Sokaktan kampüse baskı, taciz her yerde
Ülkemizde haberlerden bir türlü eksik olmayan taciz ve tecavüz olaylarının engellenmesi üzerine uygulamalar getirilmesi beklenirken, zanlıların ceza almaması, kadının saat kaçta nerede olduğunun, ne giydiğinin ve kimle olduğunun sorgulanması bu tür olayların çoğalmasına sebep oluyor.
Neslihan ÖZGÜL / Duygu ELÇİL
Ülkemizde haberlerden bir türlü eksik olmayan taciz ve tecavüz olaylarının engellenmesi üzerine uygulamalar getirilmesi beklenirken, zanlıların ceza almaması, kadının saat kaçta nerede olduğunun, ne giydiğinin ve kimle olduğunun sorgulanması bu tür olayların çoğalmasına sebep oluyor. Olayların gittikçe daha çok gündeme gelmesinin ve halkın isyanının ardından yetkililerden çözüm gecikmedi: Pembe Taksi.
Pembe Taksi, Sivas’ta başlatılan ve sadece kadınların binebileceği taksilerden oluşan bir uygulama. Pembe Taksi sayesinde tecavüz vakalarının yarı yarıya düşeceği öngörülüyor. Bundan böyle gece yarısı pembe taksiye binip güvenli bir şekilde eve gidebileceğimizin garantisi veriliyor. Ama eğer pembe taksi yoksa ve kullandığımız diğer ulaşım araçlarında yaşayacağımız herhangi bir taciz vakası karşısında yine “O saatte orda ne işin vardı?” gibi sorulara muhatap edilmeyecek miyiz? Pembe Taksi uygulaması, sarı taksilerde veya herhangi bir ulaşım aracında yaşayacağımız sorunları meşrulaştırırken, “Pembe Taksiye neden binmedin?” gibi sorulara maruz kalmamıza sebep olacak.
EVDEN ÇIKMAMAK DA KORUMUYOR
Bu tür olaylar, yorumlar ve absürd çözüm yollarıyla günlerimizi şansa geçirdiğimiz dönemlerdeyiz. Onlara göre tecavüze uğramamamız için dışarı çıkmamamız, erkek arkadaşımızın olmaması, etek giymememiz gerekiyor. Bağdat Caddesi olayı ve ya tüm tecavüz ve şiddet olayları için böyle ileri geri konuşanlar, evinde internet tamircisinin tecavüzüne uğrayarak öldürülen Fatma Nur için suskun kaldılar.
Üniversiteli kadınlar olarak biz bu tip suçlamalarla ve ayrımcılıkla çok sık karşılaşıyoruz. Kampüslerimizde yaşanan taciz vakalarının çözüm bulmaması, taciz ve şiddet komisyonlarının olmaması veya etkin olmaması, kampüsteki polis ve özel güvenlik birimlerinin şiddetiyle baş etmeye çalışıyoruz. Erkek egemen sistem hayatımızın her alanında bizi sıkıştırıyor ve baskılıyor.
ŞEBNEM’İN BIRAKTIĞI YERDEN
Ancak biz üniversiteli kadınlar olarak buna pabuç bırakmayacağımızı üniversitelerimizde kurduğumuz topluluklarda ve yürüttüğümüz çalışmalarla her seferinde tekrar tekrar gösteriyoruz. Biz Hacettepeli Kadınlar olarak 2012 yılında üniversitemizde kadınların etkin olduğu böyle bir topluluğun olmadığını fark ederek Hacettepe Kadın Çalışmaları Topluluğu’nu (HÜKÇAT) kurduk. Aylar süren engellemeler karşısında sırtımızı eğmeyerek sonunda resmiyete kavuştuk. 10 Ekim’de kaybettiğimiz, topluluğumuzun kurucu üyesi olan Şebnem Yurtman, topluluğun hem Hacettepeli olan hem de Ankara’daki diğer üniversiteli kadınlara ulaşmasında büyük rol oynadı.
Türkiye’de 1921 yılından beri 8 Mart’ı birçok şehirde kitlesel büyük eylemlerle kutluyoruz. Ankara’da da Kurtuluş’tan Kızılay’a olan eylem planına sendikalardan partilere, üniversitelerden platformlara birçok kadın katılıyor.
Hacettepe yıllardır HÜKÇAT’ın çağrısıyla birçok toplulukla beraber Hacettepeli Kadınlar pankartının arkasında 8 Mart alanlarında yerini aldı. Özellikle bu yıl Sıhhiye Kampüsü’nde yapılan çalışmalar sayesinde sağlık öğrencileri ile birlikte Şebnem’in bıraktığı yerden tutarak çok daha güçlü bir şekilde alanda yerimizi alacağız.