5 Mart 2016 11:07

‘Can güvenliği’ adı altında taciz ve savaş çığırtkanlığı

Cebeci Kadın Çalışmaları Topluluğu olarak, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakülteleri’ni içinde barındıran Cebeci Kampüsü’nde akademisyenlerin barış metnine imza atmasının ardından başlayan baskı sürecini, kampüsün polis tarafından işgal edilmesiyle kadın öğrencilerin yaşadıkları sorunları ve bölgede devam eden savaşı konuştuk.

‘Can güvenliği’ adı altında taciz ve savaş çığırtkanlığı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ CEBECİ KAMPÜSÜNDE NELER OLUYOR?

Özlem YILDIRIM
Cebeci Kadın Çalışmaları Topluluğu olarak, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakülteleri’ni içinde barındıran Cebeci Kampüsü’nde akademisyenlerin barış metnine imza atmasının ardından başlayan baskı sürecini, kampüsün polis tarafından işgal edilmesiyle kadın öğrencilerin yaşadıkları sorunları ve bölgede devam eden savaşı konuştuk.
 

EN ÇOK ETKİLENEN KADINLAR
Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencisi Güney Ürkmez, bir süredir devam eden savaş atmosferini soluduğumuz ülkemizde, savaş çığırtkanlığı yapan zihniyetin şimdi de barışı haykırdığımız üniversiteleri hedef almaya başladığını belirtiyor. Bahar döneminin başlangıcıyla ilk ders günü, kampüsün iki ana giriş kapısında sayıları arttırılmış güvenlik görevlileri ve terörle mücadele şubesinden çok sayıda polisle karşılaşıldığını hatırlatıyor Güney. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan kimlik gösterme uygulamasıyla birçok öğrencinin polisin sert müdahalesiyle göz altına alındığını ve yaklaşık iki haftadır “can güvenliği” denilerek giriş kapılarında konuşlandırılan güvenlik güçlerinin öğrencilerin kaldıkları yurtların yakınında bulunmasının, kendisini ve diğer kadınları oldukça rahatsız ettiğini söylüyor. 
“Sabah-akşam yurda girip çıkarken polislerin bakışlarıyla tacize maruz kalıyoruz. Elimizdeki gazetelerden dahi fişleme çabasındalar. Kampüsteki bu uygulamadan en çok etkilenen yine kadın öğrenciler oldu” diyen Güney, bu duruma ülke genelinden bağımsız bakmanın büyük bir eksiklik olacağını belirtiyor. Doğu illerindeki çatışmalarda Kürt kadınlarına türlü baskı ve şiddet uygulayan, onları öldüren hatta cansız bedenlerini sosyal medyada teşhir eden zihniyetle bugün Cebeci Kampüsü’nde saldırılara maruz kaldığımız zihniyet arasında hiçbir farkı olmadığını vurguluyor.
 

POLİSTEN SÖZLÜ TACİZE REKTÖRLÜKTEN SES YOK
Siyaset Bilimi Yüksek Lisans öğrencisi Arsel Çelik de savaşın tırmandığı bu günlerde lise öğrencisinin tecavüze uğramasına aldırış etmeyen ama “iyiyim” belgesi imzalatıp olacaklardan sıyrılmaya çalışan iğrenç okul yönetimlerinin türediği, şehirlerin ablukaya alındığı, genç, yaşlı, kadın, çocuk demeden kendi vatandaşlarını katleden zihniyete işaret ediyor. Kampüs önündeki tacizlerin hem ırkçı hem de cinsiyetçi olduğunu belirten Arsel, “Giyim tarzınız biraz daha geleneksel, burnunuzda da hızma varsa, ayrıca Cebeci öğrencisi iseniz, giriş kapısı yanında gözaltı yapmayı bekleyen polisler tarafından sözlü tacize uğrayabilirsiniz ve rektörlüğün sesi bile çıkmaz” diyerek de okul yönetiminin sessizliğini ve bu suça ortak olmasını eleştiriyor.
 

SALDIRI BARIŞTA ISRAR EDENLERE
Hukuk Fakültesi öğrencisi Kıvılcım Doğan ise üniversitelerde yaşananların sadece öğrencilere karşı başlatılan bir baskı olmadığını, bunun “‘savaş’ demekte ısrar eden kişilere karşı ‘barış’ demeyi bir onur saymış hocalarımızı da içine alan bir baskı” olduğunu vurguluyor. Barış için henüz geç kalınmadığını söyleyen Kıvılcım ekliyor; “Öğrencilerin, akademisyenlerin ve barışın sesini kısmaya çalışanlara karşı Kadın Çalışmaları Topluluğu ve Cebeci öğrencileri olarak barışın sesini bıkmadan, usanmadan duyurmaya çalışacağız, kimlik göstermeyeceğiz, şimdi kimlik gösterirsek daha sonra bizi elle aramanıza izin vermiş olacağız. Tacize, savaş çığırtkanlığına Cebeci’de geçit yok.” 
Maliye Bölümü öğrencisi Berfin Bektaş, rektörlüğün sunmuş olduğu güvenlik tedbirlerinin sadece bahaneden ibaret olduğunu ve Cebeci kadınları olarak artık üst araması adı altında tacizlere maruz kalmak istemediklerini belirterek, bu hukuksuz uygulamanın bir an önce son bulmasını istiyor.

ÖĞRENCİLER VE AKADEMİSYENLER SİNDİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR 
Gazetecilik Yüksek Lisans öğrencisi Dicle Var da öğrencisi olduğu okula kimlik göstermeden giremediğini, kimlik ve belge kontrolleri sebebiyle derslere geç kalındığını ve tepki gösterenlerin ise hemen gözaltına alındığını söylüyor. Bu uygulamanın aynı zamanda okulun kadın öğrencilerine yönelik taciz olduğunu düşünüyor Dicle. Polisin kapının yanında, okulun karşısında, “bu tacizin yapıldığından emin olabilmek için, büyük bir hırsla tacizin uygulayıcısı ve korumacısı olarak sürekli beklediğini” ifade ediyor. Dicle bütün bu uygulamalarla “güvenlik” adı altında kadınların, öğrencilerin, akademisyenlerin susturulup, sindirilmeye çalışıldığını belirtiyor.

OKUL YÖNETİMLERİ SORUMLU
Uluslararası İlişkiler Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi Zelal Doğan da Cebeci’de yapılmaya çalışılan bu baskı ve korku ortamında okula geliş gidişlerin kadın öğrenciler için ayrı BİR cehenneme dönüştüğü görüşünde. Zelal, polisin “Bir şey çıkarsa şu hızmalıyı ben alırım, bunu sen alırsın” gibi sözlü tacizleri, özel güvenlik görevlilerinin çantamızdan kimlik çıkarmaya uğraşırken dahi elle müdahalesi, eve gittiğimizde gündüz tacizine uğradığımız polisin bir de sosyal medya üzerinden arkadaşlık isteklerinin, bu uygulamanın amacının ne olduğunun açık kanıtı” diyor. Zelal, Kadın Çalışmaları Topluluğu olarak Cebeci’nin gündeminin ülkenin gündeminden farklı olmadığını söyleyerek şunları ekliyor: “Her gün savaş çığırtkanlığı yapıldığı, öğretmeninin tecavüzüne uğrayıp intihar eden gencecik kadınların konuşulduğu böyle bir dönemde, üniversite ya da lise hiç fark etmeden, dün Cansel için iyi olduğuna dair belge imzalatan okul yönetimi ile tacize uğradığımızı dile getirdiğimiz halde önlem almayan Cebeci yönetimi kadınların yaşayacağı daha ağır durumların da tek sorumlusudur.”

Evrensel'i Takip Et