05 Mart 2016 11:16

Yan yana; güzel günler adına

Paylaş

Ekmek Ve Gül
Kadın Çalışmaları Atölyesi
PAÜ

8 Mart 1857... 40 bin dokuma ve tekstil işçisi kadının, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, eşit işe eşit ücret talepleriyle sermayenin emek sömürüsüne başkaldırdığı  gündür 8 Mart. Ancak emek düşmanı kolluk güçlerinin işçilere saldırması üzerine işçiler direnişe geçerek kendilerini fabrikaya kilitledi. Ardından grevci kadın işçilere alçakça saldırdılar. O sırada çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikattan kaçamaması sonucu 129 kadın işçi can verdi.  İşte bu işçi kadınların anısına Clara Zetkin’in önerisi ile birlikte II. Enternasyonal’in kararı ile  8 Mart  “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak ilan edildi.
KAMPÜSÜN KADINA BAKAN “DİĞER YÜZÜ”
Birçok üniversitede, üniversiteli genç kadınlar anti demokratik ve cinsiyetçi eğitim uygulamaları ve ekonomik zorlukların yanı sıra, kadın olmaktan kaynaklı sorunlarla da mücadele etmek zorunda kalıyor.
Kadın yurtlarında KYK idarecileri tarafından tertiplenen “Aileyi ve fıtrat adaletini” kadının tek seçeneği olduğunu ikna etmeye çalışan uygulamalar ile karşı karşıya kalıyoruz. Ama kadınların bir araya gelerek kendi sorunlarını konuştuğu tartışmalara katılmak katiyen yasak.
DENİZLİ’DE KADIN OLMAK
Aralık ayında Denizli’de gerçekleşen tecavüz olayının yakından takipçisi olmuştuk. Çalıştığı kafenin patronu tarafından tecavüze uğrayan kız kardeşimiz, bize bu tür olayların artık her yerde her şekilde olabileceğini gösterdi. Bu olaydan önce geçen sene akrabası tarafından tecavüze uğrayan H.İ.’nin davasının sonucu, tecavüzcü akrabaya 1 yıl 4 ay hapis cezasını reva görmekti. Ataerkil zihniyetin bir neferinin de yargı olduğunu, tecavüzcüleri koruduğunu ve caydırıcı cezaların verilmediği açık seçik ortada.
KADININ DERDİ BİR DEĞİL İKİ DEĞİL; ÇİFTE KAVRULMUŞ EMEK SÖMÜRÜSÜ!
Erkek egemen ve gelenekçi toplum, kadının omuzlarına hem ev işlerini, hem de çalışma
hayatını yüklüyor. ‘Erkek ile kadın eşit olabilir mi? Bir kere fıtratına ters’ diyenler ,’En az 3 çocuk, 3 de yetmez 5 tane çocuk yapın’ sözlerine ‘Annelik askerlik görevi gibi vatani bir görevdir’ söylemi ile kadını bir kuluçka makinasi gibi gördüğünü ilk ağızdan itiraf ediyor. Kadını sosyal hayattan tamamen izole olmuş, ev işi dışında hiçbir şey ile ilgilenmeyen bir profile dönüştürmek istiyorlar. Evdeki emeğin yok sayıldığı gibi kadınların haklarını gasp eden hükümet politikaları, kadının süt iznini elinden alıp, esnek çalışma yasasıyla köle gibi çalışmaya mahkum ediyor.  
DAHA KAÇ ‘ÖRNEK’ GEREK?
Kocalarının şiddet ve baskılarına maruz kalan kadınları “Kocandır hem sever, hem döver” deyip karakollarda barıştırıp daha fazlasını yapmasına göz yumanlar, “galoş giy”  diyen Dilek Doğan’ı ailesinin gözü önünde infaz edip ayrıca da bölgede süren operasyonlarda  katlettiği kadınları soyup bedenlerini  yollarda teşhir ediyor. Erkek egemen ve kadın düşmanı anlayışın birer örneği bu yaşananlar.
BAŞARACAĞIZ!
Tüm bu baskı ve şiddet politikalarına devam eden devlet destekli erkek şiddeti arkasına sermaye ordusunu da alarak kadınlar üzerindeki sömürüyü kat be kat arttırmaya devam ediyor. Kız kardeşlerimiz;  baskı ve şiddet politikalarına karşı daha çok dayanışmaya ve daha çok kenetlenmeye ihtiyacımız var. Eşitsizliği derinleştirerek her an öldürülme, tacize tecavüze uğrama, baskıyla karşılaşma ihtimalimizi katlayanlara mahkum değiliz! Biz kadınlar mahkum edildiğimizi değil, hak ettiğimizi yaşayacağız. Yolumuza yeni arkadaşlarımızı ve şen kahkahalarımızı da katarak; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde okulda, mahallede, atölyelerde kadınların olduğu her yerde bir araya gelerek bunu başaracağız!   
Yürüyoruz yürüyoruz, yan yana, güzel günler adına
Kadınız, insanız, insanlığı ayağa kaldırıyoruz
Paydos bundan böyle köleliğe, aylaklığa
Herkes çalışsın, bölüşülsün kardeşçe, yaşamın sundukları
İşte bunun için yükseliyor yüreklerimizden
Bu ekmek ve gül türküleri
Ve yineliyoruz hep bir ağızdan “Ekmek ve gül! Ekmek ve gül!”


BİZİM ÜNİVERSİTEMİZ

Yurtları, evleri kimi semtlerde bulunan kadın arkadaşlarımız belirli bir saatten sonra dışarı çıkmaya korkar hale geldiler. Bir taciz olayı üzerine polisin ‘Buralarda taciz çok fazla olur, buna alışın’ söylemi kolluk kuvvetlerinin, erkek egemen toplumdaki ‘kadına her istediğimizi yapabiliriz’ düşüncesinin koruyucuları olduğunu gösteriyor.
Tüm bu baskılara  rağmen genç kadınlara dönük, tacizin, şiddetin olduğu değil; kadınların kendini, özgürce ifade edebileceği, ayrımcılığa yer olmayan üniversiteyi savunuyoruz.

 

ÖNCEKİ HABER

Hangi İTÜ'nün öğrencisiyiz?

SONRAKİ HABER

Tacizi iffetle, eşitsizliği fıtratla, kürtajı cinayetle açıklayanları, mücadeleyle yeneceğiz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa