Soma’da egemenlik mücadelesi
'Öncelikle katliam gününü hatırlamakta fayda var.' Emek Partisi GYK Üyesi Gürsoy Turan Soma katliamının 2. yılında neler yaşandığını yazdı.
Gürsoy TURAN
Emek Partisi GYK Üyesi
Soma katliamı ne zaman gündeme gelse, hükümet-şirket-sendika üçlüsünün suç ortaklığından söz edilmeden konu tartışılamıyor. Katliam öncesinden sonrasına, işçilerin tepkisinden, bu tepkilerin bastırılması için yapılanlara kadar yaşananların bütünü de zaten başka türlü tartışılmasına izin vermiyor.
Öncelikle katliam gününü hatırlamakta fayda var. Katliam öncesi ocakta verilen iftara katılan Enerji Bakanı, katliamdan hemen sonra Eynez’in iş güvenliği bakımından örnek bir maden olduğunu açıkladı. Sonrasında şirket katliama tepki gösterenler suçladı, polis tepki gösterenlere biber gazı sıktı, Başbakan müşaviri madenciyi yerde tekmeledi ve ‘zatı muhterem’ bir madenciyi tokatladı... T. Maden-İş yöneticileri ise yaptıkları açıklamalarla şirketi aklama çabasına girdi.
Sendikacıların açıklamaları tepki çekse de aslında hiç de şaşırtıcı değildi. Çünkü T. Maden-İş Ege Bölge Şubesi, yalnız kamuya ait ELİ’de (Ege Linyit İşletmeleri) örgütlü olduğu dönemdeki sendika değildi. Sendikayı bölgedeki özel madenlere şirket yönetimleri getirmiş, sendikanın işyeri temsilcisinden kongre delegelerine ve yönetimine kadar her şeyi belirlemişlerdi. Şirketin güvenlik müdürleri, şoförleri, yeraltına bir kez bile inmemiş kişiler sendika yönetimine getirilmişti.
SOMA AŞ’NİN HÜKÜMDARLIĞI
Sendikanın aslında buzdağının görünen yüzü olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Rödovans ve taşeron yöntemiyle madenleri alan ve 6 binden fazla işçi çalıştıran Soma Kömürleri AŞ, Soma’yı her şeyiyle ele geçirmişti. Belediyeden, spor kulübüne, derneklerden, odalara kadar her yerde Soma AŞ’nin egemenliği vardı. Kaymakamın katliam sonrası işçilerin karşısında şirketin sözcüsü gibi konuşması da bunun ifadesi oldu.
Soma AŞ’nin hükümranlığının temeli madencilerin kontrolüne dayanıyordu. Çünkü bu hükümdarlığa karşı çıkabilecek tek güç işçilerin birliğiydi. Bu birliğin sağlanmaması için sendika aracılığıyla işçiler cendereye alınmışlardı. Bir yandan da mücadele dinamiği gelişiyordu Soma’da. Ve bunun öncülüğünü tüm baskılara karşı katliam öncesi sendika yönetimine muhalif olan ve çalışma yürüten işçiler yaptı. Bu işçiler katliam sonrası en kitlesel işçi tepkilerini ve sendikacıları istifa ettiren eylemleri örgütlediler. Ve bu süreçten sonra bir yanda Soma AŞ’nin egemenliğine karşı birlik, diğer yanda ise bu egemenliği korumak üzere işçilerin birliğinin engellenmesi çabası daha görünür hale geldi.
KAYMAKAMLIK ÖNÜNDEKİ EYLEM
Katliamın ardından iyi organize olunamadığı için Soma AŞ’da çalışan 6 bin işçiden 100-200’ünün katılımıyla Kaymakamlık önünde oturma eylemi yapıldı. İşçiler emniyetin ve Kaymakamlığın kuşatması altındaydı. Bir yandan da kitlesel eylemleri engellemek için hükümet, emniyet ve Kaymakamlık aracılığı ile işçilere, “İçinize dışarıdan karışan Soma’da provakasyon yapacak marjinal guruplar var” propagandasını yapıldı. Yanı sıra yüzlerce imamla cenaze evlerinde madenci ailelerine şehadet ve sükun telkin edildi. İşçilere destek için Soma’ya gelen çevrelerin tarzları, talepleri, eylem biçimleri ile her bakımdan “dışarıdan”lığı işçilerin ana gövdesinde tedirginlik yaratıyordu. Diğer taraftan sendika değiştirme çağrıları sınırlı bir kesim içinde tartışılıyordu. Birçok kolda dağınık tartışmalar birleşmeyi sağlayamıyor, gruplaşmalar oluşuyordu.
Bu toz duman içinde doğru müdahale ELİ’den bir grup işçinin vardiya çıkışı topluca oturma eylemi yapan Soma AŞ işçilerine destek yürüyüşüyle yapıldı. Ertesi gün İmbat işçilerinin daha kitlesel yürüyüşü, tepkinin sendika binasına yönelmesine yol açtı. Soma AŞ, İmbat ve ELİ işçilerini birleştiren ve 2 bin dolayında işçinin katılımıyla sürdürülen eylem sendika yöneticilerine, “İstifa ediyoruz” açıklaması yaptırdı.
TALEPLER ETRAFINDA BİRLİK
Katliam öncesi muhalefete de öncülük eden ELİ ve İmbat işçilerinin çağrısıyla bütün maden ocaklarından eylemlere öncülük eden işçiler, birliği sağlamak amacıyla Maden İşçileri Komitesi’ni oluşturdu ve şu talepleri ilan etti:
- Katliamda sorumluluğu olanların en ağır şekilde cezalandırılması,
- Ocaklarda gerekli iş güvenliği önlemleri tam sağlanmadan ocaklara inilmemesi,
- Taşeron uygulamasına son verilmesi, maden sahalarının kamu eliyle işletilmesi ve tüm işçilerin kamuya alınması,
- Sendika içi demokrasinin tam hayata geçirilmesi, patronların sendikaya müdahalesine izin verilmemesi, sendika yönetimi ve temsilcilerin işçilerin seçimiyle göreve gelmesi,
- Sendika seçme hakkının karşısında hiçbir baskının yapılmaması.
Maden İşçileri Komitesi, bu taleplerle ve sendikacıların istifasını getiren eylemin kazanımı üzerinden ilerlemeyi esas alırken, buradaki gelişmeyi göremeyen ve işçilerin taleplerinin üzerinden atlanarak yapılan sendika değiştirme çağrısı ise sınırlı bir çevrenin dışına çıkamadı. Ama ileri işçiler içerisinde bölünmeye yol açtı.
Maden İşçileri Komitesi’nin T. Maden-İş bürokrasisinde istifalarla çatlak açması karşısında -sendika değiştirme tartışmalarının önüne geçilmesi kaygısı ile de- T. Maden-İş her şirkete ayrı bir şube kurma ve bu şubelerin yönetimine görevlendirilecek isimlerin işçilerin seçimiyle belirlenmesi kararını aldı.
Ancak katliam sonrası tepki eylemleriyle sendikada gedik açan, hükümetten talepleriyle ilgili sözler alan işçiler, örgütlülüğünü tamamlayamadığı için, hem bürokrasinin merkezi durumundaki sendika genel merkezinin oyalamaları ve antidemokratik yasalara sırtını dayayarak süreci mahkeme kararıyla terse çevirmesi ve hükümetin verdiği sözlerden neredeyse hiçbirini gerçekleştirmemesi nedeniyle mücadeleyi ileri taşıyamadı.
İŞÇİNİN GELECEĞİ
Bu süre içinde Soma’da dönem dönem yenilenen yürüyüşler eylemleri, kent merkezine çadır kurma eyleminde işçiler polis copu ve biber gazına maruz kaldı.
Zonguldak yürüyüşünden de etkilenerek iki bin işçiyle hükümetin verdiği sözleri yerine getirmesi için Ankara’ya başlatılan yürüyüş, “dışarıdanlık”la malül solculuk tarafından bölünse de Ermenek’teki sınıf kardeşlerinin yaşadığı acıyı paylaşmak için Ermenek’e gitme, diğer madenci şehirleriyle birleşme gibi ileri eğilimler, bütün bunlardan sonuçlar çıkarmak için gerçekleştirilen işçi kurultayı atılan olumlu adımlar oldu.
Maden şirketleri bugün ileri işçileri işten çıkartarak yeniden düzenlerini kursalar da hiç kimse için hiçbir şey eskisi gibi değil. Atılan tüm bu adımlar kuşkusuz geleceğin işçilerin lehine şekillenmesinin dayanağı olacak.