OSTİM’de her günümüz Survivor!
OSTİM Ankara’nın en büyük sanayi havzalarından biridir. Bu sanayi havzasında çalışan biz kadın işçilerin hali televizyondaki Survivor’dan daha beter!
Sema CEBİR
OSTİM Ankara’nın en büyük sanayi havzalarından biridir. Bu sanayi havzasında çalışan biz kadın işçilerin hali televizyondaki Survivor’dan daha beter! Her gün bir sürü mücadele verip hayatta kalmaya çalışıyoruz. Bir başka ifade ile yaşamı tırmalıyoruz. Neden mi?
Asgari ücret almak bir OSTİM’li kadın işçiye lüks. Çok daha düşük ücretlerle çalıştırılıyoruz. Asgari ücretle çalışanlarımıza Asgari Geçim İndirimi hakkını vermeyi bile çok görüyor patronlar. Diğer yandan haftalık 45 saat çalışma süresinin çok üstünde çalıştırılıyoruz. Hatta yemek, çay, temizlik gibi alanlarda çalışan kadın arkadaşlarımızın neredeyse belirli işe geliş ve çıkış saati yok. Çalışanların saatleri patronlar ve amirler tarafından esnekleştiriliyor sürekli.
Patronlar sigortamızı yatırmayı bize bir ödül olarak görüyor. Eğer yatırmışlarsa, onu da aldığımız maaş üzerinden yatırmıyorlar. Bize kendilerince verdikleri bu ödülü “kıymet bilme” yoksa “işsiz kalma” tehdidi ile sürekli önümüze sunuyorlar.
TACİZ HER YERDE
Ulaşım, biz OSTİM’li kadınlar için bildiğiniz dert. Tıklım tıklım dolu metroyla gidip gelmek bir çile. Bir de bu çileye Ankara metrosunun 16 Haziran’a kadar süreceği söylenen hat yenileme çalışmaları da eklenince, ulaşım meselesinde sabrımızın tükendiği noktaya geliyoruz. Dolmuşlar, otobüsler zebille insan dolu. Sürekli sana çarpan bir el var ya da ensende nefret ettiğin bir nefes. Korsan taksiler ve günlük taşıyıcıların arabalarına binmek ise bir namus sorgusunda. Sen hiç tanımadığın adamlarla nasıl böyle bir arabaya binebilirsin ki? Hem de ülkemizde taciz ve tecavüzün arttığı bu günlerde can güvenliğimiz için endişe ederken...
Erkek işçilerin yoğun olduğu bu sanayi havzasında çalışmak demek “Her yerde, her saatte tacize uğrayabilirsin” demek maalesef. Metroda, dolmuşta, otobüste sürekli bedenini kollamak zorunda hissediyor insan. Ya da bu ulaşım araçlarında kafan hep önde olmak zorunda. Kafanı kaldırdığında seni bakışları ile taciz eden bir sürü insanla karşılaşıyorsun. Hele ki eğer ana ulaşım noktalarından atölyene, işyerine yürümen gerekiyorsa, yandın! Nasıl yürünür o yollar? Bakışları yetmezmiş gibi işyerlerindeki köpeklerle sana yapılan şaka yollu tacizler de ayrı bir mesele. Makyaj yapıp, elbise giyip, bir de topuklu ayakkabı giydiysen tacizi göze aldın, başka kaçarın yok demek bizim burada.
İŞYERİNİN BAHÇESİNDEN DIŞARI ÇIKAMIYORUZ
Yaşadıklarımızı bir örnekle daha iyi anlatabilirim sanırım. Mesela bir gün bir kadın arkadaşımla beraber işyerimize doğru kaldırımda yürürken yanımızdan geçen arabadaki insan kılıklı biri sözlü tacizde bulundu. Hızını alamadı, arabasını kaldırımın dibine kadar yaklaştırarak tacizine devam etti. O bu hareketleri yaparken birden arabasının aynasının koluma çarptığını hissettim. Pratik ve atik olan arkadaşım kolumdan tutup beni çekti. Arabayı kullanan kişi ise bu tacizine devam edeceğim derken yola bakmayı akıl etmediği için arabayla kaldırıma çıktı. Şaka gibi! Eğer arkadaşım kolumdan tutup çekmeseydi arabanın altında kalabilirdim. İnanamıyorum, ölebilirdim.
Bu taciz korkusu buralarda resmen ruhumuza işliyor. Ben dokuz yıldır OSTİM’de çalışıyorum. Baharın geldiği ilk günlerde biraz kafamı dağıtmak, biraz da nefes almak için öğlen molalarında dışarı çıkmak istiyorum. Ama yukarıda anlattıklarımdan dolayı öğlenleri bile işyerinin bahçesinden dışarı çıkamıyorum. Yarı açık cezaevi ya da okul bahçesinden çıkması yasak öğrenciler gibi bahçenin dışına çıkamıyorum. Bu küçücük alanda zamanımı geçirmek zorunda kalıyorum.
OYUN DAHA BİTMEDİ
Evet, şimdi size soruyorum. Ucuz iş gücü olarak görüldüğümüz, esnek çalışma koşullarına mahkûm edildiğimiz, sigortasız çalışmaya zorlandığımız, tacizle yaşamaya katlanmak zorunda bırakıldığımız OSTİM bizim Survivor’ımız değil mi? Biz, bu olumsuz koşullarda hayatta kalma savaşı veriyoruz. Ama çok daha iyi bildiğimiz bir şey var, bu olumsuzluklar karşısında insanca ve özgürce yaşamak için birbirimizden başka kimsemiz yok. Bize bu yaşamı reva görenlere “Oyun daha bitmedi” deme gücüne sahibiz. Şair Gülsüm Cengiz’in dediği gibi “İlmek ilmek halı dokuyan kadınlar neler yapmaz ki!” Evet, biz OSTİM’li kadın işçiler sabırla, yılmadan, mücadele ederek bu oyunun galip tarafı olacağımızı biliyoruz!