20 Mart 2016 10:03

Vecdi ERBAY

Köyün yüksek tepesine traktörün arka tekerleğini çıkarmak oldukça emek isteyen bir iş olmalıydı. Ama köyün gençleri üşenmemiş, akşam karanlığı çöktüğünde o koca tekerleği o yüksek tepeye çıkarmayı başarmışlardı, bir yığın odunla birlikte. Misafirdim, ama yaşıtım gençlerin Newroz kutlama davetlerine hayır diyememiştim. Çevre köylerden yükselecek Newroz ateşini bekledik. Hava soğuktu, yağmur yağmaya başlamıştı, üşüyorduk ve ateşi bir an önce yakmak istiyorduk. Bir süre sonra beklenen işaret, tepeden görünen köyden geldi. Yağmura rağmen, odunların ve tekerleğin üstüne dökülen benzinin de yardımıyla ateş yakmayı başarmıştık. Newroz’un anlamını, Halepçe katliamını ve Çağdaş Kawa Mazlum Doğan’ı anlatan  kısa bir konuşmanın yapıldığını hatırlıyorum. Sonra sloganlar, şarkılar, halaylar… Yağmurdan ve sürekli yön değiştiren rüzgâr nedeniyle ateşin dumanından kurtulmak mümkün değildi. Ama yağmura çıkmış çocuklar kadar eğlendiğimizi hatırlıyorum.
Sonra beklediğimiz arabaların ışıklar ta uzaktan görünmeye başladı. Günler öncesinden Newroz kutlanmayacak diye baskı yapılıyordu ve Newroz ateşinin yakıldığı her yere bir saldırının olacağı herkesin malumuydu. Burada bekleyip direnelim mi yoksa köye mi inelim tartışması uzun sürmedi. Askeri araçların ışığı iyice yaklaşınca koşarak tepeden aşağı inmiş, köyün içine dağılarak izimizi kaybettirmiştik. Askerler düşe kalka tepeye çıkmış, ateşi söndürmüşlerdi. Ateş sönmüş olsa da bütün baskılara rağmen o ateşi bir kez yakmış olmanın gönül rahatlığıyla yüzümüzdeki lastik isini yıkayıp temizlemiştik.
Newroz ateşi yakmış olmanın iç huzurunu ancak katliam benzeri bir olay bozabilirdi. Ne yazık ki Cizre’den, Nusaybin’den gelen haberler de bu yöndeydi. Kürt siyasi tarihine 1992 Kanlı Newrozu olarak geçen saldırılar sonucunda onlarca insan katledilmişti. Nevruz’u keşfeden devlet erkanı küçük ateşlerin üzerinden atlayıp yumurta tokuştururken, Newroz’u kutlamak isteyen Kürt halkı işkence görüyor, katlediliyordu.

2013 YILINDAN BUGÜNE

Mardin’in gözlerden uzak bir köyünde ‘kutladığım’ Newroz’un hatırası, Nusaybin ve Cizre’den gelen katliam görüntüleriyle belleğime kazındı. Sonraki yıllarda da Kürt halkının kutladığı Newroz hep yasaklı oldu elbette ve hepsinin insanın içini acıtan bir hatırası vardır. Arada geçen zamanı başka yazılara bırakarak, 2013 yılında kutlanan Newroz’a kısaca değinmekte yarar var. Yüzbinlerce insanın katıldığı, onlarca gazetecinin izlediği 2013 yılındaki Newroz’da, İmralı adasında hapis olan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın gönderdiği mesaj damgasını vurdu. Yıl boyunca bu mesaj tartışıldı. Bugünün çatışmalı koşullarından bakınca, sekiz ay öncesine kadar devam eden tartışmanın ne kadar kıymetli olduğu daha iyi anlaşılıyor. İmralı adasından gönderilen mesaj sayesinde silahlar susmuştu; siyaset dağlarda silahlarla değil, meydanlarda sunulan programlarla yapılır olmuştu.
Bu kıymetli süreç 2014 ve 2015 Newroz kutlamalarına kadar devam ettti. Diyarbakır’da izlediğim bu Newroz kutlamaları gerilimden uzak bir şenlik havasında geçmeye başlamıştı. Newroz alanını dolduran yüzbinlerce kişi bir mesaj veriyordu cümle aleme ve o yüzbinlerce kişi İmralı adasından gelecek Newroz mesajını bekliyordu. Bir adım daha ileri giderek, Öcalan’ın vereceği mesajın görüntülü olmasını bile talep etmeye başlamışlardı.
Geçtiğimiz yıl Haziran ayında gerçekleşen genel seçimler öncesinde başlayan ve sonrasında tırmanarak devam eden gerilimli sürecin ülkeyi getirdiğ yer ise şehir merkezlerinde açılan hendekler, aylarca süren kuşatmalar, bodrumlarda insanların yakılması, şehir merkezlerinde patlayan bombalar oldu.
Yüzlerce insan hepimizin gözü önünde hayatını kaybetti. Cizre ve Sur ilçelerinin neredeyse yarısı yok edildi. Bağlar, Nusaybin, Yüksekova ve Şırnak’ta kuşatma, çatışma devam ediyor. HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmaya çalışılıyor. Çocuklarının cesetlerini alabilmek için aileler aylardır nöbet tutuyor. Ve en kötüsü, bu çatışmalı sürecin nereye evrileceğini kimse kestiremiyor.
Diyarbakır’da kutlanacak Newroz konuşulunca, çocuğunun cesedini alabilmek için aylardır nöbet tutan kadınlardan biri, “Çocuğumun cesedi sokakta çürüyor, Newroz coşkusu nedir” demişti. Kadın haklıydı ve bu koşullarda Newroz’un önceki üç yıldakine benzer bir coşkuyla kutlanması beklenmiyor elbette. Ülkede şiddet ve kan var. Televizyonlardan ve gazetelerden irin gibi nefret söylemi akıyor. Ülkenin dört bir yanında yas ve ve ağıt var. Ülkenin üzerinde zalim Dehak’ın hayaleti dolaşıyor ve her köşe başında baharın neşesi yerine bir zulüm manzarası kesiyor yolumuzu.
Ama Kürt halkı baharı ve Newroz’u hep bir yeniden diriliş olarak karşıladı ve öyle kutladı.
Kürt halkı bu yıl öldürülen insanların, yıkılan şehirlerin ağırlığını yüreğinde hissederek Newroz alanlarında buluşacak.
Katledilen insanlarını anmak, hatıralarına bağlılıklarını göstermek için Newroz’da yan yana duracak.
Özgürlük, adalet ve demokrasi taleplerini bir kez daha dile getirmek için hep birlikte slogan atacak.
Yasakçı, inkarcı, imhacı politikalara karşı direneceğini ifade etmek için Newroz’a gidecek.
O halde Newroz’a gidelim, bahara, kardeşliğe, barışa gidelim…

Evrensel'i Takip Et