28 Şubat 2016 04:02

Yaşar Kemal gazetecilikte de usta

Paylaş

Fırat TURGUT

“Bu ülkenin kalbine gömüldü.”

Yaşar Kemal’in yaşama veda edişini bu başlıkla manşetten vermiştik Evrensel’de. Zira herkesin yazarıydı. Anlattıkları bizim hikayemizdi, epey tanıdıktı kahramanlar… “Edebiyatın koca çınarı” lafı boşuna denmiyordu elbette. Hele ki o edebiyata gazete sayfalarında da rastladığımız zaman… Yaşar Kemal’in gazeteciliğinden söz ediyoruz. Kendi deyimiyle ‘röportajcılığından’.

ÇAYIN DEMİNDEN SUYUN PİSLİĞİNE...

Röportajı, yaşamın en geniş gölgesi diye tarif eden Kemal’in röportajlarında öne çıkan unsurlardan biri; tasvirleriyle okuru, yer-olay-insanlar üçlüsünü düşünmeye-canlandırmaya teşvik etmesi. Yani bir haberin 5N1K’sını okura hayal ettirmesi… Röportajlarında görüştüğü insanları da tıpkı romanlarındaki gibi (uzun olmamak kaydıyla) boyundan bıyığına, eteğinden yeleğine kadar tarif eden Kemal, olayın geçtiği yerleri de ayrıntılı bir şekilde betimliyor. Soluk aldığı bir kahvehaneyi de içine girdiği bir mağarayı da... Bir kahvehanede içtiği çayın demini de bir mağarada içemediği suyun pisliğini de...

GÖZLEMLEYENDEN ÖTE YAŞAYAN

Kemal’in röportajlarının belki de en önemlisi, röportajı gözlemleyen olarak yazmasından ziyade yaşayan olarak yazması… Dışarıdan baktığı olayı yansıtmaktan öte olayın bizzat içinde bulunması ve içinde bulunduğu haliyle anlatması. Bu açıdan “Kaçakçılar Arasında 25 Gün” başlıklı röportajı büyük önem taşıyor. Zira Kemal, kaçakçıların hayatını anlatmak için onlar gibi giyiniyor, onlar gibi konuşuyor, onlar gibi davranıyor. Aralarına karışabilmek için kendini Hasan olarak tanıtıyor, Adanalı Hasan... “Eski bir kaçakçıyım. Yakalandım 10 sene yattım, yeni çıktım. Şimdi de iş yapacağım, ortak arıyorum” diyor. Ufak tefek “işlerin” ardından büyük bir “işte” yer alıyor. Atın üzerinde kurşunların arasından sınırı geçip başka bir ülkede alıyor soluğu.

12 YILDA ONLARCA ÜRÜN

Ya da deprem sonrası halkın durumunu görmek için gittiği Erzurum’un Pasinler ilçesinde insanların içinde bulunduğu koşulları şöyle anlatıyor: “Geldim geleli titriyorum. Öyle geliyor ki insana, güneş bile donmuş. Zelzele köylerinden birinde not alırken, ellerim donuverdi ve kalem yere düştü. Bu soğuk altında, çadır içinde insanlar... Tanrının kahrı diye, işte tam buna derler. Çadırları, yıkılmış evlerin aralarına yapmışlar. Dışarıdan bakınca, mahruti beyaz çadırlar bir acayip görünüyor. Çadıra benzer yerleri kalmamış. Çadırların üstüne ot, keçe, çul ne bulmuşlarsa yığmışlar... Yığmışlar ama gene de üşüyorlar...”
Kemal’i ayıran bir özellik de röportajlarında çoğu zaman not tutmamasıydı. Bunun nedenini de şöyle açıklıyor: “Ne bir sözcük ne bir çizgi. Hiçbir zaman yanımda kalemim olmaz ki. Adres yazmak için bile. İnsan ancak gerçeğe, o gerçeği, o insanı, insanları yaşayarak varır. Bence not almak, çizgi çizmek, saptamak hava. Bana öyle geliyor ki notlar, çizgiler, sözler gerçeğe varmak için tuzaktır. İnsan onlara güvenip yaşamayı unutur. Son iki röportajımı banda aldım. Niye acaba? Çok düşündüm, belki makineyi kullanmak hoşuma gitti. Ama bir kere olsun, yazmak için teybi açıp da dinlemedim. Dinlemek gerekliğini duymadım.” (Kemal’in bu sözlerine göre ben de yaşamayı unutmuşum.)

Bu alanda 12 yıl boyunca çalışmıştı Kemal. Onlarca röportaj sığdırdığı o 12 yılı “O çok ağır koşullar altında yaptığım röportajlar karşılığında ne kazandığımı söylesem şaşılır. Gerçekten, şu anda o rakamı ben size vermeye utanırım. Ama ben gene de, az kazanmama karşın, işimi sürdürmeye seve seve razıydım…” şeklinde anlatmıştı.

GÜNÜMÜZDE GAZETECİLİK VE RÖPORTAJ

Yaşar Kemal’in gazeteciliğinden-röportajcılığından yola çıkarak günümüz gazeteciliğine de atıf yapmadan olmaz. Zira şu an yayın hayatına devam eden gazetelerin hepsinin ciddi bir röportaj sıkıntısı çektiğinin altını kalın bir şekilde çizebiliriz. İktidar yandaşı, muhalif, sınıf gazetesi... Kimi istisnalar olsa bile bu sıkıntı tüm gazeteler için gerçekliğini koruyor. Keza gazetelerin röportaj sayfalarını açtığımızda rastladığımız, soruların altına yerleştirilmiş yanıtlar oluyor. (Elbette böyle bir tarz da vardır, çok da emek harcanır ancak bu yazıda Yaşar Kemal’in röportajcılığının ele aldığı unutulmamalı.)
Sonuçta günümüz gazetelerinin, yaşamın gölgesi olan röportajlara ihtiyacı olduğu açıktır. Günümüz gazetelerinin röportajcılara, Yaşar Kemal’lere, Sait Faik’lere, Fikret Otyam’lara ihtiyacı olduğu da açıktır.

İLGİLİLERE TAVSİYE

Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan “Röportaj Yazarlığında 60 Yıl” isimli kitapta yazarın 12 röportajına yer veriliyor. Kitapta, Ara Güler’in objektifinden 26 adet Yaşar Kemal fotoğrafı da bulunuyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Şiirsel manzara

SONRAKİ HABER

Bir tren istasyonunda

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa