Karaman’da adalet yerini buldu mu?
Kız Kardeşim Kadın Dayanışma Derneği ve Ankara Kadın Platformu’ndaki kadınlar olarak Karaman davasının peşini bırakmayacağız...
Birgül DEMİREL
Ankara Kadın Platformu olarak Ensar Vakfı ve KAİMDER’de yaşanan çocuk tacizleri ve tecavüzlerine ilişkin davayı izlemek üzere Karaman’a gitme kararı aldık. 35 kadınla akşam yola çıkmamızla birlikte daha henüz Ankara sınırını dahi geçmemişken Gölbaşı civarında kimlik sorgulaması için polisler tarafından durdurulduk. Polislerin bir süre bizi bekletmesinin ardından yeniden yola koyulduk ama yolumuz Karaman’ın girişinde yeniden polisler tarafından kesildi. Kimliklerimizi toplayan polislere bu da yetmedi, bizi otobüsten indirip, aracı arayacaklarını söylediler. Biz aşağıda beklerken bu sefer de pankart ve dövizlerimizi çıkartıp “Bunları şehre sokamazsınız, valiliğin kararı var” diyerek, pankart ve dövizlerimize el koydular. Amirler dövizlerimizi saydı ve dövizlerin üzerinde yazılanları teker teker not etti. Görseniz, sanki kötü bir şey yapıyorduk. Ortada bunca yaşanan kötü şey varken, çocuklar istismar edilirken, canları acıtılırken, onlara bu kötülükleri yapanların ve bu yaşananların üzerini kapatmaya çalışanların yargılanmasını istemek için Karaman’a gidip bu davayı izlemeyi istemek suçtu sanki.
KİMİSİ ŞEHRİ TERK ETMİŞ, KİMİSİ SUSTURULMUŞ
Adliye önüne vardığımızda dikkatimizi çeken ilk şey sokakların bomboş olmasıydı. Meğerse Valilik son üç gün boyunca dava nedeniyle sokaklarda anons yapmış ve sokağa çıkılmamasını istemiş. Şehirde karşılaştığımız esnaf ve tek tük insanlar ise yaşananlara ilişkin pek yorum yapmak istemiyordu.
Öğrenebildiğimiz kadarıyla çocukları istismara uğrayan ailelerin bir kısmı taşınıp gitmişlerdi başka şehirlere. Çocuklardan biri bu yurtlara daha fazla gitmek istemediğini ailesine bildirmesine rağmen aile bunun sebebini araştırmadan çocuğunu bu yurda zorla göndermeye devam etmişti. İşin ilginç tarafı tanıkların ifadesinde öğretmenin çocukları çok sevdiği ve çevresinde çok iyi bir insan olarak bilindiğini söylemeleriydi. Muharrem Büyüktürk adlı istismarcı, Karaman’da iyi bir öğretmen olarak bilindiği için şehrin bürokrat ve zengin aileleri de bu kişinin çocuklarının öğretmeni olmasını talep ediyorlarmış yaşananlar ortaya çıkmadan önce.
45 çocukla başlayan dava, şimdi 10 çocuğa kadar düşmüş, bir kısmına para verip davacı olmamaları için baskı yapılmış, ayrıca çocuklar da korkutularak, bu olayı kimseye anlatmamaları istenmiş. Dışarıda bekleyişimiz sürerken hâkimin müdahillik yapmasına izin verdiği kişilerin dışındakilere duruşmayı izleme yasağı getirildiğini öğrendik. Bu yasağın ne anlama geldiğini hepimiz biliyorduk. Davayı oldubittiye getirip, davayı hemen bitirmekti amaçları. Zaten hâkim daha sabah saatlerinde “Bu davayı bugün bitireceğim” demişti. Gelen tepkileri azaltmak, sorumluluğu olan kurum ve kişileri olayın dışında tutmaktı amaç. İlerleyen saatlerde öyle de olduğunu gördük. Hukuka olan inancımız bir kez daha sarsıldı.
Ankara Kadın Platformu olarak biz Karaman’a mağdur çocuklar ve onların aileleriyle dayanışmak, olayın ardındaki bütün sorumluların ve olayın üzerini örtmeye çalışan yetkililerin de yargılanması için gittik. Demokratik ve bilimsel eğitimden uzak, dindar nesil yetiştirmek adına bu yurtları açanlar ve denetlemeyen devlet yetkilileri ve bakanların da yargılanmasını istiyorduk.
VİCDANLAR RAHAT ETMESİN
Kadın cinayetlerinin arttığı, çocuk istismarlarının bu kadar çok yaşandığı böylesi bir dönem hiç olmamıştı. Bu yüzden devletin, tüm suçu faillerin üzerine yıkıp sorumluluğu üzerinden atması kabul edilemez. Herkesin adaleti kendi vicdanıdır, bu lafı çok severim. Küçücük bedenlerin yaşadığı acılar sorumluları rahat bırakmasın, vicdanları rahat etmesin!
Sanık öğretmen demiş ki; “Vakfın suçu yok, ben kendi evime götürüp orada eğitim veriyordum” diye. Herkes yaşananların ardındaki sorumluları gizlemek, olayın üzerini örtmek için elinden geleni yapıyor. Ancak biz Ensar Vakfı ve KAİMDER’in de bu yaşananlarda sorumluluğunu görüyoruz. Bu yüzden tüm sorumluların, bu işi aklamaya çalışanların, bilip de susanların yargılanmasını, en ağır cezaları almalarını ve bu tür kurumların kapatılmasını istiyoruz.
Ben bu davaya Kız Kardeşim Kadın Dayanışma Derneği kadınları adına katıldım. Derneğimizdeki ve Ankara Kadın Platformu’ndaki kadınlar olarak bu davanın peşini bırakmayacağız. Bir kadın ve bir anne olarak bu tür olayların yaşanmaması için ‘mücadeleye devam’ diyorum. Davayı izlemeye gelen kadınların yürekliliğini gördüğüm zaman umutlarım tazelendi, her yerde kadınlar olmalı. Saygılarımla.