Dokunulmazlıklar; bir sahte demokratlık örneği daha!
'İlkeli olacağız' diyen Kılıçdaroğlu dokunulmazlık 'Evet'iyle, bir kez daha dinci liberalizmin pragmatizmine çarparak ilkelliğe demir atmış durumda.

İskender BAYHAN
Dokunulmazlıkların kaldırılması tartışması hafta boyunca gündemin ana başlıklarından biri oldu. AKP’nin bu konudaki Anayasa değişikliği önerisinin de TBMM Genel Kurulu’na gelmesi bekleniyordu. Bu olmadı ve öyle görünüyor ki dokunulmazlıklar konusu önümüzdeki hafta, hatta haftalarda gündemin üst sıralarında yer almaya devam edecek.
TALİMAT ERDOĞAN’DAN GELDİ
Bilindiği gibi dokunulmazlıklar konusu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “terörle etkin mücadele” iddiasıyla Hükümete verdiği talimatlardan birisiydi. Erdoğan’ın hedefinde HDP’li milletvekilleri vardı ve haklarında fezleke olanların yargılanıp, vekilliklerinin düşürülmesi ve cezalandırılmasını açıkça istedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ise verilen talimatı daha “kabul edilebilir” ve Hükümet açısından daha “avantajlı” hale getirme niyetiyle yeni bir çerçeve çizdi. Hakkında dokunulmazlık dosyası bulunan bütün milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının TBMM gündemine getirilmesini istedi. Anayasa gereği dosyaların TBMM Genel Kurulu’nda tek tek görüşülmesi gerekiyor. Bu da sürecin aylara yayılması demek. Bunu aşmak için de Anayasa’da değişiklik gerekiyor. Şimdi bu süreç işletiliyor. Anayasa’ya eklenecek geçici bir ek madde ile bir kereye mahsus olmak üzere bütün dosyaların toplu görüşülmesinin sağlanması hedefleniyor.
İÇ ÇELİŞKİLER ENTRİKALAR VE AKP
Cumhurbaşkanı Erdoğan gündeme getirdiği andan itibaren bu konuda başta Başbakan Davutoğlu olmak üzere Hükümetle saray arasında AKP’nin egemenlerini, elitlerini kapsayan görüş farklılıkları, iç çelişkiler ve entrikalar konuşuluyor.
Elbette “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz”. Ancak açık ki bu iç çelişki ve entrikalardan da demokratik bir adım çıkmaz.
Zira saray, hükümet ve arkasındaki egemen güçler arasında sözü edilen iç çelişkiler ve iktidar kavgası halkın çıkarları ve talepleri, memleketin demokratikleşmesi için atılacak adımlar üzerine olmuyor.
Peki neyin üzerine oluyor?
İşte bu konuda AKP’nin dünya görüşü ve politikalarını dayandırdığını söylediği tarihsel refaransların kendisi yeterince zengin ipuçları taşıyor. Halifelik ve hilafet kavgasının 1500 yıla yaklaşan tarihiyle, Osmanlı saray kavgalarının yüzlerce yılı kapsayan tarihine şöyle bir göz atmak yeter de artar bile. Bir de buna “Biz tüccar siyaseti yapıyoruz” diyerek burjuva siyasetin ana karakterini oluşturan iki yüzlülüğü eklediler.
Yani tarihsel mirasla güncel ustalığın sentezinden tencere-kapak uyumuyla çıkıyor karşımıza iç çelişki, iktidar kavgaları ve entrika birikimleri. Ama demokratikleşmenin “D”si bile çıkmıyor.
KILIÇDAROĞLU’NUN İLKELİ İLKELLİĞİ!
MHP’nin dokunulmazlıklar konusundaki tutumuna ilişkin fazla üzerine durmayı gerektirir bir durum yok. Erdoğan’ın ilk çizdiği çerçeve onlara en uygun olanıydı. Bunu da ilk açıklamarında dile getirdiler. Zaten epeyce bir süredir AKP Hükümetinin fiili koalisyon ortağı durumunda ve şimdilerde ise kendi iç çatışmalarıyla uğraşıyor.
Asıl dikkat çeken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlık konusundaki ilkeli siyaseti! Hatırlanacağı üzere CHP’nin ilk resmi tutumu “kürsü dokunulmazlığı hariç, doknulmazlıkların bütünüyle kaldrılması” yönündeydi. Şimdi ise hem bir yandan bunu söylemeye devam ediyor hem de Hükümetin dokunulmazlıklar ve Anayasa değişikliği önerisini TBMM Genel Kurulu’ndaki oylamada destekleyeceğini söylüyor.
Kılıçdaroğlu ve yönetimi tutarlı ve kararlı olmaktan, meydan okumaktan söz ediyor. Ama öyle anlaşılıyor ki “ilkeli olacağız, ilkeli siyaset yapacağız ve ilkelerden taviz vermeyeceğiz” diye çıktığı yolda bir kez daha dinci liberalizmin pragmatizmine çarparak ilkelliğe demir atmış durumda.
367 OLMAZSA REFERANDUM İHTİMALİ
Konuya ilişkin gelen en son haberlerden birisi, yabancı ülkelerdeki elçilik ve temsilciliklere referandum için hazırlıklı olunması yönünde bir yazının gittiğine ilişkindi. MHP ve CHP hükümetin önerisini destekleyeceğini açıklamış olmasına rağmen belli ki TBMM Genel Kurulu’nda Anayasa değişikliği için gerekli olan 367’nin bulunmasına ilişkin tereddütler hâlâ var.
Hükümet partisi de dahil bu üç partinin de milletvekili grupları içerisinde hoşnutsuzluklar, tepkiler olduğu biliniyor. Özelllikle CHP’deki tepkiler basına yansıyor, ancak Hükümet partisinde de fireler bekleniyor. 367 yakalanmazsa referandum ihtimalinin de gözetildiği ve bu konuda gerekli hazırlıkların bugünden gündeme alındığı anlaşılıyor.
GERİCİ, FAŞİST REJİM İNŞA ETMENİN BİR PARÇASI
Erdoğan, hükümeti ve onu destekleyenler, “terörle etkin mücadele” adı altında attıkları antidemokratik adımlara, dokunulmazlıkların kaldırılması adı altında bir yenisini daha eklemek istiyor.
Dolayısıyla atılan adım bir demokratikleşme adımı değildir. Kürt sorununda izledikleri yakma, yıkma, dağıtma ve ezme politikalarının kapsamını genişletmektir. Gerici-faşist bir politik rejim inşa etme yolunda bir adım daha atmaktır. Egemenliklerini tahkim etmek, siyasi ve ekonomik rantlarını büyütmek, sahte demokratlığın örneklerini çoğaltmaktır.
DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI İÇİN...
Demokratik haklar ve siyasal özgürlükler açısından bir ilke olarak dokunulmazlıkların kaldırılmasının anlamı şudur: Sivil, asker-polis, bürokrat, yargı bütün alanlarda seçilmiş ve atanmış olmasına bakılmaksızın yerel ve merkezi bütün yöneticilerin ayrıcalıklarına son verilmelidir. Düşünce, ifade, inanç ve vicdan özgürlüğü, siyasi faaliyet yürütme ve örgütlenme haklarının önündeki engeller kaldırılmalı, bu haklar güvenceye alınmalı ve bütün yurttaşlar eşit olmalıdır.
Dokunulmazlıkların kaldırılması için yapılması gereken bu ilkeler temelinde anayasal ve yasal düzenlemelerin yapılmasıdır.
Hükümetin istediği anayasa değişikliğinin ise bu ilkelerle hiçbir alakası yoktur. Aksine bu kapsamdaki söz ve eylemler suç sayılmaktadır. Yasa ve Anayasa’daki dokunulmazlık ve ayrıcalıklar ise kapı gibi durmaktadır.
129 milletvekili hakkındaki 567 dosya incelendiğinde bu açıkça görülür.
Evrensel'i Takip Et