9 Mayıs 2016 00:53

Termikel’de ne yapmalı ve metal fırtına

Termikel’den bir grup işçi
Ankara

Gerek Termikel işçileri, gerekse Evrensel’in düzenli okurları Termikel fabrikasının ağır ve kuralsız çalışma koşullarını biliyorlar. Bu bakımdan fabrikadaki koşulları bu yazıda yeniden anlatmaya gerek yok. Öte yandan Termikel patronu da işçilere hitaben yaptığı bir konuşmada “Burada ne konuşursak ertesi gün o gazetede manşet oluyor” diyerek Evrensel’i düzenli takip ettiğini ilan etmişti. Yani biz patronu, patron da bizi biliyor. Şimdi yeniden şu sorunumuz var falan haklarımız yok demek gereksiz.

O halde, sorunlarımızın nasıl düzeleceğine dair işçiler olarak fabrikada tartıştığımız çözüm yolları hakkında bir iki şey söylemek daha faydalı olacaktır.

UMUT VE GÜVEN NEREDE?

Termikel’de hemen her işçi, şartların düzelmesi için fabrikadaki bütün işçilerin hep birlikte mücadele etmesi gerektiğini aşağı yukarı bilir. Ama herkesin böyle düşünmesi hemen birlik olmayı sağlamıyor. Bunun önündeki en önemli engel fabrikada “birliğin” sağlanamayacağı inancıdır. Kendimize ve kendi gücümüze güvenmediğimizden harekete geçmemek için pek çok bahane uyduruyoruz. “Bu işçiler seçmece, bunlardan hiçbir şey olmaz” diyenimiz de “Çok kadın işçi çalıştığı için birlik olmak mümkün değil” diyenimiz de çoktur. İşçilerin seçmece olması gibi akıl dışı bir şey bir yana kadın işçilerin çok olmasının aslında mücadele etmek isteyen işçiler için bir dezavantaj değil avantaj olduğunu görmek o kadar da zor değil. Bugüne kadar fabrikada kadınların imza attığı pek çok eyleme tanıklık ettik. Zorunlu fazla mesailere karşı toplanıp genel müdürün odasını basanlar da maaşlar yatmadığı için işi durdurup patronla görüşme talep edenler de tuvaletlerin kilitlenmesine karşı insan kaynaklarını basanlar da kadın işçilerdi. Sadece Termikel’de değil bütün bir işçi hareketinde kadın işçilerin oynadığı rol bilinse, aslında işçileri bölmekten başka bir işe yaramayan bu tür görüşler de etkisini yitirir. Dahası bu tür fikirler aslında mücadele etmeye çalışan değil, bunun mümkün olmadığını kanıtlamaya çalışan bir ruh halinin ifadesi. 

Biz aslında kendimize güvenmediğimiz, çevremizde mücadele ederek kazanmış işçiler görmediğimiz için umutsuzuz. Kimi arkadaşımız çalıştığı fabrikayı nasıl örgütleyeceğini bilmediği için kimi arkadaşımız da bu amaçla konuştuğu daha ilk birkaç işçi arkadaşından “Bırak bu işleri, buradan bir şey olmaz” karamsarlığını duyduğu için güvensiz. İlerlemenin tek yolu bu zaaflarımızı aşmamız. Ama bir kere adım attığımızda düne kadar aleyhimize olduğunu düşündüğümüz pek çok şeyin aslında mücadelede bize avantaj sağlayan şeyler olduğunu göreceğiz.

ÇELİK-İŞ?

Son dönemde özellikle maaşların yatmaması nedeniyle pek çok düşünce tartışıldı fabrikada. Bunlardan biri yetkili sendika olan ama varlığı yokluğu anlaşılmayan Çelik-İş Sendikası’nın bir şeyler yapması gerektiğiydi. Oysaki bu sendikayı fabrikaya patron davet etti ve sendika en başından beri işçilerin olası bir hareketini engellemek için çalıştı. Öte yandan 1 Mayıs gibi işçi sınıfını en çok birleştiren bir günde bile Sakarya gezisi gibi işler yaparak işçilerin birleşmesine değil bölünmesine çalıştı. Geri bir bilinçte ise “Sendika ne güzel gezi yapıyor” algısı yaratarak az çok bir takdir toplamaya çalıştı. Bu yılbaşından geçerli olmak üzere imzalanan 3 yıllık toplusözleşme hiçbir işçiye sorulmadan hazırlandı ve yine hiçbir işçiye sorulmadan imzalandı. Geride kalan 2 yılda üyesi olan işçileri örgütlemek ve eğitmek için hiçbir şey yapmayan bir sendika var karşımızda. En kritik anlarda ya açıktan patronun yanında yer aldı ya da patrona zaman kazandırmak için uğraştı. Bu sendikanın fabrikayı örgütleyip mücadele yürütmesini istemek “Günah benden gitti, sendika bir şey yapmıyor, ben ne yapayım?” demenin başka bir yoludur. Biz de metal direnişine katılan on binlerce işçi kardeşimiz gibi sendika ağalarından kurtulup kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz.

BİRLİKTE MÜCADELE AMA NASIL?

Öte yandan bütün bir kış boyunca pres bölümünde çalışan işçiler, ücretlerin zamanında yatırılması için zaman zaman işi durdurdular. Bu eylemler bazen patrona geri adım attırdı bazen de attıramadı. Ama sonuçta maaşlar yatsın yatmasın fabrika yine aynı fabrika. Üstelik sadece pres işçileri tarafından yapılan grevler fabrikanın geri kalanında “Nasıl olsa pres bir şeyler yapar” kolaycılığına da sebep oldu. Preste çalışan işçiler “Diğer bölümler bize katılmıyor” derken diğer bölümler de “Grev başlıyor bizim haberimiz yok. Kendi kafalarına göre greve gidiyorlar, nasıl katılalım?” dediler. Sonuç olarak bir noktadan sonra grev bile işçiyi bölen bir rol oynadı.

Ancak birkaç denemeden sonra işçilerin tamamında “Bu böyle olmuyor. Hep birlikte yaparsak kazanırız” fikrini gelişti. O halde artık fabrikanın bütün bölümlerinden gelen işçi temsilcileri ile bir fabrika komitesi oluşturmalı ve mücadele kararlarını ve yöntemlerini bu komitede konuşmalıyız. Herkesin tanıdığı, işçiler tarafından onaylanan, işçiye güven veren ve sözünü dinleten bir komite bütün fabrikayı aynı amaçla birleştirebilir ve harekete geçirebilir. Ancak bu şekilde dağınıklıktan, çok başlılıktan da kurtulabiliriz. 

Ama bunun son dakikaya bırakmak yerine, mücadele günü gelmeden yapabilirsek o zaman mücadele günü geldiğinde hazırlıksız ve dağınık yakalanmamış oluruz. Patronun her seferinde faydalandığı bölünmüş ve dağınık, tek merkezden yönetilmeyen, her kafadan ayrı ses çıkan bir görüntüye izin vermezsek bir dahaki sefere biz kazanırız. 

METAL FIRTINANIN ETKİSİ

Bu bakımdan, başta Renault olmak üzere metal direnişinde mücadele eden bütün fabrikalardan çok şey öğrendik. Onlar kazanınca biz de kazandık, onlar kaybettiğinde biz de kaybettik. Ama sonucu ne olursa olsun on binlerce işçinin haftalar süren grevleri bize de pek çok şey öğretti. Kendi patronumuza karşı mücadelede sadece metal direnişinin öğrettikleriyle bile daha deneyimliyiz. Şüphesiz fabrikadaki bütün işçiler bu kadar yakından takip edip aynı sonuçları çıkaracak kadar şanslı değildi. Ama en ileri işçilerin sohbetlerinde, toplantılarında, Renault ve diğer fabrikaların eylemlerinden öğrenmek, onlar gibi yapmak isteği anlaşılıyordu. Gerek grevler sürerken “inşallah burada da olur” umudu gerekse sonrasında öğrendiklerimiz bizi daha güçlü kıldı. Sadece kendi fabrikamızda da değil ülke çapında işçilerin birlikte hareket etmesinin ne kadar önemli olduğunu hep birlikte gördük. Bu nedenle hem Termikel’de hem de bütün ülkede bir dahaki sefere biz kazanacağız, daha fazla kazanacağız ve daha güçlü olacağız.

Evrensel'i Takip Et