02 Nisan 2016 10:18

Konuşmadıkça birbirimizden öğrenemeyiz

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak her yıl birçok emekçi kadını buluşturduğumuz 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bu yıl da bir etkinlik düzenledik

Paylaş

Adile DOĞAN

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak her yıl birçok emekçi kadını buluşturduğumuz 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bu yıl da bir etkinlik düzenledik. Etkinliğe hazırlanırken sözümüzü nasıl daha etkili söyleyebileceğimizi, daha çok kadınla taleplerimizi nasıl ortaklaştırabileceğimizi tartıştık. Bu süreçte birçok kadın arkadaşımızla birlikte kapı kapı dolaşıp etkinliği duyurmaya çalıştık. 
Dernek üyesi arkadaşlar dolaşırken küçük bir dükkanın içinde birçok kadının bir şeylerle uğraştığını görünce merak edip içeri girmişler. Kibrit işi yaptıklarını öğrendikleri kadınlara derneği anlatıp etkinliğe davet etmişler. Etkinlik günü kibritçi kadınlar grup halinde geldi. Program sırasında ben dernek adına bir konuşma yaptım. Konuşmamı dinleyen kibritçi kadınlar küsüp salondan ayrılmışlar. Birkaç gün sonra kibritçi kadınları davet eden üyemiz yanlarına gidip neden ayrıldıklarını sorduğunda, “Biz bu düzeni zor getirdik, memnunuz, siz bozmaktan bahsediyordunuz” demişler.
Peki, ben etkinlikte ne demiştim de küsüp salonu terk etmişlerdi? 
Günde beş kadının öldürüldüğünden, katillerinin yasalardan ötürü saygın tutum indirimi aldığından bahsetmiştim. “İş kazalarında ölen işçiler için ‘kader’ ve ‘fıtrat’ deniliyor. Çocuklar istismara uğruyor, istismarcılar, kravat taktığı için ceza indirimi alıyor. Fabrika işçisi kadınlar eşit olmayan koşullarda güvencesiz fazla mesailerle 16 saat çalıştırılıyor. Ustabaşları tarafından tacize uğruyor. Cizre’de ve Sur’da sivil halk katledildi. Kadın bedenlerine işkence yapıldı. Ölülerini gömemeyenler cesetleri buzdolabına koydu. Bu savaşa karşı barışı savunalım ki biz de çocuklarımız da zarar görmesin” demiştim özetle. Bütün kadınların birleşmesi gerektiğini söyleyip, açlığa, yoksulluğa ve savaşa karşı mücadeleye çağrıda bulunmuştum. 
 

16 SAAT ÇALIŞMANIN KARŞILIĞI 5 TL
Dernekten arkadaşlarla kibritçi kadın arkadaşlar ile sohbet etmek için yanlarına gittik. Samimi bir şekilde bizleri içeri davet ettiler. Burası bir atölye gibi çalışıyor, evlere iş veriliyordu. Orada kaldığımız iki saate yakın süre içinde yüze yakın kadın uğrayıp iş aldı.
Burada sadece kibrit işi yapılmıyor, tekstilden boncuk işine kadar bir sürü iş veriliyor kadınlara. Bu atölyede çalışan kadınların yanı sıra yaklaşık 300 kadın da evine iş götürüyor. İki çocuğuyla birlikte bir kutunun başında çalışan bir kadın, bu işi can sıkıntısından yaptığını belirterek “Parası bir şey değil zaten ama evde durup ne yapacağım?” diyor. Kadınların birçoğu evdeki işleri bitirip buraya geldiklerini, üç dört saat çalışıp akşam yemeği yapmaya eve gittiklerini anlatıyor. 1000 tane kutuya kibrit doldurmanın karşılığı ise sadece 5 TL. 
 

ORTAK PAYDA YOKSULLUK
Bu işleri inanılmaz ucuza yapan kadınların her birinin farklı bir hikâyesi var, ama hepsinin uğraştığı tek gerçek yoksulluk. Kendisi akciğer hastası olduğu halde bu tozlu işi evinde yapmak zorunda olan kadın, eşini iş kazasında kaybetmiş. “Çocuklar aç kalmasın diye çalışıyorum” diyor. “Peki doyuyorlar mı?” diye sorduğumda “Tabii ki hayır, belediyenin ödediği 480 TL var” diye ekliyor. 
Etkinlikte kızıp giden kadınlardan biri “Allaha şükürler olsun, eğer bu iş olmasaydı biz ne yapardık? En azından evin bir faturasını ödüyoruz. Bu işi yaparak kızlar kendilerine çeyiz dizdiler” diyor. “Yorulmuyor musunuz?” diye sormama gerek kalmadan, kadınlardan biri “1000 kutu kibriti, sabah başlayıp gece ikiye kadar oturduğunda ancak bitirebilirsin” diyor. “Yani başka hiçbir iş yapmadan 16 saat çalıştığınızda 5 TL kazanabiliyorsunuz” dediğimde, “Biz halimizden memnunuz, bu düzeni beğeniyoruz” diyorlar. 
AKP iktidarını beğendiklerini söyleyen kadınlar, “İlk iktidarda olduğu dönem hepimiz çok uğraştık. Dini bütün haksızlıklara karşı başörtüsünü savunan kim vardı!” diyorlar. “İkinci dönem paralel ve dışardan ülkemizi istemeyenlere karşı mücadele ettiğini, onların da sonunu getirdiğini, ülkenin tam rahata kavuşacağı sırada dış güçlerin ülkemizi karıştırmak istemesiyle birlikte bir sürü terör olayı çıktığını ama cumhurbaşkanının iyi direndiğini” söylüyorlar. 
“Benim konuşmama neden kızdınız?” diye sorduğumda, “Söylediğin şeyler doğru ama hangi cesaretle başbakana, cumhurbaşkanına karşı böyle bir konuşma yaparsın? Ne de olsa onlar devlet büyüğü, bu kadar acımasızca eleştirmen doğru değil” diye yanıtladılar. 
Bu ülkede kadın cinayetlerinin çok fazla olduğunu kabul ediyorlar. Ama “hükümetin bu konuda üstüne düşeni yapmak için çalıştığını, eksikleri olduğunu ama kadınların her şeyi devletten beklememesi gerektiğini” düşünüyorlar. “Kadınlar dayak yemesinler, biraz karşı gelsinler, boyunlarını eğmesinler” diyorlar. 
 

BİRBİRİMİZE KAPILARIMIZI AÇTIK
Bütün bu konuları kendilerinin de içinde olduğu bu koşullarla beraber konuştuk. Sur ve Cizre’de yaşananlara ve Kürt sorununa karşı oldukça soğukkanlı yaklaşıyorlardı. Bölgede kesinlikle sivil halkın ölmediğini, sadece teröristlerden temizlendiğini söylüyorlardı. “Bu savaş devam etmeli” derken kendi çocuklarını askere göndermek istemiyorlardı.
Sohbet sırasında “Evet bu konuda haklısınız” ya da “Biz böyle bilmiyoruz” dedikleri çok şey vardı. “Bu sorunları siyasetten bağımsız tartışırsanız, evet kabul ediyoruz. Ama siyaset üzerinden her şeyi tartışmanız yüzünden biz de sizlere karşı farklı doluyoruz” diyorlardı. 
Biz bu tartışmayı yaparken etrafta bizi dinleyen başka kadınlar da vardı. Devletin yapmadıkları üzerine ortaklaştığımız birçok konu da oldu. “Konuşmadıkça bunları öğrenemeyiz” diyen kadınlarla birbirimizden epeyce şey öğrendik. Halen “yanlış düşünüyorsunuz” diyenlerin yanı sıra dernekte bizle buluşmaya karar veren kadınlar olduğunu görmek de güzeldi. Bu sohbetle artık birbirimize kapılarımızı açtığımızı düşünüyoruz. 

ÖNCEKİ HABER

Ekonomik Özgürlük Parantez Değil Eşit Yaşamın Önkoşuludur

SONRAKİ HABER

Çalışarak açlık çekeceğimize grevde açlık çekelim!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa