06 Mart 2016 05:19

Birileri kötü bir şaka yapıyor diye düşündüm

Paylaş

Bilgin ÇİFTÇİ*

Bir gün ifademi alacaklarından bahisle emniyete çağırdılar. Emniyete gittiğimde facebook hesabımdan paylaştığım mizahi nitelikli bir görsel nedeniyle “cumhurbaşkanına hakaret” ettiğim bahsiyle çağrıldığımı öğrendiğimde inanılmaz bir şaşkınlık yaşadım. 

“Birileri kötü bir şaka yapıyor galiba” diye düşündüm. Nitekim yaptığım paylaşım en fazla hiciv kapsamında değerlendirilebilecek olan, her gün binlercesinin sosyal medyada paylaştığı bir görseldi ve hakaret etmek aklımdan bile geçmemişti. Ardından Halk Sağlığı Kurumu tarafından hem ihtar puan cezası istemli hem de memuriyetten çıkarma istemli soruşturma açılınca ‘Hukuki destek alsam iyi olur’ diye düşünmeye başladım. Bu arada hem avukat arkadaşlarla, hem de meslektaşlarımla bu olayı kendi aramızda değerlendirdiğimizde hepimize son derece saçma gelen bu soruşturmalardan olumsuz bir sonuç çıkacağını düşünmüyorduk. Tamam, normal şartlarda yaşamıyorduk ama o kadar da değil diyorduk. Ama bir yandan da bu konuda bir şeyler yapmalıydık.

Eşim ve çocuklarımla birlikte bu konuyu konuştuk ve düşüncelerimizi açıkça, korkmadan ifade edebilmek adına bu konuda sonu nereye varacak olursa olsun mücadele etme kararı aldık. Tabii ki ailemin desteği çok önemliydi ve ailem sonuna kadar bana destek olacaktı, bunu biliyordum. İlk aşamada kurucu üyesi olduğum Birlik ve Dayanışma Sendikası’ndan arkadaşlarla yürümeye başladık, ardından henüz üyesi bile değilken Aydın Tabip Odası’ndan inanılmaz bir destek gördüm. TTB  olarak da destekleri tüm süreç boyunca devam etti. Diğer sendika ve sivil toplum örgütlerinden de destek mesajları aldım. Mesela sağlık sektöründe olmamasına rağmen Eğitim İş her aşamada  bana inanılmaz destek oldu. Bireysel olarak da bir şekilde; telefonla, facebook üzerinden ulaşan, tanıdığım, tanımadığım yüzlerce kişi destek mesajları iletti. 

Ve bu olayın bir de hukuk ayağı vardı, nerdeyse tüm STK’lerden hukuki destek talebi geldi. Bunun dışında arkadaşlar vasıtasıyla veya bir şekilde bu olayı duyan avukat arkadaşlar bizzat kendileri ulaşarak benim yanımda olduklarını ilettiler. Olay ilk ortaya çıktığında Aydın Barosu’na gidip Baro Başkanı Gökhan Bozkurt ile tanıştım. Konuyu hemen sahiplendiler, özellikle Yönetim Kurulu ve İnsan Hakları Komisyonu olarak, koşulsuz, teklifsiz olarak yanımda olduklarını ifade ettiler. Önce avukatım, şu an aynı zamanda da dostum olan sevgili Hicran Danışman ile beraber beni temsil etmeye ve savunmaya devam ediyorlar.
“O kadar da değil” dediğimiz olaylar maalesef gerçek oldu ve memuriyetime son verildi. Ceza davası bir türlü karara bağlanamadı. Bu arada, memuriyetten çıkarma işleminin iptali için Aydın İdare Mahkemesine açtığımız dava devam ediyor. Bu süreç benim açımdan belirsizliklerle doluydu. “Memuriyetten men” kararının ne zaman uygulanacağı, açtığımız davanın ne zaman sonuçlanacağı, nasıl bir karar çıkacağı, mahkeme sürecinin nasıl seyredeceği ile ilgili net bir durum olmadığı için, memuriyetten ayrılınca, nasıl çalışabileceğim ile ilgili sağlıklı bir planlama yapamadım. Benim için belki de en zor olanı bu belirsizliklerdi. Ve bu belirsizlikler yalnız beni değil eşimi ve çocuklarımı da etkiliyordu. Ancak başta ailem ve meslektaşlarım olmak üzere o kadar yoğun bir destek hissettim ki çevremde, bir şekilde bu sıkıntılı süreci atlattım.

Bu arada davanın adı artık “Gollum davası” oldu. Ayrıca hem ulusal hem de uluslarası alanda takip edilmeye başlandı. Gelinen noktada yaşadığım bireysel sıkıntılar bir yana ülkemin, ifade özgürlüğü ve demokratik haklar anlamında ne kadar geri noktalarda olduğu daha üzüntü verici. Fakat özellikle AYM’nin Can Dündar ve Erdem Gül hakkında vermiş olduğu karar, ifade özgürlüğü konusunda ülkemin zedelenen itibarının, gerek benim, gerekse de benzer davalarda, yargının tarafsız ve bağımsız değerlendirmeleriyle tekrar onarılacağına dair umut ve beklentilerimin artmasına yol açtı.

Artık hem adli, hem de idari yargılamanın bir an önce olumlu bir şekilde sonuçlanmasını bekliyorum ve artık normalleşmeyi umuyorum...

*Doktor 

ÖNCEKİ HABER

Türkiye, Yunanistan, Fransa üçgeninde mülteciler

SONRAKİ HABER

Klavyeden her şey için konuşan Sebastianlar var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa