23 Nisan 2012 11:37

Kentsel Dönüşüm nedir?

Ali Hakkan

 Kentsel dönüşüm projeleri?
-Kent dokusunu oluşturan birçok ögenin fiziksel olarak sürekli değişim gereksinimlerine cevap vermeli, bu projeler kentin hızla büyüyen, değişen ve bozulan dokusunda ortaya çıkan yeni fiziksel, toplumsal, ekonomik, çevresel ve altyapısal gereksinimlere göre, gereksiz kentsel yayılmadan kaçınılan plan ve stratejilerle, kentsel dönüşüme ihtiyaç duyulan alanların yeniden gelişimlerine olanak sağlamalıdır.
- Kentsel yaşam düzeyi ve kalitesini artırıcı bir ekonomik kalkınma perspektifi ortaya konulmalıdır.
- Kentsel dönüşüm projeleri fiziksel ve toplumsal çöküntü alanları haline gelen kent parçalarında ekonomik canlılığı yeniden getirecek stratejileri geliştirmeyi ve böylece kentsel yaşam düzeyi ve kalitesini arttırmayı amaçlamalıdır.
Kentsel dönüşüm aynı zamanda, “fiziksel-tasarım, sosyal altyapı oluşumu, ekonomik hedefler ve projenin yönetimi” olmak üzere birbirleriyle örtüşen dört temel unsuru içinde barındırmalıdır.
Kentsel dönüşüm uygulamaları hızlı kentleşme sonucu oluşan niteliksiz, sağlıksız alanların yeniden yapılandırılması ve kentlerin yaşam standartlarını iyileştirme amaçlarını taşımalı, kent merkezlerinde kaçak yapılaşma veya hazine arazilerinin işgal edilmesiyle bozulan kent alanları kentsel dönüşüm projeleriyle tekrar kente kazandırılmalıdır.
Ülkemizdeki çeşitli kentlerde, kentsel dönüşüm sorunları farklılıklar göstermektedir. Her yörenin kendi sorunları ve bu sorunların çözümünde etkili olabilecek kaynakları mevcuttur. Yöresel imkansızlıklar ve kaynakların tespit edilmesi bunlara bağlı yerel dönüşüm strateji ve politikalarının geliştirilmesi  gereklidir.
Bu nedenle, bu alanların belirlenmesi ve uygulama sırasına göre kentsel dönüşüm projeleri yapılması gerekmektedir. Söz konusu alanların belirlenmesi zaman alacak olan bir süreçtir. Öncelikle hazine arazilerinin yer tespitlerinin yapılması, mülkiyetlerin belirlenmesi ve zemin yapısı yapılaşmaya uygun olmayan alanların saptanması gerekmektedir. Yani canlandırılması, iyileştirilmesi gereken bir alan için, kentsel dönüşüm kararı verildiğinde, çok ciddi ve özenle  işletilmesi gereken bir sürece  girilmesi göze alınarak, bu sürecin aksatılmadan sürdürülebilirliğinin planlanması yapılmalıdır.
Kentsel dönüşümlerde, ilk olarak ele alınması gereken konu? bölge insanlarının ekonomik ve sosyal sorunlarıdır. Kentsel dönüşümün? sadece yıkım, temizlik, proje ve inşaatlarla değil, sosyal ve ekonomik kalkınmaya yönelik programlarla, yerel halkın ortak gereksinimlerine ve özelliklerine uygun,  bütüncül projelerle başlaması gereklidir.
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE’DE ELE ALINIŞI
Ülkemizde bugün yaşanan kentsel dönüşüm sürecinin gelişiminde, 1980’li yıllarda başlayan imar affı süreciyle birlikte ele alınan ıslah planları, çok önemli bir yer tutmaktadır.
1970’li yıllarda barınma sorunlarını çözmek üzere gelip kentlerde, bir kısmı hazine arazisini işgal ederek, bir kısmı da hisseli tapu yoluyla belli mülkiyetler elde ederek kentte barınan, tutunan kesimlerin bir bölümü, ıslah planlama sürecinde küçük sermaye eliyle kentsel ranttan pay almaya başladı. Kentsel ranttan alınan bu pay, kentteki yapılaşmayı ve silüeti çok yoğun bir şekilde değiştirdi. Bu alanların  sosyal, ekonomik ve fiziksel bir çok ortak gereksinimlerini kent mekanında konumlandırmak suretiyle, mevcut sosyal ve fiziksel altyapının kaldıramayacağı bir yükü bu bölgelere yükleyerek, hem planlama amaç ilkelerinin yanlış kullanılmasına, hem de yozlaşmasına yol açtı.
 2000’li yıllarda ise, kentsel dönüşüm sürecinde, kentlerin imar rantı ve küçük sermaye eliyle dönüşebilen alanların dışında kalan çok geniş bir bölümünün kentsel rant aracılığıyla dönüşemediğini, buraların ‘70’li yıllarda, ‘80’li yıllarda yaşadığı umut, kente tutunma, kentte daha iyi bir yaşam düzeyi hayallerinin erozyona uğraması ve bunlara bağlı olarak kente bağlılığın büyük ölçüde azalmasıyla çöküntü alanlarına dönüştüğünü, terk edildiğini, 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren yaşamaya başladık.
Bu çerçevede kentsel dönüşümün, 2000’li yıllardan sonra ortaya çıkan Neoliberal  yaklaşım tarzını  3 olgu belirledi.
     * Büyük inşaat şirketlerinin daha önceden elde ettiği alanları  kentsel dönüşüm alanı şeklinde belirleyerek sermayeye kaynak aktarılması; Bu gelişmelere ‘’Mortgage’’ denilen uzun dönemli konut edindirme  finansman yöntemi de eklediğinde, sistemin işleyebilmesi için siyasi  iktidarın kamu finansmanı aracı olarak devreye soktuğu ‘’TOKİ’’  ile beraber, bugün yaşanan kentsel dönüşümün yasal, siyasal ve ekonomik çehresi oluşturulmuştur.
Türkiye’de kentsel dönüşüm süreçlerinde  Başbakanlık Toplu Konut İdaresi kamu adına devreye girmekte, bu alanlarda yapılmak istenen dönüşümlerin tetikleyicisi olmaktadır. Kendisine yasal çerçeve ile verilen bu rolle birlikte, dünyada ve Türkiye’de kentsel dönüşüm uygulamalarını Kamu İktisadi Teşekkülü  misyonu ile üstlenen bu kurum, adı geçen  alanlardaki kamu müdahalelerini kendisine tanınan olağanüstü yetkilerle gerçekleştirmektedir.
Kentin boş alanlarında ya da özel mülkiyetteki büyük arazilerinde sermaye şirketleri kendileri proje ve uygulama yaparken, kentte proje yapılması için riskli gecekondu alanlarında TOKİ’nin devreye girdiği görülmektedir.
Kentsel dönüşüm Türkiye de, Yönetimlerce gayri menkullere yatırım amaçlı, toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısından referans almadan, sadece fiziki mekanın düzenlenmesi olarak algılanmakta ve dönüşüm süreciyle üretilen mekanların kentin ruhuna ve mekanına yabancı, hatta aykırı olması kaçınılmaz bir hale gelmektedir.

SONUÇ OLARAK:

Kentsel dönüşüm alanlarının planlamasında göz önünde bulundurulması  gereken temel unsurlar şöyle özetlenebilir;
Dönüşümün, tüm kent düzeyinde yaratacağı etkiler araştırılmalı, bütünsel  bir  planlamanın  sonucu olarak oluşturulacak bir kentsel  dönüşüm stratejisi izlenmelidir. Dönüşümün nasıl ve ne şekilde yapılacağı, kentin ortak gereksinimleri gözetilerek belirlenmeli, “yalnızca  rant amaçlı” uygulamalar bir an önce terk edilmelidir.
Kentsel dönüşüm uygulamalarını yönlendiren plan ve projeler toplum ve kamu yararı ilkelerine uygun olarak elde edilmeli, pazarlama ve rant uğruna mimarlık, mühendislik ve planlama meslek ilkeleri göz ardı edilmemelidir.
 *Dönüşüm sonucu ortaya çıkacak kentsel çevrenin belirlenmesi ve projenin yönetimi sürecine halk katılmalıdır.
* İmar aflarının yarattığı hakların ötesinde bir yaklaşım geliştirilerek, barınma ve konut hakları göz ardı edilmemeli, bu alanlarda yaşayanlar açısından kentsel dönüşümün sosyal bir yıkıma dönüşmesi engellenmelidir.
* Bu bölgelerde yaşayan halk dönüşümle yaşadıkları çevreden uzak yerlerde iskan edilmemelidir. Kentsel dönüşüm sonucu elde edilecek konut çevresinin  kültürel, işletme ve yönetim boyutu ile bölgede iskanlarını devam ettiren kesimlerin yaşamlarını sürdürecek bir yapıda tasarlanması sağlanmalıdır.
* Bölgede  kiracı  olarak yaşayanların da  barınma  hakkı  olduğu  unutulmamalı  ve onların da bu süreç sonunda barınma haklarının korunması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

GENEL DEĞERLENDİRME

Yukarıda  geniş bir çerçevede sunulan Kentsel dönüşüm kavramı, amaçları ve hedefleri ile heyecan verici gibi gözükse de bugüne kadar ki uygulamalara baktığımızda ise tersine bir durumla karşı karşıyayız. Ülkenin neredeyse tamamına yayılan ve TOKİ eliyle hiçbir bilimsel veriye dayanmadan tek tip ve kimliksiz bir mimari tavırla üretilen kentsel dönüşüm projelerinin başarılı olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değildir.
Birçok bölgede uygulanan bu projelerin Kamu Yararına olduğunu söylemek ise neredeyse hiç mümkün değil, projelerin seçildiği alanlara bakıldığında bu alanlarda tasarlanan projelerin kamu yararından ve yoksul halk kesimlerini konut edindirmekten çok rant amaçlı ve belli bir gelir grubuna hitap eden projeler olduğunu söylemek mümkündür.
TOKİ’nin Başbakana bağlı  olduğu ve Devlet Denetleme Kurulu tarafından dahi denetlenemeyen tek kurum olması bu anlamda da oldukça düşündürücüdür.
İstanbul’daki Kentsel rantı ile ilgili olarak ise Mecliste tartışılan Afet Altında Kalan Alanların Dönüştürülmesi Kanunu yani Kentsel Dönüşüm Kanunu ile birlikte tüm ülkemizin Kentsel Dönüşüm Alanına dönüştürüldüğü açıktır. Bu kanun ile tüm kentler yeniden yapılandırılacaktır ve bu çerçevede elde edilecek Rant 10 milyar dolarlık bir rant olduğu hesaplanmaktadır. Tüm Bütçenin 3-4 katı kadar bir ranttan söz edilmektedir. Tabii ki en büyük rant aracı olan kent ise İstanbul olacaktır. Başbakanın açıkladığı çılgın projelerin odağında İstanbul olduğu bilinmektedir


SİNAN’IN ŞEHİRCİLİK ANLAYIŞI

Mimar Sinan’ın 16.yy Osmanlı Devleti sınırları içindeki çalışmalarını bugünkü anlamda şehir planlama kapsamında ele almak, gelişimini baştan sona tasarladığı bir yerleşme olmadığı için söz konusu olamaz. Sinan’ın uygulamaları ancak büyük alanlar üzerine yerleşen, çevrelerine uyan veya çevrenin biçimlenmesini yönlendiren, odak oluşturan kentsel ögeler tasarımıyla kent planlama kapsamında ele alınıp irdelenebilir.
 16.yy’ın güçlü ekonomik dinamiği çerçevesinde büyük etkinlik gösteren Mimar Sinan’ın gerçekleştirdiği projelerin kent tasarımındaki rolünü, çevrenin oluşumuna katkılarını anlayabilmek ve değerlendirebilmek için 16.yy’da kent ile ilgili kararların nasıl alındığına ve uygulamaya konulduğuna göz atmak gerekir.
Osmanlılarda kent yönetiminden kadılar sorumludur. Devletin başkenti olan İstanbul’da kadılık kurumu diğer Osmanlı kentlerinden farklı özellikler taşımaktadır. İstanbul Kadısı sultana danışarak hareket etmektedir. Mimarbaşı olarak Sinan’ın sorumlulukları arasında  bugün kentlerin bayındırlık ve belediye hizmetleri arasında sayılabilecek konular da yer almaktadır. Bunlar;
. Yapım etkinliğinin denetimi
. Uygun olmayan yapıların yıkımı
. Kent yollarının yapımı ve bakımı
. Köprü yapımı
. Kente su sağlanması
. Kanalizasyon denetimi olarak sıralanabilir.
. Sinan yalnız kentin günlük hizmetlerini yerine getirmekle kalmamış, büyüyen kentin gelecekteki gereksinimlerini karşılayacak projelerle de uğraşmıştır. Sinan’ın büyük projelerinin çoğu kamu yararına gerçekleştirilmiş vakıf olarak adlandırılan hizmetlerdir.
Bu hizmetlerin en önemlilerinden birisi, İstanbul’a su getirilmesi projesidir. Kanuni Sultan Süleyman İstanbul için iki su yolu yaptırmıştır. Sinan’ın 1554-1563 yıllarında üzerinde çalıştığı birinci proje, olağanüstü bir mühendislik ürünü olarak kabul edilen Kırkçeşme Suyolu’dur. Bu sistemin çeşmelerle gerçekleştirilen kent içi dağıtımı, İstanbul kent yaşamına önemli bir katkıdır. Mimar Sinan’ın su ile ilgili diğer projesi ise Süleymaniye Külliyesi Suyoludur.
Sinan’ın mimar olarak mesleki etkinliğinin büyük bir kısmı dini ve din dışı eğitim, sağlık hizmetleri, misafirler ve bilim adamları, öğrenciler ve fakirlere barınma, yemek olanakları sağlayan ve imaret kavramı altında toplanan külliyeler yapmakla geçmiştir.
Sinan’ın etkili olduğu diğer bir kamu hizmet alanı ise köprü yapımı ve şehirler arası yollardaki konaklama yapılarıdır. Bu etkinlik Osmanlı İmparatorluğu’nun ulaşım ağı ile yakından ilgilidir. Sinan’ın köprü yapımı etkinliği daha çok İstanbul’dan Balkanlara giden yol üzerinde yoğunlaşmıştır.
Mimar Sinan’ın şehircilik alanındaki etkinliği, mevcut kentleri geliştiren, yenilerinin nüvesini oluşturan külliyelerin inşası şeklindedir. Mimarbaşı olarak görev yaptığı 50 yıl boyunca Mimar Sinan kentlerdeki günlük yaşamın ve ana yollar üzerindeki ulaşım ve konaklama koşullarının iyileştirilmesine katkıda bulunmuştur.
Sinan en yoğun hizmeti İstanbul kentine vermiş, Kırkçeşme suyollarına ek olarak Üç Sultan Külliyesi birçok vezir ve daha küçük boyutlu külliye ile 16.yy İstanbulu’nun günümüze ulaşan dokusunu oluşturmuştur.
Sinan’ın şehircilik anlayışında üç temel nokta göze çarpar :
-Arazi topoğrafyasına uyum sağlama
-Çevre ve şehir silüetine uyum sağlama
-Bazı sokaklarda etkili manzara sağlama
Sinan’ın çevre silüetini oluşturma, kendinden sonra oluşacak çevrenin boyutlarını belirleme çabası, çağımız mimarisinin kent analojisi ve yakın çevreyle asimilasyonu kavramları ile birebir örtüşür.

*Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı

Evrensel'i Takip Et