Prof. Dr. Yüksel Taşkın fezlekeleri değerlendirdi: HDP meşru ve yasal ortamda tutulmalı
HDP’yi meşru ve yasal siyasi ortamın içerisinde tutmak, Kürt meselesinde alınabilecek en akıllı tutumdur. Yasal alanı tıkamak, kapamak, barış isteyenlerin konumunu zayıflatmaktan başka bir netice getirmez.
Şerif KARATAŞ
İstanbul
HDP eş genel başkanlarıyla birlikte 5 HDP’li milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için fezlekelerin Meclise gönderilmesini değerlendiren Prof. Dr. Yüksel Taşkın, “Yasal alanı tıkamak, kapamak, barış isteyenlerin konumunu zayıflatmaktan başka bir netice getirmez” dedi. Kürt meselesinde en akılcı tutumun HDP’yi meşru ve yasal siyasi ortamın içerisinde tutmak olduğunu belirten Taşkın, çatışmasızlığa geri dönmenin ise Türkiye’nin yararına olduğunu ifade etti.
HDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, DTK Eş Başkanı Selma Irmak ve İmralı Heyeti Sözcüsü Sırrı Süreya Önder hakkında hazırlanan dokunulmazlık fezlekeleri Meclis Başkanlığına gönderilmesinin yankıları sürüyor.
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Taşkın, sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle dokunulmazlık fezlekesinin Meclise gönderilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İngiltere’de 1688 yılında gerçekleşen Muzaffer Devrim sonrasında Kral ve halk arasında imzalanan sözleşmenin en önemli maddelerinden birisi, milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığını güvence altına alır. Orada aynen şöyle bir ifade vardır: “Parlamentoda yapılan konuşmalar hiçbir mahkemede veya parlamento dışında yargılanamaz, sorgulanamaz.” İşte bu temel ilke, modern anayasaların en temel vazgeçilmezlerinden birisi olma yolculuğuna böyle başlamıştır. Kürsü dokunulmazlığını sınırlayan her girişim, aslında demokrasiyi tahrip eder.
Somut düzlemdeyse, kangren haline gelmiş meselelerin Meclis içerisinde özgürce konuşulamaması, kangreni daha da güçlendirir ve çok büyük acıların önünü açar. Meclislerin varlığı, can alıcı meseleler daha yaşanırken müdahale etme imkanını barındırmaları nispetinde anlamlıdır. Özgür tartışma, doğru teşhis ve tedavilerin önünü açar.
‘ÇÖZÜM ÜRETİLMEDİĞİNİN ACI İTİRAFI OLACAKTIR’
’90’larda DEP’li milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı, Meclisten yaka paça bir şekilde gözaltına alındılar. Ardından cezaevine konuldular. Benzeri bir durumla karşı karşıyayız. Bu durum Kürtler ve ülke demokrasisi açısından ne ifade eder?
Devletin ve AKP’nin son dönemdeki resmi söylemleri açısından bakıldığında, böyle bir girişim en basitinden çok büyük bir çelişki ifade edecektir. Kendi partileri kıl payı kapatılmaktan kurtulan AKP’lilerin, en azından tutarlılık adına dokunulmazlıklar konusunda daha ihtiyatlı olmaları beklenir. Eğer amaç üzüm yemekse, yani barışı gerçekleştirmekse, bu çok büyük ve tarihi bir hata olur. Amaç bağcıyı döverek, kısa vadeli siyasi amaçlara hizmet etmekse, bunun uzun vadede tüm ülkeye zarar vereceği unutulmamalıdır. ’90’lara geri dönüş, siyasetin çözüm üretemediğinin acı bir itirafı da olacaktır.
Siyasi iktidar ve Cumhurbaşkanı bir yandan HDP’ye Meclis yolunu gösteriyor. Diğer yandan son fezlekelerde olduğu gibi yargıyı harekete geçirebiliyor. Bu bağlamda neler diyeceksiniz?
HDP’yi meşru ve yasal siyasi ortamın içerisinde tutmak, Kürt meselesinde alınabilecek en akıllı tutumdur. Yasal alanı tıkamak, kapamak, barış isteyenlerin konumunu zayıflatmaktan başka bir netice getirmez. Umarım bu akıl tutulması kısa sürede aşılır. Çatışmasızlığa geri dönüş için siyasi adımlar atmak ve bu konuda cesaret göstermek, ve bunun sadece Kürtlerin değil tüm Türkiye’nin yararına olduğunu ısrarla vurgulamak. İşte siyasetin asıl görevi budur.