Kanserli öğretmeni işten atan sistem
Sultan SAYGILI
Eğitim Sen Ankara 1 No’lu Şube Başkanı
Her geçen gün iş yükümüz artıyor. Proje, öğrenci koçluğu, anketler RIDEF, ADEY vb. çalışmalarla angarya zaten fiilen yaygınlaştırılmış durumda. Kamu emekçilerinin iş güvencesi ile doğrudan bağlantılı olan performans değerlendirme uygulamalarıyla herkesin iş güvencesinin göstereceği bireysel performansa bağlı olduğu, dolayısıyla iş güvencesinin hukuksal dayanağının olmadığı kuralsız bir istihdam yapısı oluşturulmak isteniyor.
Çünkü ücretin ve diğer hakların performansa göre belirlenmesinde belirleyici faktör “rekabet”tir. Rekabete sokulan emekçi, diğer emekçileri rakibi olarak görmeye başlayacak, birbiriyle kıyasıya rekabet içinde daha fazla çalışmaya zorlanacaktır. Bu kaçınılmaz olarak hakların kaybedilmesi anlamına gelmektedir.
Biz bu sistemi zaten yakından biliyoruz. Önce Okul Gelişim Ekipleri adı altında hayatımıza girdi. Öğrenci-veli müşteri olarak açıkça belirtildi. Öğrencilere daha iyi hizmet vermek adı altında ekipler kurularak okulun giderleri nasıl velilerin sırtına yıkılırın planlamaları yapılmaya başlandı. Bu dönemde okullarda aidat adı altında paralar toplanmaya, kermesler düzenlenerek okula kaynak sağlanmaya çalışıldı. Bir taraftan kamusal hizmet olan eğitimin yükü velilerin sırtına yüklenirken, diğer taraftan da öğretmenler ders saatlerin dışında okula kaynak sağlama yarışına sokuldu. Öğretmenlerin performansı da okula kazandırdığı para üzerinden ölçülmeye başlandı.
Toplam kalite ekipleri çalışmalar yaparak okulun kalitesini artırmak üzere kolları sıvadı. Kadrolu güvenceli çalışan öğretmeni kapı önüne koymak kolay olmadığından ücretli ve sözleşmeli öğretmenlerden başlamak üzere sağlık raporu ve izin alan veya yeterince para toplamayan ya da ders saati dışındaki çalışmaları kabul etmeyen öğretmenlerin sözleşmesi ve kontratı uzatılmadı. Hatta kanser hastası sözleşmeli bir öğretmen tedavisi için sosyal güvenceye en ihtiyacı olduğu anda okulun kalitesini düşürdüğü gerekçesiyle sözleşmesi uzatılmayarak işten atıldı. Bugün de her işi itirazsız yapan sözleşmeli öğretmenlerin kontratı uzatılırken, diğerleri ilk fırsatta kapı önüne konmaktadır.
Yani biz eğitim emekçileri aslında ücretli öğretmen uygulamasıyla güvencesiz çalışmanın ne demek olduğunu yakından tanıyoruz. Güvencesiz çalışma şartları ile angarya, özellikle yardımcı hizmetlerde esnek çalışma dayatmasının nasıl işlediğini işyerlerimizden biliyoruz. İşte bugün kamuda fiilen başlayan performans sisteminin tam olarak uygulanabilmesi için 657 sayılı yasanın değiştirilmesi gündemde.
Burada şunu da belirtmek gerekir. Yeni personel sistemi sadece “memurları” ilgilendiren basit bir “yasa değişikliği” değil. Bu süreç kamu hizmetlerinden yararlananları da yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenle ortak bir tepki örgütlemek bugün her zamankinden daha önemli hale gelmiş durumdadır.
Bu aşamada yapılması gereken, geçmiş yıllarda olduğu gibi sadece mevcut “memur statüsünün” savunulması değil, her türden kuralsız ve güvencesiz çalışma biçimlerine karşı işçi, memur, sözleşmeli, taşeron, ücretli ayrımı yapmadan, kamu hizmetinden yararlananlarla birlikte topyekün bir mücadelenin örgütlenmesidir.