Şahin TANRIVERDİ
SES İstanbul Anadolu Şube YK Üyesi
Sağlıkta Dönüşüm Program 2003 yılından itibaren hayata geçirilmeye başlandı. Program Türkiye’deki sağlık sorunlarını çözme iddiasıyla ortaya atılsa da, bilgi ve finansal açıdan Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü’nün katkısı ile hayata geçirilmiştir.
Bu çerçevede sağlığın yeniden yapılandırılması kapsamında; sağlığın finansmanının özel sağlık sigortasından karşılanması, hastanelerin işletme haline getirilmesi, sağlık hizmetine ayrılan bütçede özel sektörün payının artırılması, sağlık hizmeti alan tüm kamunun katılım katkı payı ödemesi şeklinde tasarlanmıştır.
Türkiye’de uygulamaya konulan ‘sağlıkta dönüşüm’ programı kamusal sağlık harcamalarının karşılanamayacak bir düzeye ulaşması sonucunu doğurmuştur.
Sağlıkta Dönüşüm Programının sürdürülebilir olabilmesi için performans kriterleri uygulamaya sokulmuştur. Şimdilerde sağlıkta uygulanan performans sisteminden “çok iyi bir örnek” diye övünülerek bahsedilmekte ve bu “örnek uygulama” diğer tüm kamu alanlarında yaygınlaştırılmak istenmektedir. Peki sağlıkta uygulana performans sistemi neydi, neye yol açtı, gerçekten övünülecek bir uygulama mı? Baştan söylemek gerekirse hayır; tersine sağlık örneğinin sonuçları da görülerek derhal kaldırılması gereken bir sistemdir bu.
PERFORMANS KRİTERİ; NİTELİK DEĞİL NİCELİK
Performans kriterleri ne anlama geldi, nasıl uygulandı? Kısaca kim daha fazla muayene yaparsa, daha fazla hasta takip eder ve daha fazla cerrahi girişimde bulunur ise o kişinin performansının daha yüksek olacağı; performansının daha yüksek olması da döner sermayeden daha fazla para alacağı anlamına gelmektedir. Bu durum sağlık çalışanları arasında rekabete yol açmıştır.
Performans sisteminin temel dayandığı nokta ise sağlık hizmeti ve sağlık teknolojisini kullanarak tüketimi artırmaktır. Sağlık hizmeti alanlar hastanelere başvurduklarında tetkik ve tedavilerinin bir an önce yapılıp hastaneden gönderilmesi gerekmektedir. Çünkü performans sistemi ile polikliniğe gelen, serviste yatan, ameliyat olan, tetkik ve görüntüleme kullanımlarında artış görülürken, hastaya ayrılan süre ve hastanede kalış süreleri minimal seviyeye çekilip hızla taburcu edilmekte, yerine performansı artırmak üzere yeni hastalar alınmaktadır.
Performans kriterleri istatistiklerinden sağlık hizmetinin niteliğini değerlendirme şansı yoktur. Çünkü niteliğe değil sayıya odaklanan bir kriter sistemi var.
Sağlık hizmeti sunumu kişinin hastalıklardan korunması (ki artık koruyucu sağlık hizmeti yok olmuş durumdadır) ve hastalığın tedavi edilmesi bir ekip işi iken, performans sistemi uygulaması ile ekip hizmeti olmaktan çıkan sağlık alanı, hekim odaklı bir yapıya dönüşmüştür. Doktorun muayene ettiği, müdahalede bulunduğu, ameliyat ettiği hasta sayısının fazlalığı onun daha fazla ödüllendirileceği anlamı taşımaktadır; ama hastaya ayrılan zamanın azalması sebebiyle yanlış tanı ve tedavi uygulamalarına sebebiyet verdiği açıktır.
Sağlık Bakanlığı yayınladığı Sağlıkta Performans Yönetimi başlıklı kitapta “sağlık hizmetlerine serbest piyasa anlayışı ile yaklaşım, sağlık sisteminin kalitesini öncelikle çıktı ölçütü ile belirleme eğilimindedir. Bu ölçüt, memnuniyetin nasıl oluşturulduğuna bakmaksızın sağlık hizmetinden yararlananların klinik bulgulardan veya yaratılan ortamdan ne kadar mutlu olduğudur” ifadesi yer almaktadır. Tek başına bu tanımlama bile hedeflenen şeyin de kamusal sağlığın da geldiği noktayı tanımlar mahiyettedir.
Müşteri-işletme mantığının gün geçtikçe daha fazla hissedildiği performansa dayalı sağlık alanı içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Hasta gündelik hayatta müşteri olarak adlandırılabilmekte ne yazık ki. Sistem girdisinin fazlalığı ve tüketimi üzerinden gelişen dönüşüm, hasta popülasyonunu hızla artırmış durumda. Hastaların kendilerini ifade edebilecekleri zaman yokken, teşhisin ve tedavinin yapılabilmesi için daha fazla tetkik ve müdahale zorunlu hale gelmiş durumdadır.
Performans sisteminin yarattığı rekabet ortamında hasta hekime kolay ulaşabilmektedir ama nitelikli bir sağlık hizmeti alması imkansız hale gelmiştir. Ödenen katılım katkı payları, reçete bedeli ve kesintilerle ise sağlık paralı hale getirilmiştir.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI HASTA
Genel anlamı itibarı ile performans sistemindeki “az kişiyle çok iş yapma” eğilimi sağlığa uyarlanmış durumdadır. İş yükü artmasına rağmen yüz binlerce sağlık çalışanı atama bekliyor. Mevcut durumda sağlık çalışanları insani çalışma koşullarından uzak, çok ağır koşullarda çalışıyor. Sağlıklı veriler olmamasına rağmen meslek hastalıklarının arttığı açık. Yapılan anketlerde sağlık çalışanlarının büyük bir kısmının Tükenmişlik Sendromu yaşadığı ortaya çıktı.
Önümüzdeki dönem tartışılacak temel şeylerden biri hiç kuşkusuz sur-time çalışma olacak (mesai sonrası tam günün yüzde 50 kadar ek çalışma). Bu çalışma biçimi ile akşamları poliklinik bakılacak, acil olmayan elektif ameliyatlar alınacak ve bu rekabete dayalı çalışma biçimiyle sağlık emekçileri performans çarkının doğal dişlileri haline getirilecek.
Sağlığın kamusal alandan uzaklaştığı, sağlıksız ortam yaratan ‘sağlıkta dönüşüm’ programına karşı, hizmeti sunanlarla hizmeti alanlar birlikte hareket etmeli, bu programı reddetmeli, başka alanlara yaygınlaştırılmasını engelleyecek bir tutum almalıdır.
Evrensel'i Takip Et