13 Mart 2016 03:35

Evimizi bozdular

Paylaş

Özgün E. BULUT

“Sonu yok her şeye bir ad vermenin,/ sana/ kaderimi örtüyorum”  diyor Paul Celan. Ahmet Cemal’in değerli çevirisinin kattığı anlamı da unutmadan. Celan kaderini örtüyor. Biz ise; ‘bizi katlettiklerinde neden bize sahip çıkmadınız? Niye o gün gelmediniz? Sizler adres verdiğinizde gelip onları katlettiler’ diyen sese örtüyoruz kederimizi. ‘DNA örneğinden sonra, beş kilo kemiği poşete koyup elime tutuşturdular. Al! Bu senin baban dediler’ diyen bir sese örtüyoruz. Ya da ‘evimizi bozdular’ diyen çocuğun sesine.
‘Evimizi bozdular’ diyor çocuk. Kameralar odalarda geziyor. Ev yok ki oda olsun. Sonra kentin sokaklarında geziyor. Duvarlar cinsiyetçi ve ırkçı yazılarla doldurulmuş. Geldikleri kentlerin plaka işaretleri,  geldikleri kentle anılan unvanları sıralamışlar duvarlara. ‘ev yok, evimizi bozdular, çaresiziz’ diyen çocuk o duvarlara baktığında bir Türkiye mozaiği görüyor. HDP için Türkiye partisi tezini öne sürenler, duvarlardaki bu tezi alkışlayabiliyorlar.
“Sus! yüreğine batırıyorum dikeni,/ çünkü gül, evet, o gül/ aynada gölgelerle birlikte şimdi, kanamakta!” Celan devam ediyor bu toprakların tanıklığına. Kamera evlerde oda arıyor. Gazeteci geriye kalanın fotoğrafını çekiyor. Ayna kederli, utanıyor tanık olduğu görüntüye. Çocuğun çizdiği ve duvara astığı fotoğrafın kurşunlandığına ah etmiş gül ve bu vahşete tanıklık ettiği andan itibaren dikeni kalbine batırmış. Görüntüleri kaydetmiş kırık ayna. Çığlık gülden geliyor. Gül ise hep kanıyor.
Milliyetçilik yurdu sevmektir diye klasik bir tanım yapsam yanıltıcı mı olurum? Duvarlar daha da ötesini söylüyor. Milliyetçilik ötesi bir vatan sevgisi var duvarlarda. “Kim/ solumakta. bu/ gölgeler ülkesinde, kim/ alttan alta/ pırıltılar saçmakta durmaksızın,/ kim?” Celan böyle soruyor soruyu. Duvarları delik deşik eden, taş taş üstünde bırakmayanlardan söz etmiyor olsa gerek. Vatanseverlik, ecdat deyince de birden gittiğim yerlerde, gezdiğim, ziyaret ettiğim oturduğum tarihi mekanları düşündüm. Bu vatanperverlerin haberleri bile yoktur bu tarihi yerlerden. Ecdatları Osman Bey’in nerede olduğunu bilmedikleri gibi, Ayasofya’yı da görmemişlerdir. Yeşil Cami’yi, Muradiye’yi, Noel Baba’yı, Likya Yolu’nu, Birgi’yi, Aspendos’u, Apollon Tapınağı’nı, Edirne’yi, Frigya’yı, Sur’un geçmişini, Malabadi Köprüsü’nü, Hasankeyf’i bilmedikleri gibi, neresi olduğundan da habersizdirler. İşte söz edilen bu vatanperverliktir. Kahramanların bilmediği tarih üzerine aslan kesildikleri karanlık bir çöküntüdür söz edilen aslında.
Paul Celan’ı yazmak gibi bir düşüncem vardı. Celan okumaya başlayınca onu Cizre’de, Sur’da, Silopi’de gördüm birden. “Sesleniyorlar: Günah işliyorsunuz!/ Bunu çoktandır biliyoruz./ Çoktandır biliyoruz da ne yapıyoruz?/  Sizler ölümün değirmenlerinde/ müjdelerin beyaz ununu öğütüp,/ kardeşlerimizin önüne koymaktasınız/ Bizler, zamanın aklaşmış saçlarını sallıyoruz.” Seslenen kim, günah işleyen kim? Beyaz unu öğüten kim? Ambulans gelsin diye sesleniliyor. Seslenilenler müjdelerini sunuyorlar büyük bir gürültüyle. Sonra evlat konuşuyor. “Baban diye beş kilo kemiği elime koydular.”
Açık ve net söylüyorum. Yaşanan bu vahşet dünyanın herhangi bir bölgesinde olsaydı gazetelerin manşetleri, dergiler, televizyonlar tek bir haber atlamazlardı. Oysa bu ülkenin gündemi farklı atıyor. Roboski’yi unuttur, Suruç’ta zaten ne yaşandı ki! Ankara’da öyle hafif bir sarsıntı oldu, sonra yine Ankara’nın göbeğinde bombalı bir eylem ve sonuç çok acı. Bunu bile tek satır geçmiyorlar artık. Durum tam da şundan ibarettir. “Bir çiftlikte, atlı bir araba beklemekte yüreğin için/ Saçların dalgalanmak istiyor hareket ettiğinde- ama/ yasaklanmıştır./ Geride kalıp el sallayanlar, bilmezler bunu.” Saçların hareketini geçiyor insan. Saç telinin bile hareketi yasaklanmıştır. Yüreği bekleyen arabalar, yüreksizlerin engeline takılmış ve yerinden kımıldayamamıştır. El sallayanlar, el sallayıp gönderdiklerinin rezaletini görmedikleri gibi, bilmiyorlar da. Yarın o duvarları süsleyenler, o cinsiyetçi ve ırkçı yazıları yerleştirenler, oralardan çıkıp gelecekler. Ne bekleniyor? Gece sokakta yalnız gezen bir kadını gördüklerinde nasıl bir reaksiyon bekleniyor? El sallayanlar gerçekten de bunu bilmemekteler.

ÖNCEKİ HABER

Kimsenin acısı kimsenin acısına selam vermiyor!

SONRAKİ HABER

Haşmetlû’nun Osmanlısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa