Miletli işçilerin öyküsü
Denizli Genç Hayat Grubu
Ege Denizi’yle Menderes Nehri’nin kucaklaştığı topraklarda yaşananlar bugüne kadar gelmişler. Efsaneler, filozoflar, bilim adamları, çeşitli olaylar ve benzeri şeyler ölümsüzlüklerini ilan etmişler bu topraklarda. Ege Denizi’nin kutsal suları kıyalara vururken Atina Dorlar’ın istilasından kaçan İyonlar bu topraklara sığınmış. Gölgelerinden piramitlerin yüksekliğini hesaplayan, batı felsefesinin ve matematiğin kurucusu kabul edilen Thales, tıp mesleğini kuran Hipokrat, dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyen Pisagor, değişim felsefesini geliştiren Herakleitos, antik çağın din ve edebiyatının kurucusu sayılan Homeros, ben bu dünyanın vatandaşıyım diyen Diyojen, tarihin babası Herodot ve daha niceleri ölümsüzleştirdiler kendilerini Ege kıyılarında. Ama hikayemizin kahramanları ne filozoflar, ne matematikçiler, ne krallar ne de mitolojik tanrılar. Hikayemizin baş kahramanları medeniyetin taşlarını elleriyle yontan işçiler.
LİMAN KENTİ MİLET
Bu hikaye dünya tarihinde kayıtlara ilk geçen bir grevin hikayesi. Milet, Ege kıyısında, İyon birliğinin en güçlü metropol kentlerinden birisi. Başlangıçta dört limanı ile antik çağda doksandan fazla şehri kolonize etmiş bir liman kenti. Hikayemiz bu ünlü liman kenti olan Milet’te geçmekte. Kentin en dikkat çekici yapılarından biri olan 15 bin seyirci kapasiteli tiyatro en iyi koruna gelmiş eserlerden birisi.
TARİHTEKİ İLK İŞÇİ GREVİ
Roma dönemi mimari özellikleri gösteren Milet Tiyatrosu, M.S 100 yılları civarında yapılmış. Milet Tiyatrosunun inşası devam ederken, ücretli çalışan işçiler verilen parayı yetersiz bularak ücret artışına gidilmesi için işi bırakırlar ve greve çıkarlar. Böylelikle tarihe kaydı geçen ilk işçi grevi başlamış olur. Greve çıkan işçiler bir süre sonra bu duruma bir çözüm bulmak için Apollon tapınağına gidilerek tanrı Apollon’un aracılığına başvururlar. Apollon rahipleri aracılığıyla grevi kısaca şu sözlerle sonuca bağlar; ‘’Kendinize işinin ehli ustalar bulun, yapı tekniklerini ve malzemeyi iyi kullanın, Athena ve Herakles’e kurban kesin’’. Ve tarihin belki de ilk grevi böyle sonuçlanır. Anadolu coğrafyasının en büyük medeniyetlerinden birisinde yaşanmış bir olay. Aynı coğrafyadaki İstanbul gibi bir metropolden farkı yok aslında. Tanrı Apollon’a giden işçiler müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin o yüce tanrıdan kabaca malzeme çalın ve dua edin nasihatini alıyorlar. Tıpkı bu gün iş kazası geçirip sakatlanan ya da hayatını kaybeden işçilere “bu işin fıtratında bu var” ya da “daha dikkatli olsalarmış” diyenler kadar çıkarcı ve aciz bir tanrı.
MEDENİYETLER PROTAGONİSTLERİN ELLERİNDE YÜKSELDİ
Antik yunan tiyatrosuna dönüp bakarsak Yunan tragedyası kaynaklıdır ve ana rolü canlandıran kişiye verilen isim yani eksen karakter anlamına gelen protagonist kelimesi vardır. Diğer bir tanımı ile bir problemi çözmek ile uğraşan, zıt güçlerle mücadele eden, çatışmayı yaratan ve olayı ileri doğru hareket ettiren ana karakterdir. İşte o gün grev yapan işçilerin öncesine ve bugüne kadar ki tüm emekçiler bütün hikayeler başrolündelerdir aslında. Tüm tiyatrolar, şarkılar, şehirler, medeniyetler onların ellerinde yükselmiştir. Miletli işçiler olmasaymış hangi tiyatroda oynardı oyuncular, hangi evde otururlardı insanlar ya da hangi limana yanaşırdı gemiler? Değişim felsefesinin yaratıcısı Herakleitos ne demişti “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir”. Aynen öyle işte sanmayın ki o işçiler hak ettiklerini almaz. Öyle bir alırlar ki Miletli işçiler bile huzur bulur öylesine gömülmüş mezarlarında.