08 Mayıs 2016 04:00

‘Mesleğe’ 10 senesini veren hırsız: Çocuk okutanlar var

Fırat Turgut hırsızların dünyasına girdi ve 10 yıl hırsızlık yapan, eski bir hırsızla röportaj yaptı.

Paylaş

Fırat TURGUT

Reşit değilsin daha. Sabah işe gidiyorsun. Arkadaşlarını görüyorsun. Kuş çalmışlar, kutunun içinde götürüyorlar. Beraber yola devam ediyorsun. ‘Ne kadar alıyorsun’ diye soruyorlar. Atıyo rum, ‘bin lira alıyorum’ diyorsun. Onlar da kutuyu gösterip diyor ki ‘Burada da bin lira var. Sen bir ay gideceksin biz bir günde alacağız. Mahalleye geri döneceğiz, parayı yiyeceğiz. Sen bir ay git gel...’ Bir, iki, üç artık sinirleniyorsun. ‘Eee yeter lan’ diyorsun artık. Aldığın para da yetmeyince sen de katılıyorsun aralarına...”

Fotoğraf ve isim vermeme sözü üzerine, hırsızlık hayatını anlatmaya ikna olan “emekli” bir hırsız, “mesleğe” nasıl başladığını bu sözlerle tarif ediyor. Peki sadece bu mu? İhtiyaç ve ‘arkadaş ortamı’ mı? “Başta bu ama sonra değişiyor” diyor: “Alışkanlık. Çünkü kolay para kazanıyorsun. Benim zamanımda cezası da yoktu. Karakola gidip dayak yiyip çıkıyorsun. Yatacaksan da 2-3 yatıyorsun.”

BRANŞLARI VAR BU İŞİN

Meslek olarak tarif ediyor, zira uzmanlık alanlarının da bulunduğunu anlatıyor: “Herkesin bir branşı vardır. Ev hırsızları, dükkan hırsızları; kimisi sadece teyp çalar, kimisi minibüse girer bozuk para çalar, kimi sadece kolon çalar. Ben dükkan hırsızıydım. Büyük dükkanlara gece girersin, 5 televizyon, 5 müzik seti... Tabii bunlar için önce araba çalacaksın. Arabayı dükkana yakın bir yere bırakıyorsun, sonra dükkanı patlatıyorsun ve eşyaları taşıyorsun. Ertesi gün malları satıyorsun. İstanbul’un hemen hemen 3’te birini hallettik yani. Bizim ekipte hiç kimse hiçbir yere bağlı değil. Herkes kendine çalıyor.

‘DEMİR KESEN MAKASLAR İŞİMİZİ KOLAYLAŞTIRDI’

Senin branştan gidelim o vakit. Dükkanı neye göre belirliyorsun?
“Dükkanın tenhada olması önemli, gerisi önemli değil. İsterse yüzlerce kilit olsun 5 dakika sürmez içeri girmek. Önceden kazma sapları vardı. Sonra demir kesen makaslar çıktı, işimizi acayip rahatlattı. Mesela adam kapıyı kilitle donatmış. Kapının ortasına makasla delik açıyorsun. Yüz tane kilit hâlâ kapıda kalıyor. Makastan ses de çıkmıyor. Cam açık olmasın, dükkanın üstünde oturan seni duymaz. Ben gece üçte üstteki adam muhabbet ederken yaptığımı biliyorum. Işıklar yanıyor, konuşma sesleri bize geliyor. Biz alttan tık tık tık...”

Alıcısı oluyor mu peki çaldığınız malların?
“Biri televizyon ister, ona satarsın. Birine müzik seti lazımdır ona satarsın. Toptancıya da satıyorsun. Mesela 10 senedir yapmıyorum ama benim elimde şu an bir şey olsa götürüp rahatlıkla satarım. Ama yapmam şimdi tabii. Çalmam, satmam, sattırmam...”

‘GÜVENLİK GÜVENLİK OLSA HİÇBİR EVİ SOYDURTMAZ’

Ya ev hırsızları, yankesiciler...
“Yankesiciler, 2-3 kişi sıkıştırırlar önlü arkalı. Zaten baktığında anlarsın. Minibüste yanında oturan adamın parasını alan var ya. Adamın 8 parmağını koparsan iki parmağıyla iş yapar. Polis yürürken silahını alır, polisin ruhu duymaz. Fark ederse ağırlıktan fark eder. Ev hırsızları da evin önünden-arkasından girecek bir yer bulur. Alarmın olduğu yerden girmezler ama. Biraz da şansına. Kapıda alarm varsa camdan, camda varsa çatıdan girer. Eve girdikten sonra iş bitiyor zaten. Tenha yerlere alarm ya da kamera konuluyor. Ama hırsız oradan girmiyor. Direkt kapısından giriyor. Ön kapıdan giriyor. Gece güvenlikçilerin çoğu uyuyor zaten. Güvenlik güvenlik olsa hiçbir evi soydurtmaz yani. Güvenliğin önünden geçerler selam verirler, girerler içeri arka kapıdan giderler. Ulan bir sor yahu sen kimsin diye. Selam verdi diye tanıyorsun sanki.”

GÜNDÜZ, GECE, 6-9 HIRSIZLARI

Branşa göre “çalışma saatlerinin” de değiştiğini söylüyor: “Mesela gündüz hırsızları yankesiciler, kapkaççılardır. Yankesiciler özellikle işbaşı ve paydos saatlerinde ortaya çıkar. Minibüs ve otobüslerin içinde de oluyor ama en sık tam binme esnasında oluyor. Gece hırsızları ev, araba, dükkan soyar. Evden gece 2’de çıkar, sabah 5’te döner. 6-9 hırsızı, akşam hava kararmaya başladı mı, ışıklar yanmaya başladığı zaman ışık yanmayan eve girer. Ona konsantre oluyor. En rahat iş de odur. Çünkü evde kimse yok. Korku olmuyor. Rahatça girip çıkıyor. Yakalanma riski en az... Çünkü gece polisin çevirme ihtimali var ama 6 ile 9 arasında niye çevirsin ki polis?”

HIRSIZLIKLA EV GEÇİNDİRENLER VAR

Buna meslek demesindeki tek sebep sadece uzmanlık alanı değil. Hırsızlık üzerinden ev geçindirenlerin olduğunu anlatıyor: “Mesela sabah 9’da arabayla çıkıp akşam 7’de eve gelenler var. Bir tek sigortaları yok. Arabaya biniyorlar 4-5 kişi. Sabahleyin çıkıyorlar evden, akşama kadar iş yapıyorlar. Akşam 7’de eve geliyorlar. Bir yerde çalışıyorlarmış gibi. Ama aile bunu bilmiyor. Anca cezaevine girerse öğreniyorlar.”

Ailesine ne iş yaptığını söylüyor peki?
“Adam çalışıyorum diyor, bir şeyler yapıyorum diyor. Aile de para geldiği için üstelemiyor. Çok kurcalayınca ‘para getiriyoruz, daha ne istiyorsun’ diye kızıyor.”

Bilenler var mı?
“Bilenler de var. Kocalarına yapma-etme diyen kadınlar da var yani. Ama adamlar yapıyor. 10 senedir yakalanmayan adam biliyorum, böyle sabah gidip akşam gelen. Ama 10 kere yakalanıp cezaevine girip çıkan, hâlâ devam eden de var. Ya da adam yapıyor. Mesleğim bu diyor. 14-15 yaşındaki oğlu da biliyor. Babası söylemese de sağdan soldan duyuyor. Çocuk üzülüyor. Babasına kızsa ne olur ki? İki tokat yer, yerine oturur.”

Çocukları hırsızlık yapan ailelerin tepkileri nasıl?
“O değişiyor. Mesela çoğu hırsızın ailesi parasını kabul etmez çocuğunun. Eve almaz. Ama çocuk alışmış yani hazır paraya. 1 ay gidip çalışacaksın bin lira alacaksın. Sabah gir otobüs, akşam gel otobüs, molasıymış falan. Bir gecede 3 bin lira alıyor. Niye gitsin ki işe? Bir gün bir yana bir ay bir yana. Ya bir de babasına 300 bin mark verip dükkan açtıranı biliyorum. Ama oğlunu evden kovdu mesela. Ulan o zamana kadar niye sesin çıkmıyordu? Parayı niye aldın oğlum o zaman? Şimdi o adam mahallede saygın bir insan. Benle o adam yan yana gelelim şimdi. Düzgün adam o olur.”

‘RACON VAR AMA ŞEREF YOK’

Her işte olduğu gibi bu işin de raconları var elbet. “Bir kere semtine, oturduğun muhite girmeyeceksin” diye başlıyor anlatmaya: “Hırsızların çoğu buna uymaz ama bu işin raconu budur. Mesela gecekondu semtlerine girmeyen hırsızlar da vardı. Nerede güvenlik, alarm sistemi var oraya girerdi. Olmadığı zaman girmezdi. Para burada derdi. Giderdi Etiler’e, kamerası olmayan eve girmezdi. İlla güvenliği olacak, oraya girerdi. Mesela adamlar, sakat bir adamın evine girip televizyonunu çalıyorlar. Yahu zaten o evdekilerin gariban olduklarını biliyorsun, girmeyeceksin oraya. Bu racondur. Girersen onun kemiklerini oradaki hırsızlar kırar. Ya da hırsızlar kesinlikle birbirlerinin isimlerini vermez. Ne polise ne mağdura. İsim verenle de selamı sabahı keserdik.”

Biraz duraksayıp düşündükten sonra içten geliyor sesi: “Başka da raconu yok ya. Hırsız adamın adaleti de şerefi de olmaz. Şerefli olsa hırsızlık yapmaz.”

‘ŞİMDİ AĞAÇTAN MEYVEYİ İZİNSİZ ALMAM’

10 yılını geçirmiş hırsızlıkla, “10 yılda 3-5 bin iş yaptım. Ama 10 senedir yapmıyorum” diyor. “Madem alışmıştın... Madem para kolay geliyordu... İyi ki bıraktın tabii ama sebebi neydi?” diye sorunca noktayı koyuyor: “Kuşla başlanır bu işe. Sonra işler büyür. Kuştan dükkana, dükkandan markete, marketten bankaya, kuyumcuya... Sen büyüdükçe işler de büyür. Ama bunun sonucunda üç yol var. Ya ölüyorsun, ya cezaevine giriyorsun, ya tenhaya çekiliyorsun. Baktım ki bizim eve de girdi hırsız. Kira paramız, televizyonumuz gitti. İçim yandı gerçekten. Allah korkusu sonradan içime girdi. Ben de tenhaya çekildim. Şimdi ağaçtan meyveyi izinsiz almam...”

‘BENİ POLİS YAPIN SUÇ ORANINI DÜŞÜREYİM’

Hırsızlık vakalarının nasıl engelleneceğine dair fikirlerini paylaşıyor bizimle: “Beni bugün polis yapsınlar, İstanbul’daki suç oranını 3’te 1 düşürürüm. Hem hırsızlığı hem uyuşturucuyu. Polisleri sabit tutmam, gezdiririm. Gece arabaları çevireceksin. Ya, biz gece polisin yanından geçtik. Çevirse baksa her şeyi bulacak. Yüz kere geçtik. Bir kere çevirseydi yakalayacaktı. Yüz kere çevirseydi yüz kere yakalayacaktı. Polisin arkasından geçiyorduk, görmüyordu bizi. Yatıyorlar çünkü arabada. 50-100 lira verirsen serbest kalırsın. Vermezsen dayak yer yine serbest kalırsın. Polis, ‘Bizim semtte yapma bizim başımızı belaya sokma başka yerde yap ama paramı da ver’ derdi. Sen yürüyüş yapan 2 kişinin üzerine 100 tane polis göndereceğine 3 tane hırsızın üzerine 100 tane polis gönder. Hakkını arayanın kafasını eziyorsun, hırsızlık yapana karışmıyorsun.”

YÜZLERCE ANI VAR

Hayatını çalmak üzerinden sürdüren, bu işi meslek edinenlerin “iş yaşamlarına” dair anıları da var tabii. Birkaç tanesini dinliyoruz.
* “Bir arkadaş polisten kaçarken kuyumcunun evine girdi. Altın kemerle çıktı çocuk. İnsanlar dövüşüyor senelerce altın kemer almak için. Adam 5 dakikada aldı geldi.”
* “Bir arkadaş minibüsü soymak için camından giriyor, gizlenip etrafı kolluyor. O sırada minibüsçü gelip minibüsü çalıştırıyor. Adam arka koltukta Aksaray’a kadar gidiyor. Aksaray’da kaçıyor.”
* “Mesela iki arkadaş akşam bir yeri soyuyorlar. Parayı bölüşüyorlar. Diyelim ki ikisinde de biner lira var. Sabah biri kalkıyor 250 lira eksik... Biri soymuş diğerini... ‘Yemişsin’ diyor. ‘Yahu uykuda mı yiyeceğim’ diyor öteki. Diğeri de ‘Çaldırmasaydın’ diyor. Böyle terbiyesiz hırsızlar da var.”
* Başka bir arkadaş da örgüt evine girmiş. Bir bakmış silahlar, el bombaları. Bir silahı 2 el bombasını alıyor kaçıyor. Bize geldi sonra. ‘Örgütten özür mü dilersin n’aparsan yap. Bu olayı çözene kadar benden uzak dur’ dedim. Ulan özür dilesen de roketle havaya uçurabilirler seni. Neyse silahı satmış, bir arkadaşına söylüyor el bombalarını satalım diye. O da polise haber veriyor. Polis de örgüt evini öğrenmek için bunun peşine düşüyor. Silahı sattığı insanı öldürmüşler. 1-2 ay sonra çocuk da ölü bulundu. Olay da çözülemedi. Ev de öğrenilemedi. Bombalar da kayıp. Onun yüzünden bizim evi özel harekat bastı. Geldi söyledi ben de kovdum dedim. Ama örgüt evini de ihbar etmedi çocuk.”

HIRSIZ TANINABİLİR Mİ?

“Çok kafası gözü oynuyorsa, sağa sola bakıyorsa biraz da pisse üstü başı, her tarafı kontrol ediyorsa, panik hareketleri varsa o adam bir şeyin peşindedir. Adamın işi yoksa dümdüz yürüyecek yani. Ben yüz metreden anlarım ne olduğunu. Mesela sana baksam, senden bir şey olmaz derim.”
Öğretmenlerim  de öyle diyordu.
“Ya yok, temiz bir çocuk olduğunu anlarım yani. Ama aynada kendime baksam ne mal olduğumu anlarım. Ama sen anlamayabilirsin. Hırsız hırsızı tanır.”

BİN HIRSIZDAN BİRİ ROBİN HOOD’DUR

Robin Hood’lar yok mu peki aranızda? Zenginden alıp fakire veren...
"Öyleleri de var. Bakıyor mesela çocuğun üstü başı yok, ayakkabısı eski... Evine gidiyor. Babasının olmadığını da öğreniyor. Çocuğun annesiyle konuşup, her ay o evin kirasını veriyor. Çocuk okutan hırsız var aramızda. Ama bin kişiden 1 tane Robin Hood’a rastlarsın."

Sen hiç Robin’lik yaptın mı?
"Ya birkaç kere yaptık. Ama bizimkisi tam öyle değil. Dükkanı soyarken şeker-çay da girmiş bir yere, onları da almışsız. Elimizde kalıyor mal. Başka bir dükkan patlatınca salam-sucuk da alıp koyuyoruz çay-şekerin yanına. Semtteki kapıların önüne koyuyorduk. Tatlı koyduğumuz olmuştur tepsi tepsi... Devamlı değil tabii birkaç kere. Ama şöyle şeyler de var. Bir hırsız birine yardım için para veriyor, başka bir hırsız parayı alan kişinin evine girip o parayı çalıyor. Hırsızın cebinden diğer hırsızın cebine giriyor."

HIRSIZ PARASIZ KALMAZ

Eyvallah, belli çalışma saatleri var hırsızların. Peki günler... 3 günde, haftada 1. Nasıl oluyor?
“Parası bittikçe yapar. Hırsız parasız kalmaz kolay kolay. Cebindeki 50-100’e düştüğü an, gece çıkar işe. Oldu ki parasız kaldı, öbür hırsızdan borç alır. Ertesi gün borcunu öder. Bir de harcaması anlıktır. Gecede 1000 lira da 5 bin lira da 10 bin lira da yediğin oluyor. Pavyona gidersin, kumar oynarsın, taksiden inmezsin. Herkesin harcayacağı bir para var. Kimi taşa düşmüştür kokain içer. Sadece ona verir parayı. Kimisi sadece üst baş alır. Girer bir mağazaya 200 liraya bir tişört alır. Böyleleri de var.”

UZMANINDAN ÖNLEM ÖNERİLERİ

Herkesin merak ettiği bir soru var şimdi. Evime hırsız girmesin diye ne gibi önlemler alabilirim?
“10 kuruşluk ‘Burada alarm sistemi vardır’ yazılı bir kağıt seni kurtarabilir. Kapının sağına soluna asabilirsin. Bozuk bir kamera da olsa bir cihaz koyabilirsin kapına, camına. “Köpek var” yazısı kurtarabilir. Bir de parmaklık koyacaksın, kapına kilit koyacaksın. Bir de çok ses çıkaran ufak alarm kutuları var. Kapı açıldığında ötüyor. En iyisi o. Adam sesi duydu mu kaçar, hiç durmaz. Rahat rahat yatarsın. Caydırıcı olur. Güvenliği atlatabilirsin ama alarmı atlatamazsın.”

SOYAN DA KORKUYOR SOYULAN DA

Soyulduk mesela. Evimize, dükkanımıza hırsız girdi. Ne yapmak lazım?
“Karşı karşıya kalmayacaksın. Hırsız bıçak taşır kardeşim. Öyle bir durumda bıçağı saplayabilir. Onu bir yere kıstıracaksın. Mesela biri bir eve girdi. Bir komşu fark etmiş onu. Üstten çatının kapısını kitlemişler. Bina kapısını da kitleyip polise haber vermişler. Polis geldi yakaladı. Mesela adamın evi soyulmuş, ‘Hırsızı yakalarsam ayaklarından asacağım’ dedi. Getirdim hırsızı ‘Aha dedim bu soydu evini as.’ ‘Ben ne yapayım’ diyor korkudan. ‘Bir şey yapsam akşam gene gelir’ diyor. Başka bir adam dedi ki ‘Çaldığı kazağı getirsin’. Çalan adama kazağı giydirdim, karşısına getirdim, ‘Bu mu kazağın’ dedim. ‘Değil’ dedi. Korku var. Ama hırsızdan korkmayacaksın. Hırsız zaten korkak.”

VİCDAN AZABI ÇEKMEZ

Hiç pişman olduğun bir olay oldu mu?
“Bir gün bir eve girdim arkadaşla birlikte. İlk kez, daha yeni. Karı-koca hacı hoca çıktı, 70 yaşında. Arkadaşa dedim ki ‘Elleme bunları, bunlar karı-koca hoca çarpılırız.’ ‘Yok araştıracağım’ dedi. Dedim ‘Buradan ne çıkıyorsa senin, ben buradan bir şey almayacağım.’ Ben çıktım. Sonra bağırışlar çağırışlar. Bu kaçtı. 1-2 sene sonra oradaki gardıroptan parmak izi patladı. Bu adam cezaevine girdi. Bir tek orada vicdan azabı duyup geri döndüm. Ama bu işi yapan adam vicdan azabı duymaz zaten. Duysa bu işi yapmaz.”

ÖNCEKİ HABER

Vardy'nin gerçek öyküsünü Hollywood berbat etmeden anlatalım

SONRAKİ HABER

Duvarlara can veren yosunlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa