya devam etmelidir. Bununla beraber iş güvencemizin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı, 657 sayılı yasanın değiştirilmek istendiği, esnek performansa dayalı uygulamalarla karşı karşıya kalacağımız bir sürece de giriyoruz. Dolayısıyla bütün bu saldırılara karşı emek ve kitle örgütleri birlikte, yan yana yürümeli, ortak mücadele hattı örülmelidir” diyor.