Ozan Özgün ÇÖRDÜK
Pamukkale Üniversitesi
Prusya Krallığının Saksonya eyaletinin küçük bir kasabasında yaşama merhaba demiş Nietzsche. Günümüz popüler kültürünün elinden düşürmediği bir düşün insanı. Dikkat çekici bıyıkları ve bir o kadar çekici görünen aforizmalarıyla çoğumuzun yaşantısına uzanmayı başarmış ya da özenle ulaştırılmış. Ancak Nietzsche’yi duygusal ve iyi niyetli biri olarak nitelemek oldukça güç. Zira o fırça bıyıkların ardında uçuşan pireler oldukça rahatsız edici.
Bu uçuş uçuş pireleri inceleyip, görüngünün ardındaki gerçeği keşfetmek bizim için artık bir mecburiyet oldu. “Tanrı Öldü” diyen Nietzsche’nin bütün düşüncelerinin hepsi bu kadar karizmatik, romantik ve şairane değil. Tam aksine itici, aşağılayıcı ve kötürüm bir haldedir. Şimdi konuyu çok uzatmadan sözü Nietzsche’ye verelim ve onun üstün sınıf teorisine değinelim. “Üstün sınıf ki ben ona azınlık diyorum, üstünlüğü dolayasıyla azınlığın haklarına sahip olacak; yani yeryüzünde mutluluğu, iyiliği, güzelliği o benimseyecek, temsil edecektir. Çünkü, aşağı sınıf araç ve yukarı sınıf amaçtır. Din, miskinlik öğreten ahlak, sürü için iyidir; aşağı sınıfa uyuşturucu bütün nitelikler verilsin. Yüksek sınıfın amacı kendi kendisidir, aşağı sınıfı yükseltmek değildir. Halkı aydınlatmak, ağır işleri yapabilmesi için gerekli bilgiden çok daha fazlasını öğretmek, çok okutmak hiç doğru olmayıp büyük bir kötülüktür. Çünkü aşağı sınıf uyanınca, kendi durumunu ötekilerle karşılaştırmaya başlar. Bu karşılaşmadan doğacak tehlikeyi önlemek için, en iyi çare kışla düzenini bütün topluma uygulamak, asgari devlet kurmaktır.” İşte Nietzsche’nin ardından saçılan inci taneleri. Sürekli önümüze çıkan aforizmalarından çok farklı ve oldukça itici düşünceler.
Nietzsche’nin bıyıklarının ardında sakladığı pirelerin bulaşıcı olduğu ve bu rahatsızlığın hala devam ettiğini söylemek yanlış olmaz. Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı çıktığı bir TV programında şöyle demişti; “Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır.” İşte Nietzsche’nin bu kötürüm ve itici düşüncelerini takip eden biri daha. Ne demişti ünlü düşünürümüz; halkı aydınlatmak ve çok okutmak doğru olmayıp büyük bir kötülüktür. Eğer insanlar cahil bırakılmazsa sayın Bülent Arı mutluluğu, iyiliği, güzelliği nasıl benimseyecek ve nasıl rahat oturacak. Bülent Arı’nın zenginliğin ve hayatın sefasını sürdürmesi için insanların cahil olması gerektiği şüphesiz. Neden dersek cevabını vermişti ünlü düşünür Nietzsche; aşağı sınıf uyanınca, kendi durumunu ötekilerle karşılaştırmaya başlar. İşte bu yüzden Bülent Arı ‘Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor’ diyor. Bu karşılaşmadan doğacak tehlikeyi önlemek için, en iyi çare kışla düzenini bütün topluma uygulamak, asgari devlet kurmaktır demişti Nietzsche. İşte bu durumun geldiği son nokta tam da burası. Bu gün Bülent Arı’nın söyledikleri bize her şeyi anlatıyor aslında. Egemenler kendi sefalarını devam ettirebilmek için geriye kalan tüm halkı eğitimsiz bırakmak isterler. En ufak bir bilinçlenme hareketinin önüne geçmek için ise Nietzsche’nin formülünü kullanırlar. Yani kışla düzenini bütün topluma uygulamak, asgari devlet kurmak. Günümüz Türkiye’sinde ve öncesinde de yapılan ve yapılmak istenen tam da bu olsa gerek. Prof. Dr. Bülent Arı’nın desteklediği ve AKP hükümetinin icraatını yaptığı fikrin temeli, kışla düzenine sahip bir toplum ve savaş.
Evrensel'i Takip Et