21 Şubat 2016 10:50

Pepe ESCOBAR

Suriye tiyatrosu, sahte bir “husumetlerin sona erdirilmesi” oyununun –ateşkes değil- 1 hafta içerisinde uygulamaya konulacak olmasıyla devam ediyor. Gerçek dünyada ise “husumetler” kaçınılmaz şekilde olduğu yerde duruyor.
Lavrov’un da birkaç kez söylediği gibi “Ateşkesi uygulamaya koymak için, açık önerilerde bulunuldu.” Yine de Washington ve Suudi-Türk ikilisi yumuşamadı. Korkan ve köşeye sıkışan Suud hanedanı –sahada uzaktan kontrol ettiği ‘ılımlı isyancıları’ yenilgi üstüne yenilgi alıyor-, IŞİD’e karşı ABD’ye destek olmak için asker(paralı lejyonerler) göndermekten dahi bahsediyor.
Çevrilen üçkağıt öyle bir aşamaya ulaştı ki Rusya Başbakanı Dmitri Medveded kendisini, “Amerikalı ve Arap dostlarımız ciddi bir şekilde düşünmeli: Kalıcı bir savaş istiyorlar mı?” demek zorunda hissetti.

SÜREKLİ PATİNAJ ZORUNLULUĞU
Açık ki Suriye’de rejim değişikliği hayalleri yıkılan Sultan Erdoğan ve Suudi hanedanı savaşı istiyor. Ancak “Topal ördek” konumundaki Obama yönetiminin durumu daha karışık. Dış politikadaki beceriksiz halleriyle Obama’nın takımı için patinajdan başka yapacak bir şey yok.
İsmi verilmeyen “ABD’li yetkililer” Batı medyasına “husumetlerin sona erdirilmesi”nin ertelenmesini bir Rus tuzağı olarak tanımlayarak bu patinaj görevini yerine getiriyor. Washington’un derhal ateşkes istediği -CIA kontrolündeki ‘ılımlı isyancılar’ da art arda yenilgiler alıyor- vurgulanıyor. Avrupalı ve Arap tebaaları ise Şam ve Moskova’nın “barış çabalarını dinamitlediğini” söyleyerek bu patinajı gerçekleştiriyor.
Yine de Kerry gerçeğin kendisine teslim olmuş durumda. Lavrov, Rusya için pazarlık konusu olamayacak iki konuyu çok net bir şekilde ortaya koymuş olmalı: Halep savaşının kazanılması ve Suriye-Türkiye sınırının güvenli hale getirilmesi.
Küresel güvenliğin ele alındığı Münih Güvenlik Konferansı’yla Suriye görüşmelerinin paralel ilerlemesinde hoş bir tarihsel tını var. Ancak en çok merak edilen soru, Münih Paktı’nın gerçekten geçerli olup olmayacağı. Kesin olan şey şu ki, IŞİD ve el Nusra Cephesi(el Kaide), “husumetlerin sona erdirilmesi”nden sonra dahi Ruslar ve Amerikalılar tarafından vurulmaya devam edilecek. Rusya, Suriye, İran, Irak ve Hizbullah’tan oluşan 4+1 Koalisyonu da el Nusra Cephesi ile bağlantılı tüm grupları hedef alacak.
Suriye ordusu, IŞİD’e karşı saldırılarını artıracak. Bunu “Her yol Rakka’ya çıkar” sendromu olarak adlandırabilirsiniz. Suriye-Türkiye sınırı –YPG’nin kritik desteğiyle- güvenli hale gelir gelmez Rakka yürüyüşü kaçınılmaz hale gelecek.

SUUDİ-TÜRK İKİLİSİ ÇARESİZ
Bunlar önümüzdeki günlerin saha operasyonları senaryosu. Bu durumda Suudi-Türk ikilisinin neden her şeyi göze alacak kadar çaresiz kaldığını anlamak zor değil. “Ilımlı isyancıları”nı hava güçleriyle desteklemeye kalkarlarsa Rus Hava Kuvvetleri tarafından yok edilecekler. Bu yüzden denkleme uçuşa yasak bölge patinajı ekleniyor. Buna göre NATO, ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyona katılmanın yollarını arıyor.
Bu, Pentagon’un da açıkça söylediği gibi saçmalıktan ibaret. NATO’daki Fransa ve Almanya gibi büyük güçler kendilerini Suriye krizinden ayrıştırmaya ve bir kara savaşından uzak durmaya çalışıyor. Bu halde tüm tiyatro, Türkiye’nin Sultanı Erdoğan’ın, NATO’yu sahneye çekmek için çaresizce çabalamasına kalıyor. Bunun için Rusya’yı ölümcül şekilde provoke etmek dahi göze alınıyor. Çünkü paramparça olan tek arzusu, Türkiye-Suriye sınırında güvenli bölge oluşturma hayalinden vazgeçmeyi reddediyor.
“Husumetlerin sona erdirilmesi” tiyatrosunun arkasında katı bir gerçek yatıyor: Topal ördek Obama yönetimi Moskova ile arasındaki meşhur gerilimlerin geri döndürülemez kritiklikteki seviyeye çıkmasını istemiyor gibi görünüyor. (PENTAGON/NATO 2. Soğuk savaş saplantısı başka bir hikaye) Suriye semaları ABD-Rusya arasındaki topyekün savaş için bir başlangıç oluşturmayacaktır. Ama bu Pentagon’un denemekten vazgeçeceği anlamına gelmiyor.
Pentagon’un “Yakınmalar İmparatoru” Ash Carter’ı ve İngiltere’nin Michael Fallon’ı Brüksel’de Türkiye ve Körfez İşbirliği Konseyi ile buluşacak. Ve tahmin edin Suudi delegasyonunun başında kim var: Suudi hanedanının asıl yetkili ismiymiş gibi duran, Yemen bozgunu sorumlusu Savunma Bakanı, Savaşçı Prens Muhammed bin Selman! Savaşçı prens uzaktan kumandalı “isyancılarının” sahada Suriye ve Rus hava kuvvetleri tarafından mağlup edilmesi sebebiyle öfkeden kudurmuş durumda. Yine de özel kuvvetlerinin Suriye ordusu, İran ve Hizbullah savaşçıları karşısında alacağı yenilginin karşısında Yemen bozgunu  bir hiç olacak.

SUUD’LA ANLAŞILIR, ERDOĞAN’LA ANLAŞILAMAZ
Hikaye karmaşıklaşıyor. Her iki taraf da inkar etse de Moskova ve Suudi hanedanının Suriye ordusu ve IŞİD’le savaşır gibi gözüken kabul edilebilir “isyancılar”ın sınırlarının çizildiği gayrıresmi kanalları var. Bu, Suudi ve Rusların katı cihatçılığa karşı olduğu müddetçe çabalarını birleştirebileceğini kanıtlıyor.
Buna karşılık dengesiz Sultan Erdoğan’la herhangi bir anlaşma çok uzak görünüyor.
Özellikle de Ankara’nın terörist kabul ettiği PYD’nin Putin’in davetiyle Moskova’da bir temsilcilik ofisi açmasının ardından.
Tüm bu sebeplerden “husumetlerin sona erdirilmesi” hadisesini takipte kalın. Çünkü gerçek husumetler başlamak üzere.

Sputnik’ten çeviren Mithat Fabian SÖZMEN (Ara başlıklar evrensel’e aittir)

Evrensel'i Takip Et