Savaşın faturasını ödemeyeceğiz!
Umut YEĞİN
Aylardır Sur ve Cizre başta olmak üzere birçok şehirde süren sokağa çıkma yasakları ve operasyonlarla birlikte bölgede birçok kentte olduğu gibi Van’da da tedirgin bir hava hakim. Zaten çok yüksek olan işsizlik rakamları daha da arttı. İş sahibi olanların ise işsizler ordusu üzerinden tehdit edildiği ve ucuz iş gücü görülerek sömürüldüğü bu ortamda Van’da uzun süredir kalıcı iş mücadelesi veren ve son olarak da taleplerini dillendirmek için gittikleri Ankara’dan zorla çıkarılarak Van’a dönmek zorunda bırakılan İŞKUR işçilerinden Süleyman Dayan, Van Büyükşehir Belediyesi’nde taşeron işçi olan Rıfat Yıldız ve inşaat işçisi Seyfi Pulat ile çatışmalı sürecin etkilerini ve taleplerini konuştuk.
EMEKÇİLER BU SAVAŞA DUR DİYECEK GÜCE SAHİP
Rıfat Yıldız–Taşeron işçi (DİSK Genel İş üyesi): Bu savaştan en fazla etkilenen emekçiler oluyor. Bu huzurun sağlanabilmesi için toplum olarak barışı sağlamamız gerekiyor. Türkiye açısından baktığımızda zaten toplumsal barışın bozulması, yani çözüm sürecinin durdurulması tüm halklar açısından sıkıntılı oldu. Bu durum gerek siyasal, gerek ekonomik olarak tüm toplumu etkiledi. Bu nedenle bir an evvel siyasal güçler bu yaklaşıma müdahale edip, aklıselim bir davranışla bu sürecin tekrar barışçıl yöntemlerle önüne geçilebilir. Yıllardır zaten Güneydoğu sistem tarafından ciddi anlamda batıya nazaran daha geri bırakıldı. Yatırım olsun veya üretim olsun yapılmalı. Kürdistan bölgesi yıllardır bu savaştan dolayı ciddi anlamda etkilenmiş ve geri kalmıştır. Çözüm süreci az da olsa toplumda geleceğe dönük umut ışığı olarak görülmüştü. Yeniden bu savaşın devreye girmesiyle bu umutlar da tükendi. Mevcut haliyle kentimizde, bölgemizde bu savaş nedeniyle tüm yatırımcılar, zenginler başlı başına bu bölgeyi terk etti. Ve üretimin tamamen durduğu, toplumun tamamen yoksullaştığı bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçte buna dur diyebilecek tepkiler gelişmesi gerekiyor. Bu açıdan emekçiler örgütsel bir yaklaşım içinde hareket ederlerse bu savaşa dur diyebilecek güce sahiptir bence.
BARIŞ OLURSA DAHA İYİ ÖRGÜTLENEBİLİRİZ
Süleyman Dayan–İŞKUR işçisi: 1995 yılında köy boşaltmalarıyla birlikte Hakkari Çukurca’dan Van’a göç ettik. Çeşitli işlerde çalıştım bu süreçte. Genelde il dışında Karadeniz’de falan inşaat işlerinde çalıştım. Sigortasız bir şekilde çalıştım. Sürekli işim olmadı yani. Van depremine kadar hep il dışında inşaat işlerinde çalıştım. Depremden sonra İŞKUR’a girdim. Yeter ki sürekli işim olsun dedim ve herkes şehri terk ederken burada kaldım ve çalıştım. Eskiden batıda çalışabiliyorduk. Şimdi onu da yapamıyoruz. Irkçı saldırılara maruz kalabiliyoruz. Batıda en zor işleri de yapıyorduk ama şimdi gidemiyoruz. Toplumsal barış olmazsa daha da kötüye gideceğiz. Ancak yeniden bir barış süreci olursa halklar birbirine güven duyarsa barış olur. Bu ancak güvenerek yapılacak bir şey. Ak Parti tek başına sadece ben varım dayatması içerisinde. Muhalefetin sözü geçmiyor.
Eskiden baskı vardı. Kimse sesini çıkaramıyordu. Çatışmalar dağlarda oluyordu. Eskiden köyleri boşaltıyorlardı. Dağlardakilerin açlık çekeceğini düşünüyorlardı. Ama Ak Parti bir süre halkı rahatlattı. Sonra bunun üzerine halkın güçlendiğini gördü. Bu yüzden böyle bir savaşa, baskıya başladı. Gittikçe “benden olmayan benden değildir” demeye başladı. Mesela Can Dündar gibi gazeteciler devletin IŞİD’e desteğini ortaya çıkardı. Ama Ak Parti hemen cezalandırdı onları.
Şimdi bir memurun bile maaşı yetmiyorken, biz asgari ücret alanların durumu ortada. Dört çocuk, öğrencim var mesela. Nasıl geçinelim? Savaştan dolayı iş yok zaten. İŞKUR ile sürekli de çalışamıyoruz. Her şeyden önce barış ortamı en acil ihtiyacımız. Barış ortamında işsizliğimizi daha fazla dile getirebiliriz. Barış olursa biz daha iyi örgütlenebiliriz. Özgürce kendimizi ifade edebiliriz. Bu gün artık kendimizi ifade edemiyoruz. Savaş koşullarından dolayı eylemlerimizi bile yapamaz hale geldik. Basın açıklaması yapmamıza bile izin verilmiyor. Kamuoyuna kendimizi anlatamıyoruz. Hemen etrafımızı sarıp bizi korkutuyorlar. Bu katılımın az olmasına da neden oluyor. Savaş koşulları memleketten çıkamamamıza yol açtı. İşsizlik devletin çözmesi gereken bir şeydir. Görevidir. Buralara yatırım yapması lazım. Karakol yerine iş imkanı olan yatırımlar yapmaları lazım.
İŞKUR işçileri olarak aramızdaki birliği oluşturmasaydık tek başıma hareket edemezdim. Aynı zamanda eğitimsizlikten de kaynaklı ne yapacağımızı da bilmiyorduk. Ama bir birimizi işçi sınıfı olarak tutmazsak kazanmamız mümkün değil. İşte bunlara rağmen biz birliğimizi sağlayabiliyorsak bu önemlidir. Haklarımıza sahip çıkmamız lazım.
SAVAŞ TÜRK-KÜRT KUTUPLAŞMASINA YOL AÇTI
Seyfi Pulat–İnşaat İşçisi: AKP hükümetinin Kürdistan’da başlattığı savaşta son iki ay içerisinde ciddi can ve mal kaybı olmuştur. Bu şekilde savaş politikaları ile Kürt halkının ulusal haklarını aramaktan vazgeçmesi yönündeki bastırma hareketinin boşa çıktığını görüyoruz. Bu savaş Kürt ve Türk halkları arasında ciddi bir kutuplaşmaya yol açmıştır. Bu savaş bölgede işsizlik ve yoksulluğa neden oldu. Hükümetin savaş politikası bu şekilde devam ederse ülkede bir iç savaşın çıkması da muhtemeldir. Hükümet bir an önce bu savaşa son vermeli, operasyonları durdurmalı. Barış için siyasi uzlaşma sağlamalıdır. Savaşın giderlerinin emekçilerin sırtına yüklenmesi tutumu açıkça ortada. Bizler savaşın faturasını ödemeyeceğiz. Bir yandan asgari ücret yükseltilirken, diğer yandan ana besin gıdalarına da zam yapılmıştır. Kaşıkla verdiğini kepçeyle alma peşindedirler. Tüm bu tablo karşısında biz işçilerin bu savaşa karşı birleşmekten ve barış için mücadele etmekten başka çaremiz yok.