28 Nisan 2016 01:50

Mimar Sinan’ın kayıp başı aslında hiç yok muydu?

Sibel HÜRTAŞ
Ankara
 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Mimar Sinan’ın Türk olduğunun ispatı adına kafa ölçümü yapılması için mezarından çıkarılan ve sonradan kaybolan kafatasının bulunması için talimat verdiğini açıkladı ama Tarihçi Ayşe Hür’e göre, aslında o kafatası hiç olmamıştı. Sinan’ın kayıp kafatası ile ilgili ezberleri bozan Ayşe Hür, bu dönemde sadece Sinan’ın değil 64 bin kafatasının ölçüldüğünü anlatıyor. 

Mimar Sinan’ın ölümünden 347 yıl sonra mezarının açılıp, kafa ölçümü yapılmasına neden olan konu onun etnik kökeninin ne olduğuydu. Bu konuda somut bir bilgi var mı?
Sinan, Kayseri’nin Ağırnas kazasından. Ancak  bugün evi diye gösterilen yerin tarihsel gerçeklikle ilgisi yok. O tarihten bugüne ev kalmaz çünkü. Kökenine gelince, Sinan’ın adı Sinan bin Abdülmennan diye geçiyor kayıtlarda. Abdülmennan sonradan Müslüman olanlara verilen isimlerdendir. Sinan’ın ölümüne yakın, Sai Mustafa Çelebi’ye ağzından yazdırdığı hatırat olan Tezkiret’ül Bünyan’da ”Bu hakir Sultân Selim Hân gülistân-ı saltanatın devşirmesi olup..” yazmaktadır. Devşirme olduğunu söyler ancak kökeni hakkında daha fazla bilgi vermez. Bu suskunluk bile gayrimüslimliği konusunda tersten bilgi verir.

Ermeni olduğuna dair iddialar?
 

Ahmet Refik Altınay, 9 Ramazan 981 (Miladi 2 Ocak 1274) tarihli bir emirnameden bahseder. Buna göre Mimar Sinan’ın üç akrabasının Kıbrıs’a sürülmemesi rica edilmiş. Akrabaların adlarından (Sarıoğlu Dügenci, Ulisa ve Nişan) hareket eden Ermeni Tarihçi Kevork Pamukciyan “Sinan’ın Ermeni olduğu belli” diyor. Pamukciyan’a göre Sinan’ın Müslüman yaptığı kardeşinin adı da Mikayel. Bazı milliyetçi tarihçiler “Hıristiyanlığını inkar edemiyoruz, bari Ermenilikten kurtulalım” diye düşünüyor olmalı ki, Ortodoks olan Karamanlılardan olduğunu söylüyorlar. Her iki tez de doğru olabilir. Çünkü tarihte saf etnik grup bulmak mümkün değil. Ancak Karamanlılar tezini destekleyen bir bilgi yok.

Mimar Sinan’ın kafatası mezarından çıkarıldı mı gerçekten?
Hatıratlar ve o dönemin gazetelerine göre çıkarılmış. 5 Ağustos 1935 tarihli Akşam gazetesi şöyle: ”Büyük Türk mimarı Sinan’ın kafatası mezarından çıkarılmıştır. Kafatası üzerinde yapılan tetkikatta bunun brakisefal yani yassı yuvarlak olduğu görülmüştür. Bütün Türkler brakisefal olduklarından büyük mimarın yalnız kültür itibarile değil, ırk itibarile de Türk olduğu bir kere daha ortaya çıkmıştır.”

Buradaki amaç neydi?

Amacı haberdeki dilden anlayabiliriz. Bilindiği gibi 1930’lar ırkçılığın tüm dünyada yükselişte olduğu yıllar. Atatürk’ün direktifleriyle kurulan Türk Antropoloji Tetkikat Merkezinin işleri arasında Karaca Ahmet Mezarlığından toplanan kafataslarının ölçümü ile Türk, Ermeni, Rum ve Musevi gibi farklı ırki kökenlere sahip çocuklar üzerine karşılaştırmalı araştırmalar yapmak var. Türk Tarih Kurumu da tarihteki ünlü şahsiyetlerin ırkını merak ediyor. Daha doğrusu bunların Türk ırkından olduğunu peşinen kabul edip fiziksel kanıtlarla ispata soyunuyorlar. Ancak temkini de elden bırakmıyorlar. Nitekim Türk Tarih Kurumunun 6 Ağustos 1935 günlü gazetelerde çıkan açıklamasında, mezarın açılıp incelendiği kabul ediliyor ancak varılan sonuçlardan söz edilmiyor.  

Neden?
Bunun nedeni ortada incelenecek bir kafatası olmaması olabilir. Çünkü mezarı açan heyette yer alan Mimar Sedat Çetintaş, 24 Nisan 1963 tarihli Yeni İstanbul gazetesinde şunları anlatıyor: ”Tamamıyla kesme taştan yapılmış olan lâhdin yan tarafından toprağa girerek bir tekini çürütüp açtırdım. Buradan bir tek omzumla beraber başımı sokabildim. Ceset tamamıyla çürümüş, kafa örneğinde bir toz hâlinde toprak üstüne çökmüştü.  Burada Sinan’ın  omuzlardan inen kol kemiklerinin onar santim boyunda birer parça ile kafatasından üç dört santim çapında bir parça bulabilmiş ve bunları Aziz Kansu’ya vermiştim.” Eğer bu doğruysa, incelenecek bir kafatası var mıydı, varsa bile incelemeye müsait miydi soruları ortada kalmış.

Davutoğlu, kafatasının bulunması için emir verdiğini söyledi, şimdi ne olacak?
Sedat Çetintaş’ın dedikleri doğruysa, yani zaten kafatası toz halinde yere çökmüşse, kafatasının bulunması artık imkansız. 

Bazı tarihçiler, Atatürk’ün mezarın açılmasına kızdığını ileri sürüyor…
Kızdığına dair bir yazı okuduğumu hatırlayamadım. Ama Atatürk’ün emri olmadan böyle bir çalışma yapılması mümkün değil. Zaten Afet İnan, Türklerin brakisefal Alpin ırkının mükemmel temsilcileri olduğunu göstermek üzere İsviçreli Antropolog Pittard’ın nezaretinde yaptığı doktora çalışmasının ön sözünde şöyle der: “1936’da memlekette büyük ölçüde antropometrik bir anket yaptırmak arzumu Atatürk’e anlattım. Uygun gördüler ve beni teşvik ettiler.” Nitekim tam 64 bin kişiyi kapsayan bu dev ‘ırkçı’ çalışma (Ki Nazi Almanyası’nda bile böylesi yapılmamıştır), Başbakanlık, Milli Güvenlik Bakanlığı, Sıhhat Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığının her türlü desteği ile yürütülmüş, ölçümler sivil ve askeri doktorlar, sıhhiye memurları, beden eğitimi öğretmenlerince yapılmış, askerler gönüllü denek olarak Afet İnan’ın emrine sunulmuştur. 

DAVUTOĞLU ‘TARİHTEKİ LEKEYİ’ NASIL TEMİZLEYECEK? 

Davutoğlu, bu olay için “Tarihimizdeki kara lekeyi sileceğiz” diyor, nasıl yorumluyorsunuz?
Eğer Sinan’ın kafatası sağlamsa ve kaybedildiyse gerçekten 1935’lerin zihniyetinin bir ayıbı olarak tarihe geçecektir. Ancak o zihniyetin ayıpları yanında bunun lafı bile olmaz. Davutoğlu’nun da Sinan’ın etnik kökeni ile ilgili Ermenilik tezlerine saygı göstereceğini sanmıyorum. Belki bütün bunları aşmak için “Müslüman ümmetindendir” diyecektir. Ama kullanılan terimlerden esas gayenin, Kemalist ideolojiyi, rejimi ağır sıfatlarla eleştirmek olduğu anlaşılıyor.

Evrensel'i Takip Et