Boncuktan kuşlar sizin pencerelerinize konmaz
Dilan ORTAKÇI
Ankara
Tarihin ilk zamanlarında kişilerin yalnızca ölüm günleri için tören yapılırken ilk kez Firavun ile birlikte doğum günlerinde de gösterişli törenler düzenlenmeye başlanmış. Hristiyanlıktan önceki Roma’da ise devlet adamlarının doğum günleri Senato kararıyla milli bayram ilan edilirmiş. Örneğin Sezar’ın doğum günü büyük bir festivale dönüştürülmüş. Yakın tarih olarak Osmanlı Devleti’nde ise padişahların doğum günlerinde devlet binalarına bayrak ve “Padişahım çok yaşa!” tabelaları asılırmış. Hatta bu doğum günlerinde tutuklulara af çıkartılırmış.
2023 ÖĞRENCİ İLE SARAY YOLU
Son günlerde doğum günü kutlama meselesi trajikomik bir şekilde gündeme oturdu. Etimesgut İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 26 Şubat olan doğum gününü resmi tatil ilan etti. Hatta bu güne özel 2023 gibi manidar bir sayıda öğrencinin katıldığı, Ak Saray’a bir yürüyüş dahi planlandı. Ayrıca bu yürüyüşe katılan idarecilerin, öğretmenlerin ve öğrencilerin izinli sayılmasına dair yazılar okullara gönderildi.
HER YERDE GÖRÜYORUZ
Cumhurbaşkanı ile aynı gün doğan Başbakan Davutoğlu, doğum gününün unutulmasına alındı mı bilinmez ama toplumda “Erdoğan seviciliğinin” empoze edilmesine tanık oluyoruz. Özellikle de gençlerin kindar ve dindar olmasını hatta yeri gelince kefen giyip “Ölümüne seninleyiz!” demesini bekliyorlar. Fakat biz, gençler olarak farkındayız ki bu “tek adam” zihniyeti aylardır Sur’da, Cizre’de, Silopi’de ölüm saçıyor. Cerrattepe’de yeşili için direnenlerin haykırışını biber gazıyla susturmaya çalışıyor. Kimi zaman Somalı bir vatandaşa tekme atıyor, kimi zaman da Ekvador milletvekilini darp ediyor. Eğer cumhurbaşkanına herhangi bir olumsuz eleştiri yapılırsa hemen akabinde cezalar, soruşturmalar geliyor. Son dönemlerde “ cumhurbaşkanına hakaret” davalarını sayısının büyük oranda arttığını görüyoruz.
KUTLU OLMASIN
Belki Ahmet Kaya gibi boncuktan bir kuş konduramayacağız cumhurbaşkanı ve başbakanın pencerelerine ki zaten tüm barış güvercinlerine savaş açmış durumdalar. Ama tüm baskılara rağmen özgür akan dereleri, yeşili, insanca yaşamı savunacağız. Yaşını alamamış bebekler öldürülürken devlet yöneticilerinin yeni yaşı kutlu olmasın.
PİYASALAŞAN EĞİTİM VE GENÇLİK
Aslan İstepanov
Deniz Akkuş
Ankara
Üniversite sınavının ilk ayağı yaklaştıkça, son sınıf öğrencilerinin yaşadığı sınav stresine tanıklık edebileceğimiz yerlerden biri de Üçler Lisesi.
Dershanelik yaptığı yıllarda -özellikle eşit ağırlık dalında- elde ettiği başarılarla sektör içerisinde adını duyurabilmiş bir kurum. Hükümetin geçen sene başlattığı dershaneleri kapatma furyasından etkilenip 2015-2016 eğitim-öğretim yılına temel lise olarak başlama kararı aldı.
ÖĞRENCİLER İÇİN
Daha önce çeşitli gençlik yayınlarında dile getirilen, “temel lise” olgusunun doğurduğu sorunlardan burası için de bahsetmek elbette mümkün. Piyasalaşan eğitim kurumları arasında giderek artan ticari rekabet, öğrencilerde aldatılma ve yetersiz kalma korkusunu doğuruyor. Öğrenciler için “diğer temel liselerin ne durumda olduğu” ve “onlarda olup da bizde olmayan şeyler” büyük önem arz ediyor. Söz konusu rekabet ortamında kuruma karşı güvensizliği oluşan öğrencilerin olması kaçınılmaz oluyor.
EĞİTİMCİLER İÇİN
Okulumuz şartlarına içeriden baktığımızda, öğretmen kadrosunun da içinde olduğu dönüşüm sürecinde, MEB’in dayatmaları yüzünden mağdur olabildiklerini görüyoruz. Yıllarca öğrencileri üniversite sınavına yönelik hazırlayan öğretmenler, yeni “okul” formatı yüzünden öğrencilere yıl içinde not vermeye ve devamlı olarak MEB tarafından prosedürlerle uğraştırılmaya alışık değiller. Görece özgürlükçü dershane kültürüne alışkın öğretmenler iktidarın, eğitim ve sınav sistemini iyileştirmek yerine, doğrudan dershaneleri tasfiye etmeye girişmesinden memnun değiller.
SINAV
Yıllardır bahsedilen “öğrenciye yarış atı muamelesi yapan sistem”, beklendiği üzere temel lise formatında da nüfuzunu gençlik üzerinde etkin kılıyor. Üniversite sınavı sistemi yalnızca 1 yıllık çalışma kampı gibi algılanmak istense de, gençliğe uzun vadeli, yalnızlaştırıcı bir hırs ve rekabet ortamını aşılıyor. Bireysel çıkarcılığın yükseldiği bu dönemde gençlerin ortak talepler etrafında dayanışması da zorlaşıyor.
ÇÖZÜM NEREDE?
Bu koşullar, oluşan problemlerin çözümü için ortak platformların kurulmasını gerektiriyor. Bu noktada mağduriyeti paylaşan eğitimcilerin ve öğrencilerin düşüncede ve harekette birlik olması zorunlu hale geliyor.
Evrensel'i Takip Et