28 Mart 2016 00:49

Dünden bugüne sporda ırkçılık

Tuhaf gelebilir ama futbolda ırk ayrımı kavgası, ilk Afrika Kupası ile başlamıştı. Bir Etiyopyalı “hayır” dediğinde…

Paylaş

İsmail ŞAYAN*

Memleketin Hasan Mutlucan’la uyandığı zamanlar… Filmler, kitaplar ve şarkılar yasaklı. Bu dertten muzdaripler az değilmiş. Rivayete göre, Miami Vice’ın bir bölümünde sansürlenmesi atlanıp fonda çaldığında duymuş Güney Afrikalılar ilk kez Peter Gabriel’in Biko’sunu. Radyolarda 10 yıl sonra, 1990’da yayınlanabilmiş Güney Afrikalı bir siyahın girdiği karakoldan çıkamayışına ağıt… Aynı yıl, Dünya Kupası yarı finalindeki İtalya maçı öncesi Maradona, Napoli halkına soruyor: “Size yılın her günü ‘Afrikalı’ deyip aşağılayanları mı tutacaksınız?”

Altını çizelim, ırkçılık yalnızca ten rengine bağlı değildir. Maymun taklitlerinin, atılan muzların hedefi hemen her olayda Afrika kökenli oyuncular olmuştur. Irkçı için maymun siyah değil, “Afrika siyahı”dır. Zaragoza’da hedefin Ronaldinho değil Eto’o olması bunun tipik bir örneğiydi. “Futbol ırkçılığı” olarak nitelenen ve milenyum sonrası başta Rusya olmak üzere Avrupa’da yükselen hareket bu çizginin biraz dışına taşsa da… Oysa 1961’de Rusları yöneten Kruşçev, bir üniversiteyi Afrikalıların eğitimine tahsis etmişti.

UEFA’nın Afrika’daki muadili CAF için ilk tohumlar FIFA’nın 1954 Bern Kongresi’nde atıldı ve 1957’de yani UEFA’nın doğuşundan 3 yıl sonra amacına ulaştı. Bugün 50’den fazla üyesi olan CAF’ın o günkü sorunu üye bulmaktı. Çünkü kıtada egemenlik hâlâ 1885’te Berlin’de haritanın üzerine cetveli koyup sınırları çizenlerin ellerindeydi… 1861’de başlayan yeni emperyalizm çağında Afrika için savaşmak istemeyen Avrupalılar, 1884’te paylaşım görüşmelerine başlamışlar ve ertesi yıl sonuçlandırmışlardı. Koca kıtada İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında tam bağımsız ülke sayısı yalnızca ikiydi… İtalyan istilasından savaşarak kurtulan Etiyopya ve ABD’nin “demokrasi götürme aşkı”yla (Kuzeydeki hızlı sanayileşme sonucu fazlalığa dönüşen Güneyli köleleri göndermek için) 1847’de kurduğu, adıyla tezat Liberya dışında her yer Avrupalınındı.

Tuhaftır, Afrika’nın ilk Dünya Kupası katılımı bu dönemde gerçekleşti. İngiliz mandası altındaki Mısır, İtalya 1934’te kıtayı temsil eden ilk takımdı. Sonrası boşluk… 1938, 50 ve 54 için adları geçmedi. Oysa “komünistlerin elinden kahramanca kurtarılan” Güney Kore’ye ilk Asya temsilcisi olarak İsviçre bileti verilmişti. Afrikalılar içinse 70’e kadar yer olmayacaktı. 1951’de Libya, 53’te Mısır, 55’te Sudan, 56 baharında Fas ve Tunus bağımsızlığa kavuştu. Güney Afrika Birliği ise İngiltere’ye bağlı bir dominyondu. 1957 Şubat’ında düzenlenen ilk Afrika Uluslar Kupası’na topu topu dört takım katılacaktı. Üçü Hartum’daydı ancak Güney Afrika henüz ortalarda yoktu. Gecikmenin nedenini soran telgrafı Frederick Fell bir karşı soru ile yanıtladı: İki takımımız var. Hangisini istersiniz, beyazları mı?

Ato Yidnekatchew Tessema’nın, kimilerine göre Afrika’da Mandela’dan daha fazla saygı duyulan tek adamın kavgası işte bu yanıtla başladı… Hartum’daki delegelerin bazılarının belki de henüz neye yaradığını bile pek bilemediği eşitlik, 1944’te 23 yaşındayken ülkesinde futbol federasyonunu kuran, 1954 Bern Kongresi’ne parasızlıktan katılamayan bu Etiyopyalı için vazgeçilmezdi… Yanıtın kabul edilemez olduğunda diretti ve CAF, Fell’den ırk ayrımının olmadığı bir takım gönderilmesini istedi. Ancak Cape Town da direniyordu: Hep böyle yürümüştü kıtada işler, şimdi niye değişecekti ki?

CAF üyesi ülke sayısının azlığı ilk kez işe yaradı, hemen oracıkta toplanıp Güney Afrika’yı diskalifiye ettiler. Güney Afrika “düşmeseydik de inecektik” açıklamasını yaptı. Ev sahibi Sudan’ı yenerek finale çıkan Mısır, doğrudan finale gelen Etiyopya’yı da yenerek kupanın ilk sahibi oldu. Aynı yıl Gana, bağımsızlığını kazanan ilk Sahra Altı Afrika ülkesi oluyordu. Kupa sonrası ilk toplantıda Güney Afrika, üyelikten ihraç edildi.

ZOR YILLAR

İhraç kararıyla Afrika, hem FIFA’yı hem de IOC’yi bulacaktı karşısında. İki dev organizasyon da ırk ayrımını bir sorun olarak görmüyor, dahası CAF’ı “spora siyaseti karıştırmakla” suçluyordu!  FIFA; derhal bir yazı ile kendi üyeleri olan Güney Afrkika’yı CAF’tan atamayacaklarını, kararı geri almamaları halinde CAF üyelerinin FIFA’dan ihraç edileceğini bildirdi. Tessema kararlıydı, kendi önerisini sundu kıtadaşlarına: Güney Afrika’yı FIFA’dan da ihraç ettirmek!  Ve CAF da “rest” dedi.

FIFA Başkanı Drewry, durumu inceleme sözü verdi ve 1960 Ağustos’unda FIFA, Güney Afrika’ya gerekli düzenlemeleri yapması için bir yıl süre tanıdı. Büyük bir adım atılmıştır ancak ertesi yıl Güney Afrika’nın Cumhuriyet olması ve Sir Stanley Rous’un FIFA başkanlık koltuğuna oturması her şeyi değiştirir. Rous,  ihracı askıya almaya çevirip iki yıl sonra, 1963’te cezayı kaldırır. Bu arada merkezi Sudan’dan Mısır’a taşınmış olan iflasın eşiğindeki CAF’a beyaz adam cömert elini uzatıp maddi yardımda bulunmuş, yeniden yapılandırıp Afrika’da 6 futbol bölgesi oluşturmuştur bile…

FIFA’nın 1964 Tokyo Kongresi’nde Gana ve Mısır’ı yanına alan Tessema, temel insan haklarına aykırı davrandığı gerekçesi ile Güney Afrika Cumhuriyeti’nin FIFA’dan ihracını isteyen bir önerge verir. Tokyo, 1970 Dünya Kupası’nın ev sahibinin belirleneceği kongredir. Tessema kupayı düzenlemek için aday olan ülkelerin ve yakın destekçilerinin Afrika oylarını çekebilmek adına önerge lehine çabalarına tanık olur. İhraç olmasa da askıya alma kararını bu sayede elde edebilişini görmüş, zamanlamanın şaşırtıcı önemine dair karardan çok daha değerli bir ders almıştır. Yine de tedirgindir. Cumhuriyetin tam üyeliğe yeniden kabulü ihtimali Demokles’in Afrika’nın tepesinde sallanan kılıcıdır çünkü. Irk ayrımı uygulayan Rodezya’nın 1966 Londra Kongresi’nde FIFA’ya kabul edilmesi endişelerin boşuna olmadığının kanıtı olur. Bu sırada, Afrika’daki bazı federasyonlara gönderilen bir mektup ulaştırılır eline. Rous’un imzasını taşıyan mektupta GAC, Rodezya, Botsvana, Moritanya, Madagaskar ve Malavi’nin katılımıyla bir “Afrika Güney Konfederasyonu” oluşturulması tavsiye edilip FIFA’nın bu oluşuma samimiyetle destek vereceği vurgulanmaktadır. 1963’te bölen futbolun 1 numarası, 1966’da parçalamaya girişmiştir. Sonraki aşamayı, yönetmeyi engellemek için oyunu sertleştirmekten başka çare yoktur.

MİHNETLİ YAR BANA LÂZIM DEĞİLSEN

Kongre o güne kadarkilerin hepsinden farkıdır… Afrika öfkesini kusmakta, delegeler ellerindeki mektubu Rous’a doğru sallayarak bağırmaktadırlar. Bununla da yetinmezler, kendilerine Dünya Kupası için verilen yarım kontenjanı istemediklerini açıklarlar! Dünya Kupası boykot edilmektedir. FIFA, finallere Kuzey Kore’nin katılacağını açıklar. Rous’un doğu bloğunu yanına çekmeye çalıştığını düşünen Tessema çılgına döner. Çekeceği silah dünyayı sallayacaktır: Abebe Bikila. Mussolini döneminde kendi ülkesinden çalınıp Roma’ya getirilmiş olan Obelisco de Azum’un önünde başladığı deparıyla çıplak ayakla koşarak 1960’ta maratonu ve dünyanın kalbini kazanıp olimpiyat tarihine altın kazanan ilk Afrikalı siyah olarak geçen, 1964 olimpiyatlarında da kazanıp iki maraton altınıyla bir kez daha tarih yazan Abebe Bikila’nın gerekirse Meksika 68’e katılmayacağını açıklar… Cezayir’den yıldırım hızında destek gelir. Uganda ve Zambia’nın yanı sıra iddialı Kenya’nın da Etiyopya’nın çıkışını desteklediğini açıklaması gerginliği daha yukarı taşırken SSCB’den gelen sinyal  zembereği boşaltır… Suriye ve Hindistan’dan sonra İskandinavlar da boykota destek verirler. Meksika, köşeye sıkışan IOC’nin kendisine attığı topu hızlı bir manevra ile iade eder. Belçika’nın çağrısıyla olağanüstü toplanan IOC, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin 1968’de yer alamayacağını açıklar. Olimpiyat 200 metre ödül töreninde kürsüde havaya kalkan iki siyah yumruk gerginliğin imzasıdır.

İNSAN NE YANA DÜŞER USTA

1970 Dünya Kupası öncesi Mexico City’de toplanan kongrede Tessema ve Benti, Rodezya’nın FIFA üyeliğine karşı çok iyi hazırlanmış bir döküman sunar. Afrika ülkeleri teklifin görüşülmemesi halinde konferansı terk etme tehdidini savururlar. Kupaya skandal gölgesi istemeyen Meksika ve destekçileri Afrika’yla beraber hareket ederler ve Rodezya’nın üyeliği askıya alınır. Rous ise futbolun oluşumuna ve gelişimine büyük katkı yapmış ülkelerle diğerlerinin aynı oy hakkına sahip olmasının yanlışlığından dem vurup üyelerinin yarısı Britanyalı olan IFAB benzeri bir yapılanmayı işaret eder. Bir adım daha atılsa da hedefe yine ulaşılamamıştır. Tessema 1972’de CAF başkanlığına seçilir. Aynı yıl Münih olimpiyatları öncesi Afrika, IOC’ye “ya ırk ayrımcılar ya biz” der ve kazanır. Tessema bir Brezilyalıya “eğer Güney Afrika’daki turnuvaya katılırsanız Afrika için Rous’tan farkın kalmaz” der. Brezilya turnuvadan çekilir. Ve 1974 Frankfurt Kongresi’nde, Tokyo’yu unutmayan Tessema şu taslağı verir: “FIFA bünyesinde bir ülke ya da kişiye ırk, din ya da etnik kökenine dayandırılarak ayrımcılık uygulamak kesinlikle yasaktır. Herhangi bir ülkeyi temsil eden ulusal federasyon ırk, din ya da etnik kökene dayanan bir ayrımcılık uygularsa FIFA’dan atılır.” Bu taslak daha önce de iki kez verilmiş ancak kabul edilmesi için gereken dörtte üç oyu alamamıştır. Bu kez 76’ya karşı 10 oyla FIFA Anayasası’nın bir parçası haline gelir. 1974 yılında dahi karşı çıkan 10, çekimser kalan onlarca ülke vardır. Kimler olduğunu tahmin etmek zor mu?.. 1957 Şubat’ında Hartum’da başlayan mücadeleyi 17 yıl sonra kazanan Tessema’nın yorumu şöyle: “Taslağın kabul edilmesindeki en kritik unsur zamanlamadır. 1974 Frankfurt Kongresi, aynı zamanda bir sonraki FIFA başkanının seçileceği kongreydi. İki aday da Afrika’nın desteğine fena halde ihtiyaç duymaktaydı ve bu yüzden Afrika’nın duruşunu sergileyen taslağı desteklemek zorunda kaldılar. Bizim Havelange’a olan desteğimizin kökeninde ise Güney Afrika ve Rodezya’nın, İngiliz başkanın desteğini aldığını bilmemiz vardı. İngiliz medyası ise Havelange’ın seçilmek için Afrika oylarını satın aldığını iddia ederek Havelange aleyhinde bir kampanya başlattı.”

Kongreden bir hafta sonra Sunday Times’da Keith Bosford, “Elden ele dolaşan kahverengi zarflardan” bahsedecektir ki aynı hikâyeyi “Faul”de Andrew Jennings de anlatır. Sanki tüm bu anlatılanlar hiç yaşanmamışçasına, Havelange’ın Afrika’nın desteğini almasının verilen rüşvet sebebiyle olduğunu ima ederler. Ancak “tüm dünya basınına açık olan kongrede ortalıkta elden ele dolaşan bu zarfları neden Bosford dışında gören olmadığı ve onun da niye bir hafta sonra hatırlayabildiği” soruları yanıtsızdır. Ne var ki Rous’un devrilmesi ve yıllardır hedeflenen kararın çıkması mücadelenin bittiği anlamına gelmez. IOC ile ipler 1976 için bir kez daha gerilir. Pek çok ülke kısa süre kala olimpiyatlara katılmayacağını deklare eder. 30 ülke de oyunlar başladıktan sonra Montreal’den çekilir. 

*Hayatım Futbol Dergisi Yazarı

ÖNCEKİ HABER

Samsun’da halk toplantısında konuşan Gürkan’dan en geniş cephede birleşme çağrısı

SONRAKİ HABER

Kartal’da öğretmenleri fişleme talimatı ortaya çıktı: ‘Sendikal sınır’ları aşanlara fişleme

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa