07 Mayıs 2016 12:32

‘Hepsi çıkarını düşünüyor, olan çocuklarımıza oluyor’

Bu dünyada çocuklarımızdan daha değerli kimse yok. Hepsi çıkarını düşünüyor, olan çocuklarımıza oluyor...

Paylaş

Zeliha TAŞ

Ensar Vakfı’nda yaşanan çocuk istismar ve tecavüz olayı karşısında hükümet yetkililerinin vakfı cansiperane koruyup kollama tutumu hepimizin gözü önünde cereyan etti. Kamuoyunun tepkisinden çekinilerek dava alelacele görüldü, fail öğretmene görülmedik hızla ilk duruşmada ağır bir ceza verildi. Ama bu karar kimseyi tatmin etmedi. Zira vakıf ve onu denetlemekle yükümlü devletin sorumluluğu sorgulanmadı, gündeme gelmedi.
Başta doğrudan devletin sorumluluğundaki Pozantı, Şakran, Antalya vb. cezaevlerindeki çocuklar olmak üzere, bundan önce kamuoyuna yansıyan birçok benzeri olay, görmezden gelindi, adli süreçte verilen cezai yaptırımlar sınırlı kaldı. Birçoğunda neredeyse çocuklar suçlu gösterildi. Taciz ve tecavüz edenler serbest bırakılırken, tacize ve tecavüze uğrayan çocuklar için “Hayal dünyasında kurmuş ya da psikolojik ve fiziksel bir belirti yok” denilerek yaşananlar örtbas edildi.
Bugün devletin hiçbir etkili denetiminin gerçekleşmediği, devletin kurulmalarına göz yumduğu, hatta teşvik ettiği, birçoğu yasal bile olmayan Ensar Vakfı, yatılı Kuran kursları, sübyan mektepleri gibi dini odaklı kuruluşlar çocuklarımız için birer tehdit mi oluşturuyor? Çocuklarımız ne kadar güvende? Ne yapmalı? Çocuklarımızın bedensel ve ruhsal travmalar yaşamasına nasıl engel olacağız? 
Çocuk istismarı ve taciz olaylarını Sancaktepe’de yaşayan anneler ile konuştuk. Fatma, Aysel, Semra ve Serpil’e çocuk istismarı konusunda ne düşündüklerini sorduğumuzda dillerinden isyan döküldü.

ÇOCUKLARIMIZI MAHVETSİNLER DİYE Mİ BÜYÜTÜYORUZ!
Aslen Vanlı olan iki çocuk annesi Fatma, evlere temizliğe gidiyor, eşi ise inşaat işçisi. Fatma, “Bu olayı ilk duyduğumda kulaklarıma inanamadım. Hemen aklıma çocuklarım geldi. Bu nasıl bir insanlık!” diye feveran ediyor.
Dokuz çocuklu, ev kadını, eşi emekli olan Ağrılı Aysel de tepkili: “Biz çocuklarımızı iyi bir eğitim alsınlar, gelecekte bizim gibi yokluk çekmesinler diye okutuyoruz. Yoksa bu sapık insanlar gelsin çocuklarımızı mahvetsinler diye mi büyütüyoruz.”
Semra, Tunceli’den gelmiş. İki çocuk annesi. Rahatsızlığından önce bir şirkette temizlik işlerine bakıyormuş. Şu an eşi de kendisi de işsiz. “Benim kardeşim öğretmen olmak için o kadar sınava giriyor. Bu sapıkları nasıl öğretmen yapıyorlar. Çocuklarımızı bu insanlara nasıl emanet edebiliyorlar, hiç anlamıyorum” oluyor ilk sözleri.
Olaydan Ensar Vakfı’nı sorumlu tutanlarla savunanların tartışmasını hatırlatarak “Siz ne düşünüyorsunuz?” diye sorduğumuzda Aysel, “Vakıf hakkında bir bilgim yok. Eğer bu olaylar orada yaşanmışsa kapatılmalı ya da denetlenmeli. Ama bu durumdan biz de sorumluyuz. Bir anne baba çocuğunu oraya gönderiyorsa; orada ne oluyor, ne öğretiyorlar takip etmeli. Ama ‘Benim okumam yazmam yok ki’ deseler inanırım. Devletin denetlemesi lazım bence. Çocuğumu ilkokuldan önce sübyan mektebine gönderdim dini bilgiler alsın diye. Çocuğum orada dini eğitim aldı; ama bu tür olaylar yaşanmadı. Demek ki hepsi de aynı değilmiş” diyor. 
Fatma atılıyor, “Dinimiz ile bunun yapanların ne ilgisi var? Din ‘git çocukları taciz et’ mi diyor?” diye.

DEVLETE VERGİ VERİYORUM, BARİ O DENETLESİN!
Bu tür kursların Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde mi, yoksa Diyanet İşleri tarafından mı açılması gerektiği konusunda Fatma’nın cevabı kısa oluyor: “Hangisi çocukların yararı için çalışırsa o açsın. Ama denetlemesini de yapsın.”
Aysel, eğitimle ilgili olanların Milli Eğitim Bakanlığı, dini bilgilerle ilgili olanların ise Diyanet İşleri tarafından açılması gerektiği düşüncesinde. “Ama her ikisini de müfettişler denetlesin bence” diyor.
Şimdiye kadar sessiz kalan, aslen Kastamonulu olan dört çocuk annesi, ev kadını Serpil de katılıyor tartışmaya: “Bu vakfı yeni duydum. Ne olduğunu bilmiyordum, hala da tam anlamadım. En iyisi hepsini devlet denetlesin. Denetlemeyince bu pislikler yaşanıyor. Ben devlete o kadar vergi veriyorum bari o da denetlesin.”

ÖNEMLİ OLAN ÇOCUKLARIMIZIN GÜVENDE OLMASI
Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun Ensar Vakfı’nda 45 çocuğa yönelik cinsel istismar olayı karşısında “Bir defa yaşanmış bir olay” biçimindeki sözlerini hatırlatıp bu konuda ne düşündüklerini sorduğumuzda ise Fatma: “Biz siyasetten bahsetmiyoruz. AKP ya da başka bir parti, konu o değil. Çocuklarımızın sağlıklı ve güvende olması önemli olan” diye yanıt veriyor. 
“Peki, Aileden Sorumlu Bakanın çocukları koruması gerekmez mi?” diye soruyoruz Fatma’ya. Elbette gerektiğini söylüyor, fakat bu konunun siyasete alet edilmemesi gerektiğini düşünüyor ve ekliyor: “Devletin her zaman mağdurun yanında olması gerekir. Tecavüz olayında herhalde çocukların yanında olmalı, sapığın yanında değil.”
Diğer kadınlar da konuyla ilgili fikirlerini belirtiyor. Semra: “Bu tecavüz, taciz olayları hep dini okullarda oluyor. Bakan o yüzden ses çıkarmayıp sustu.” Serpil: “Nerede olursa olsun. Yanlışa yanlış denmeli bence.” 
Merak ediyoruz, Ensar Vakfı ve benzeri vakıflara çocuklarını göndermek isterler miydi?
Fatma alıyor ilk sözü yine. “Hayır, hiçbirimiz daha önce çocuklarımızı yatılı okullara göndermedik. Ama bu olaylardan önce deselerdi ki; iyi bir eğitim alacak, ücretsiz olacak hemen gönderirdim. Çünkü eşim inşaatta çalışıyor. Durumumuz çocuğu iyi okullara göndermeye yetmez. Ama şimdi deseniz? ‘Babası gibi inşaat işçisi olsun, yeter ki dizimin dibinde olsun, başına bir şey gelmesin’ derim. Artık korkuyoruz.”
Semra da son sözü söylüyor: “Bu dünyada çocuklarımızdan daha değerli kimse yok. Doğuda çocuklar savaşta ölüyor, burada adım başı Suriyeli çocuklar dileniyor. Şimdi de bizim çocuklarımız tacize uğruyor. Bunların hepsi bizim çocuklarımız. Siz siyasetten bahsettiniz, hiçbirine güvenmiyorum. Hepsi çıkarını düşünüyor, olan çocuklarımıza oluyor.”

ÖNCEKİ HABER

Bir göç hikayesi

SONRAKİ HABER

Hak temelli bütüncül bir çocuk politikası gerekli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa