Fethiye Davası kadın dayanışmasının sembolü
Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar, kamuoyunda Fethiye Davası olarak bilinen “toplu tecavüz davası”nın yarın görülecek duruşmasına katılmak üzere Muğla’nın Fethiye ilçesine doğru yola çıkmaya hazırlanıyor.Deliller sabit olmasına rağmen savcılığın sanıklar hakkında beraat istediği davaya İ
Deliller sabit olmasına rağmen savcılığın sanıklar hakkında beraat istediği davaya İzmir’den kitlesel olarak gidecek olan kadınlar, sonuç ne olursa olsun bu davanın kadın dayanışmasının sembolü haline geldiğini ifade etti. İzmirli kadınlar, tecavüz davalarında kadın beyanının esas alınması taleplerini bir kez daha yineledi.
İzmir Kadın Platformu yürütme kurulundan Gamze Coşkun ve Gülizar Aytekin, dava sürecini gazetemize değerlendirdi.
YAN YANA DURMAKTAN BAŞKA ÇARE YOK
Gamze Coşkun, hukukun işleyişini eleştirerek, sistemin tecavüze uğrayan kadını şikâyetçi olmaya teşvik etmediğini, kolaylaştırıcı olmadığını aksine erkeği koruduğunu dile getirdi. “Adalet bunun neresinde” diye soran Coşkun, “Bu durum, diğer tecavüze uğrayan kadınları cesaretlendirmez ve tecavüz görünür hale gelmez. İşte tam da bu noktada kadın dayanışması çok önemli. Bu yüzden, 27 Nisanda Fethiye davasına, Kadın Platformu olarak kitlesel katılım göstereceğiz. Çünkü bizim tek gücümüz dayanışmamız. Erkeklerin arkasında tecavüz sanıklarının avukatlığını yapan Muğla Barosu Başkanı özelinde bir baro bile var. Biz kadınların ise yan yana durmaktan başka çaresi yok” dedi.
MÜNFERİT DEĞİL SİSTEMATİK
Gülizar Aytekin de, kadın hareketinin ve tecavüz sonucu dava açan kadınların, tecavüzün münferit değil sistematik olduğunu hatırlattığı için devleti ve toplumu rahatsız ettiklerini söyledi.
Tecavüze uğrayarak kadının mağdur değil de “sanıkmış” gibi kendini savunmak zorunda bırakıldığının da altını çizen Aytekin, “Kadın ‘iftiracı’ konumunda gösteriliyor. Kendisine tecavüz edildiğini kanıtlamak zorunda bırakılıyor. Oysaki bu tür davalarda kadının beyanı esas alınmak zorundadır. Kadın tecavüz edildiğini söylüyor ise, erkek bunun aksini kanıtlamak zorunda olmalıdır. Kadın şikâyetçi olmadığı zaman, başka kadınların da tecavüze uğramasının önü açılır. Bu yüzden tecavüzcüler deşifre edilmelidir. Caydırıcı cezalara çarptırılmalıdır” dedi.
Tüm-Bel Sen 2 Nolu Şube Başkanı Aygün Öğrendi ise, KESK olarak Fethiye davasını yakından izlediklerini ifade ederek, KESK’in davaya müdahil olmak için başvurduğunu ancak reddedildiğini hatırlattı.
Mahkemenin takındığı tutumu şaşırtıcı bulmadıklarını belirterek, AKP’nin çıkardığı yasaların kadını değil aileyi koruduğunu söyledi. “Kadın, eğer aile içindeyse kadın. Ama aile dışına çıktığı zaman mağdur olmaya aday. Bakanlığın ismini bile bu yönde değiştirdiler” diyen Öğrendi, Fethiye Davası’nın sonucu ne olursa olsun, kadın dayanışmasının ve hak arayan kadınların sembolü haline geldiğini ifade etti. (İzmir/EVRENSEL)
‘SANIKLARIN AVUKATI DAVADA TARAF OLDU’
Şenay Tavuz (İzmir Barosu Kadın Hakları Komisyonu): Kadın Komisyonumuz davayı mağdur kadından yana takip ediyor. Müdafi talebimiz reddedilse de, bireysel olarak “Müvekkil vekili” sıfatıyla davayı takip ediyoruz.Burada, tecavüz sanıklarının avukatlığını yapan Muğla Baro Başkanı olan Mustafa İlker Gürkan’ın olayı kişiselleştirdiğini düşünüyorum. Kendisi bu davada taraf gibi davranmaya başladı.
'SAVCILAR DENİZLERE DE İDAM İSTEMİŞTİ'
Gamze Coşkun (İzmir Kadın Platformu): Tecavüz sanıklarının avukatlığını yapan Muğla Baro Başkanı Mustafa İlker Gürkan, İzmir Kitap Fuarı’na 68 önderlerinin anlatılacağı bir panele konuşmacı olarak gelmişti ve biz de böyle bir insanın Denizleri anlatamayacağını söylemiştik. O gün panelde Gürkan, müvekkillerini “Savcı onların hakkında beraat istedi” diyerek savundu. Yani savcı kararını kendisine dayanak yaptı. Oysaki o gün kendisi de 40 yıl önce yine bir savcının idamlarını istediği devrimcileri anlatmak için oradaydı. Hukuk kadına “İftira atıyorsun tecavüze uğradığını kanıtla” diyor. O gün Gürkan da bize “Yalan söylüyorsunuz” diyerek aynı şeyi yaptı. Yani Fethiye Davası’ndan mağdur olan kadına nasıl bakıyorsa bize de öyle bakıyor.