Şampiyonların kahvaltısı tatsız tuzsuz
Haftaya kahvaltılarını doğru düzgün yapamayan şampiyonların son akşam yemeğine mi tanıklık edeceğiz yoksa yarı finalde son 7-8 sezondur alıştığımız isimler bilinen şovlarıyla gösteri merkezlerinde sahne mi alacak hep birlikte göreceğiz.
Eren LOĞOĞLU*
Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finalde ilk ayak geride kaldı. Skandalların ardı arkası kesilmeyen ve en son Panama Belgelerinde de yetkililerinin adı geçen UEFA’nın kura çekimini ayarladığı iddia edilmişti. Atletico elenme olasılığı en yüksek takım Barça ile eşleşiyor, Bayern ve Real Madrid görece kolay rakiplere karşı tur atlıyor ve dördüncü takımı da para liginden gelecek olan City-PSG eşleşmesinin galibi belirliyordu. Şampiyonların kahvaltısı beklendiği gibi büyük midelere layık olmadı ve brunch ile karışıp uzatmalara, rövanşa bırakıldı.
SALI: BİR DEMET FUTBOL
El Clasico’da iddaa firmalarının yüzünü güldüren ancak kendisini pek güldürmeyen bir sonuç alan FC Barcelona, 10 puanlık fark, rehavet, milli maç arasıyla Güney Amerika’ya uçup dönen ve jetlag yaşayan Messi, Neymar, Suarez gibi bahanelerin arkasına sığındı. 3 Ekim’den bu yana 39 maç kaybetmeyen Katalanlar bu süreçte yakaladığı maç ritmine ve temposuna ilk yarı zaman zaman ulaşsa da özellikle öne geçtikten sonra oyunun kontrolünü kaybetti ve Real, Marcelo, Carvajal gibi beklerin alan açıcı top sürmeleriyle Luis Enrique’nin takımının pas hatasını değerlendirme şansını da ortadan kaldırıp sürpriz bir galibiyete uzandı. Rakitic’in çıkıp Arda’nın girmesiyle gelen yenilgi gecenin tartışma konularından biri oldu. Arda sahadayken ya oyun kurulma esnası topun olduğu bölgeye çok yakın kalıp kaybolmuş gibi gözüküyor ya da savunmada rakibi karşılaması gerekirken kendini öne ve çizgiye doğru atmış pozisyonda yakalanıyor. İlk 11’in daimi üyesi olamayan ve rotasyonun önemli parçası halini alan Arda için Atletico maçında bu rolü La Masia’dan yetişen Rafinha’ya kaptırması onun geleceğini çizebilir ve bir sezon sonra İngiltere yollarına düşmesine sebep olabilir. Hep söylendiği gibi Barça dışarıdan gelen oyuncuların entegrasyonunu zorlaştıran ve ezber içeren bir oyun yapısına sahip. Rakitic de altı aylık bir periyotta adaptasyon güçlüğü çekmişti, hatırlatmak gerekirse. Madrid tarafındaysa farkı yaratan medya baskısıyla Rafa Benitez’in 4-0 kaybedilen ilk El Clasico’da oynatamadığı Casemiro oldu. Ramos, Pepe ile birlikte sertliklerini ve biraz da hakemin taviz vermesini iyi kullanarak Messi’yi merkezde pasifize etmişlerdi. Son bölümdeyse sakatlığını atlatan Bale, ona hız mı yok derken hızını yitirdiği ancak son vuruş kalitesini koruduğu görülen Ronaldo fişi çekti. Atletico’nun eleme maçı stratejisi olarak zaman geçiren, faul alan ve temastan kaçınmayan oyunu Barça’yı bozdu ve Torres deplasman golünü atmasına karşın iki sarı kartla oyundan atılıp Katalanların ikinci yarı geri dönüşünün yolunu açtı. 2010 ve 2012’de Guardiola Barça’sının sahte 9 ile kapanan savunmaları açamaması problemini gerçek 9 Luis Suarez çözdü ve iki karambol ortasında galibiyeti getirdi. Eski düzene kontratak yanında bir başka disiplin daha katmayı başarmıştı Lucho. Bu skor Calderon’da yeter mi? Ama yedi maçtır Simeone’yi yendiğini ve bunu yapmanın zorluğunu (Real Madrid son 11 maçında Atletico’yu 1 kez yenebildi) göz önüne koyunca bir avantaj elde edildiği muhakkak. Maç sonu Filipe Luis’in “Barça UEFA tarafından kollanıyor” demeci Simeone’yi kızdırsa da Madrid basını Katalanların rakiplerinin hep eksik kalmasını manşetine taşımayı ve taş atmayı ihmal etmedi. Salı gecesinin ikinci maçında Bayern, Benfica’yı ikinci dakikada bulduğu golle 1-0 geçerken Allianz Arena’daki geçmiş performanslarını arattı. Porto, Shakhtar, Arsenal gibi Şampiyonlar Ligi gediklilerine gol yağdıran Bavyera ekibinin tek golle yetinmesi şaşırtıcıydı. Belki de üçüncü sezonunu geçiren Guardiola’nın ayrılacağının kesinleşmesi çok az da olsa motivasyon kaybına yol açmış olabilir. Savunmadaki sorunlarını minimuma çekebilirse, Ribery’nin de dönüşüyle Bayern hâlâ Kupa 1’in en önemli iki adayından biri ve bekleri orta sahalaştırıp hücumda topla ilerleyebilen dört oyuncu ve bir santrfor tercihiyle klasik futbol bakışını (önde üçlü veya dörtlü yerine beşli) ters yüz eden Pep için başarılı tanımını ancak bu kulvar sağlayabilir.
PERŞEMBENİN GELİŞİ ÇARŞAMBADAN BELLİ Mİ?
Çarşamba gecesi kelimenin tam anlamıyla şok ediciydi. Premier Lig’de Leicester ve Tottenham’ın arkasında kalarak büyük hayal kırıklığı yaratan City’nin tıpkı Bayern gibi Pellegrini’nin sezon sonu gönderileceğinin duyurulmasıyla bir nebze odaklanma sorunu yaşadığı dile getirilebilir ancak Paris’te buldukları iki fırsat golü onlara hayata tutunma şansı verdi. Zlatan kaçırdığı penaltıyla açılışı yapamayıp Agüero, Silva, De Bruyne gibi hızlı hücumda etkili isimlere alan bulma imkanı tanırken PSG, Cavani ile çift forvet oynamasının elit seviyedeki zararını bir kere daha gördü. Zlatan’ın ne tam 9 ne de tam 10 numara olarak oyun içi pozisyonunun belirlenememesi yanına eklenen bir başka hedef golcüyle rakiplerin nümerik avantajına dönüşüyor ve uzun yıllardır bu seviyede futbol oynayıp Şampiyonlar Ligi kazanmamış olmasını taktiksel açıdan buna yorabiliriz. İngilizler kendi coğrafyalarında peri masalıyla büyülenmiş gözükürken City tur kapısından içeri gibi herkesi derinden sarsmayı sürdürebilir. Belli mi olur, Pep 2013’te Bayern’e gittiğinde Heynckes hiçbir şey kazanmamıştı ama antrenör değişimi kararı açıklandıktan sonra üçleme yaptı. Bu vaziyetler hayra alamet diye nitelendirilebilir ama City’ye PSG karşısında bundan daha fazla tesadüf gerekeceği kesin. İlk maçların son tangosu Volkswagen Arena’da oynandı. Wolfsburg ligdeki kötü gidişatının aksine Şampiyonlar Ligi’nde çizdiği iyi grafiği sürdürüp Perez’in Galactico’su 2-0 ile geçmeyi başardı. Kolay kuralar çekmekle itham edilen Real Madrid’in geçen sezon Schalke’ye de evinde 3-4 kaybettiğini akla getirince son dönem futbola İspanya ile yön veren Almanların onlara ters geldiğini kabul etmeliyiz. Draxler, Schürrle gibi elit futbolcu olma yolunda birkaç adım daha atması gereken isimlere sahip Wolfsburg ilk maç itibariyle bunu gerçekleştirmiş görünüyor. Tarihi ağırlıyla, atmosferiyle karabasan gibi rakiplerin ve hakemlerin üzerine çökebilecek Santiago Bernabeu’de iki farklı skoru bile bir mesele. Dortmund’a karşı 4-1’ten turu çevirmeyi başaramamıştı Real birkaç sezon önce ancak Wolfsburg’un Klopp’un takımı kadar baskın bir karaktere sahip olduğunu ifade etmek zor ve işler bir anda gölge oyununa dönebilir. Haftaya kahvaltılarını doğru düzgün yapamayan şampiyonların son akşam yemeğine mi tanıklık edeceğiz yoksa yarı finalde son 7-8 sezondur alıştığımız isimler bilinen şovlarıyla gösteri merkezlerinde sahne mi alacak hep birlikte göreceğiz.
[email protected]