Erdoğan, Suriye çukurunu kazdıkça daha da içine düşünüyor
Yusuf ERTAŞ
Ali KARATAŞ
Arap basını Türkiye’nin Suriye politikalarını eleştiriyor. Erdoğan’ın yanlış Suriye politikaları nedeni ile bölgede yalnızlaşan Türkiye’nin, hep kaybeden taraf olduğuna dikkat çekiliyor. An Nahar yazarı Semih Saab, Erdoğan’ın beş sene evvel Mısır’da İhvan’ın (Müslüman Kardeşler) iktidara ulaşması ile birlikte Suriye’de iktidarın değişmesinin kolay olacağını ve iktidarın bir aydan fazla dayanmayacağını düşündüğünü, lakin olayların, hedefini gerçekleştirmek için dünyanın farklı yerlerinden cihatçıları toplayan Ankara’nın istediği gibi gelişmediğini vurguladı. Suriye’nin, Erdoğan’ın kendi arzularına ulaşmasına izin vermediğini belirten Saab, “O (Erdoğan) kendini çukura düşmüş durumda buldu. Çukuru kazmaya devam etmek onu bu çukurdan kurtarmayacaktır” yorumunu yaptı.
As Safir yazarı Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin de, Suudi Arabistan’dan başka Türkiye’nin yanında kimsenin kalmadığının altını çizerek “Sahadaki gelişmeler açısından kırmızıçizgilerini korumaya kadir olmayan Türkiye büyük bir şok yaşadı” diye yazdı.
TÜRKİYE VE SUUDİ ARABİSTAN’DAN GERİ ADIM
Arap basını, Suudi Arabistan ve Türkiye tarafından dile getirilen bir kara harekâtının şimdilik ihtimal dışı olduğu görüşünde birleşiyor. “Lavrov ve Kerry, Türkiye’nin Suriye’de kara harekatının engellenmesi konusunda anlaştı” diye yazan Lübnan’da yayınlanan al Bina gazetesi “Türkiye ve Suudi Arabistan coşkulu müdahaleden geri adım attı” yorumunu yaptı. Raialyoum yazarı Abdulbari Atwan da, Suudi Arabistan tarafından geçtiğimiz haftalarda yapılan açıklamaları “icraatı olmayan kabadayılık” olarak değerlendirdi. Atwan, “Suriye hava sahası, Yemen’deki ‘kararlılık fırtınası’ uçaklarının herhangi bir tehdit olmadan özgürce uçabileceği bir hava sahası değil. Burada Rusya’nın gelişmiş S400-S300 füzeleri var. Ve yeteneklerini tekrar test etmek için hazırlar” diye yazdı.
SURİYELİ SAVAŞÇILAR TÜRKİYE’DEN GİRİŞ YAPTI
Kimi kaynaklara göre 2 bin kimi kaynaklara göre ise 500 Suriyeli muhalif savaşçı, omurgasını PYD’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri ile çatışmaya katılmak üzere Türkiye’den Suriye’ye giriş yaptı. Arap basını bu savaşçıların Kürtlerle savaşmaya gittiklerine dikkat çekiliyor. Irak’ta yayınlanan ez Zaman gazetesi bu haberi “Kürtlerle karşı savaşa katılmak için 500 Suriyeli savaşçı Türkiye'den Suriye'ye girdi” manşeti ile okurlarına aktardı. Lübnan’da yayınlanan Daily Star da, Suriyeli isyancıların Halep savaşına katılmak için Türkiye’den giriş yaptıklarına belirterek, “Savaşçıların, son zamanlarda Halep ilinde isyancıların birçok eski kalelerini ele geçiren Suriye Demokratik Güçleri ile çatışmanın ön saflarında yer almaları bekleniyor” diye yazdı.
Al Arab gazetesi de “Ankara’da ve Güneydoğu’da meydana gelen patlamalardan sonra Türkiye’nin 2 binden fazla silahlı Suriyeli muhalifin Suriye’ye geçişine izin vererek, hızlıca ilerleyen ve Azez’i hâkimiyetleri altına almaya yönelen Kürt savaşçıların değiştirdiği dengeleri tekrar lehine çevirmek isteyen Türkiye’nin yaşadığı karmaşa açıkça görülüyor” yorumunu yaptı.
ESAD: TERÖRİST İSTİSMARI ÖNLENİRSE ATEŞKES OLUR
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, “teröristlerin” istismar etmemesi ve onları destekleyen ülkelerin bu desteklerini durdurması koşulu ile ateşkes yapmaya hazır olduğunu açıkladı. Esad, “diğer ülkelerin, özellikle Türkiye’nin daha fazla terörist ve silah ya da başka türde lojistik destek yollamasının engellenmesi” halinde ateşkesin başlayabileceğini söyledi. Lübnan’ın Daily Star gazetesi, “Türkiye, diğer bölgesel Sünni güçler ve Batı ülkeleri, Esad’a karşı savaşan direnişçileri destekliyorlar. Öte yandan İran, Rusya ve Lübnan Hizbullah’ı da Esad kuvvetlerinin yanında savaşıyor” diye yazdı.
ABD LİBYA’YI BOMBALADI
İki hükümetli ve iki parlamentolu Libya’da, Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde aylardır devam eden bir “birlik hükümeti” kurma çalışmaları bir türlü sonuçlandırılamadı. Amerikan Hava Kuvvetleri’nin geçtiğimiz hafta Libya’da Trablus yakınlarındaki Subrata kentindeki IŞİD mevzilerini bombalaması, birkaç haftadır Arap basınında dillendirilen ve batının Libya’ya tekrar müdahale etmeye hazırlandığına yönelik haberleri akıllara getirdi. Uluslararası olarak tanınan Libya hükümeti, söz konusu operasyonun kendileriyle koordineli bir şekilde gerçekleşmediğini belirterek ABD’nin bu hamlesini sert bir şekilde kınadı. Libya’nın hükümeti, bu saldırıları Libya’nın egemenliğine yönelik “açık bir ihlal” anlamına geldiğini vurguladı.
TÜRKİYE’NİN BÜYÜK BAŞARISIZLIK HAFTASI
Muhammed NUREDDİN
as Safir
Türkiye’nin Suriye ve PYD’ye yönelik tehditleri, çıkmaz bir yolla sona erdi. Bu da bekleniyordu. Bunun aksi ancak bir istisna neticesinde gerçekleşebilirdi. Bu da, AKP yöneticilerinin Türkiye’yi bir bilinmeyenin içine çekmeleriyle olurdu.
Sahadaki gelişmeler açısından kırmızıçizgilerini korumaya kadir olmayan Türkiye büyük bir şok yaşadı. Bunun yanı sıra Ankara’da 28 kişinin ölümü ve 61 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan ve daha önce benzeri görülmemiş patlama gerçekleşti. Bunun yanı sıra Diyarbakır’da askerleri taşıyan konvoya yapılan saldırı neticesinde 6 askerin hayatını kaybetmesi ateş çemberini daha da genişletti.
Siyasi çekişmeler açısından ise Ankara ve Washington arasında PYD’nin terör örgütü kabul edilmesi meselesiyle ilgili yapılan karşılıklı açıklamalar anlaşmazlığın ve aradaki ihtilafın boyutunu gösteriyor.
Suudi Arabistan’dan başka Türkiye’nin yanında kimse kalmadı. Ancak derine inersek Riyad’ın Türkiye’nin başarısızlıklarından dolayı çok da üzülmediğini görüyoruz. Suudi Arabistan, Türkiye’nin başarısızlığı için çalışmıyor evet, hatta ona yardım ediyor. Ancak gelişmelere bakıldığında en büyük kaybedenin Riyad değil Türkiye olduğunu görebiliriz.
Geçtiğimiz hafta Ankara’nın güvenlik ve askeri açıdan kalbinde meydana gelen patlama Türkiye’yi yeni bir zorlukla karşı karşıya bıraktı. Burada sorumluluk kesinlikle istihbarat birimlerindedir ancak bunun askeri ve siyasi yankıları da pek kolay olmayacaktır. Ankara bu olaydan faydalanmaya çalışarak, patlamadan PYD’yle bağlantılı ve Salih Neccar adında bir Suriyeli’yi sorumlu tuttu. Buna karşın Türkiye’nin PYD’yi suçlamasına ilk veto Washington’dan geldi. ABD, olayı kimin yaptığının henüz bilinmediğini belirtti.
ERDOĞAN VE KISITLI SEÇENEKLER
Semih SAAB
an Nahar
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan zamana karşı savaşıyor. Suriye, kendi arzularına ulaşmasına izin vermedi. Seçeneklerini minimuma indiren ve ona musallat olan bir kabusa döndü. Suriye’deki gelişmelerde en büyük kaybeden kendisidir. Ne Kürt topraklarına karadan giriş onu rahatlatıyor; ne de yeni bir dünya savaşını önleme sebebiyle Kremlin’le uzlaşan Beyaz Saray’ın kararını değiştirme imkanı olmayan Merkel’in “uçuşa yasak bölge” talebinde kendini kazanmış görmüyor.
Beş sene evvel Mısır’da, İhvan’ın iktidara ulaşması ile birlikte Suriye’de iktidarın değişmesinin kolay olacağını ve iktidarın bir aydan fazla dayanmayacağını düşündü. Lakin olaylar; hedefini gerçekleştirmek için dünyanın farklı yerlerinden cihatçıları toplayan Ankara’nın istediği gibi gelişmedi. Fransa ve İngiltere’nin önderliğinde Avrupa devletleri Türkiye ile koordinasyon içerisinde iktidarın devrilmesi için cihatçıları Suriye’ye savaşa gönderdi. IŞİD, el Nusra ve diğer cihatçı örgütler destek ve sponsorlukla büyüdü. Erdoğan’ın; Amerika’ya, IŞİD’e desteği çekme ve Güvenlik Konseyi’nin 2253 sayılı kararını uygulama vaatlerine rağmen -hâlâ ve hatta- şu an IŞİD’e destek davam etmektedir. Türkiye hükümeti terör listesini PYD ve onun silahlı kolu YPG ile sınırlı tutmaktadır. Erdoğan, birden fazla kere Washington’u, Türkiye ile (özellikle Türkiye’deki tüm makamların IŞİD ile çatışma niyetinde olmadıklarının açığa çıktığı ve Suriye ve Irak kuyularından çalınmış petrol konvoylarının Türkiye kapılarına yöneldiği bir dönemde) ABD’nin IŞİD’e karşı açıktan desteklediği Suriye Kürtleri arasında seçim yapmaya çağırdı.
Bütün bu gelişmeler Erdoğan’ın krizini derinleştirmekte, minimum seçenekler listesini azaltmaktadır. O kendini çukura düşmüş bir kişi durumunda buldu. Çukuru kazmaya devam etmek onu bu çukurdan kurtarmayacaktır!
TÜRKİYE SURİYE’YE KARADAN MÜDAHALESİNİN KARMAŞASIYLA KARŞI KARŞIYA
Al Arab
Ankara’da ve Güneydoğu’da meydana gelen patlamalardan sonra 2 binden fazla silahlı Suriyeli muhalifin Suriye’ye geçişine izin vererek, hızlıca ilerleyen ve Azez’i hakimiyetleri altına almaya yönelen Kürt savaşçıların değiştirdiği dengeleri tekrar lehine çevirmek isteyen Türkiye’nin yaşadığı karmaşa açıkça görülüyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Suriye rejiminin desteklediği PYD’yi Ankara’daki patlamayla ilgili doğrudan itham etmesi, Türkiye’nin içinde bulunduğu çıkmazı gösteriyor.
Türkiye, Suriye’ye karadan müdahale etmek için son askeri kozlarını kullanıyor. Bu bağlamda 2 bin silahlı muhalifin sınırları geçerek Suriye’ye girişlerine izin verdi. Bu silahlı grupların hedefi de Suriye ordusuna karşı koymak değil, PYD’nin Türkiye-Suriye sınırındaki ilerleyişini durdurmak.
Bazı Türk kaynakları, oyunun kurallarının değişmesinde askeri müessesenin olaya dahil olması ve Rusya’nın hava desteğine rağmen Suriye rejimine bir karşılık verilmesini savunmasının etkili olduğunu belirtiyor. Zira ordu daha önce Erdoğan’ı Suriye’de bir kara harekatına yol açacak herhangi bir adıma karşı dizginlemeye çalıştı. Ancak son patlamayla beraber ordu artık kendini Suriye rejimi ve Kürt gruplar tarafından doğrudan tehdit edildiğini hissetmeye başladı.
ABD LİBYA’DA IŞİD’İ BOMBALADI
Amerikan Hava Kuvvetleri’nin geçtiğimiz hafta Libya’da Trablus yakınlarındaki Subrata kentindeki IŞİD mevzilerini bombalaması, birkaç haftadır Arap basınında dillendirilen ve batının Libya’ya tekrar müdahale etmeye hazırlandığına yönelik haberleri akıllara getirdi.
Muammer Kaddafi rejimini devirmek için Libya’ya müdahale eden Batı, Kaddafi’nin devrilmesinden sonra ortaya çıkan kaos ortamından dolayı sıkça eleştirilerin hedefi haline gelmişti. Son olarak bölgeyi büyük bir şekilde tehdit altına alan IŞİD’in ülkedeki ilerleyişiyle de bu eleştiriler had safhaya ulaşmıştı. Ancak son birkaç haftadır Arap basınında Batı ve ABD’nin IŞİD’in ilerleyişine karşı Libya’ya tekrar müdahale hazırlığında olduğu yönünde haberler çıkmaya başlamıştı.
ABD’nin geçtiğimiz hafta Libya’ya düzenlediği hava bombardımanı ise yeni tartışmalara yol açtı. Söz konusu bombardımanda aralarında 2 Sırbistanlı rehinenin de olduğu 41 kişi öldü. Libya hükümeti ise, söz konusu operasyonun kendileriyle koordineli bir şekilde gerçekleşmediğini belirterek ABD’nin bu hamlesini sert bir şekilde kınadı. Libya’nın uluslararası alanda tanınan hükümeti, bu saldırıları Libya’nın egemenliğini ihlal etmek anlamına geldiğini vurguladı.
ABD yönetimi IŞİD’i Libya’da hedef almaya devam edeceğini belirtti. ABD kaynaklarına göre Libya’da 5 binden fazla IŞİD mensubu bulunuyor. Gözlemciler, ABD’nin bu operasyonunda İngiliz hava üslerinin kullanılmasının ilerde bu operasyonların Batılı ülkelerin de katılımıyla genişleyerek devam edeceği anlamına geldiğini belirtiyor.