28 Nisan 2012 15:14

1 Mayıs’ta Alman izleri

Bu yıl, 1 Mayıs’a kaynaklık eden ABD’nin Şikago kentindeki işçi ayaklanması ve ardından gerçekleştirilen katliamın 125. yıldönümü. 1 Mayıs’ın işçi sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü ilan edilmesinde önemli bir dönemeç olan bu tarihe dair yazılanların çoğunda, katliamın n

1 Mayıs’ta Alman izleri
Paylaş
Yücel Özdemir

NEDEN ŞİKAGO?

Bu eylemlerin en dikkat çekeni Şikago’da yaşandı. 40 binden fazla işçinin katıldığı grev ve gösteri görkemli geçti. İki gün sonra 3 Mayısta bu kez tarım makineleri üreten McCormick fabrikasında greve çıkan 1400 işçinin direnişi patronlar tarafından kırılmak istendi. Grev kırıcıları devreye konuldu. Grevcilerle grev kırıcıları arasında çıkan olaylardan sonra polis 6 işçiyi katletti. Bunun üzerine, devrimci örgütler ve sendikalar katliamı protesto etmek için 4 Mayıs günü kentin en büyük meydanı olan Hymarket’te protesto eylemi çağrısı yaptı. Özellikle Almanca olarak yayınlanan “Arbeiter Zietung”un (İşçi Gazetesi) yoğun çalışmasıyla yapılan bu gösteri sırasında polis tarafından atıldığı sanılan, ancak bugüne kadar kim tarafından atıldığı tam olarak tespit edilmeyen bir bombanın patlaması üzerine 7 polis hayatını kaybetti. Gösteriyi örgütleyen işçi önderlerinden 8’i tutuklanarak idamla yargılanmaya başlandı ve sonunda dördü uydurma gerekçelerle bir yıl içinde idam edildi. İdam edilen dört işçi önderinden üçü sonradan ABD’ye göç eden Alman, biri de İngiltere’den giden devrimci göçmenlerdi.Katledilen devrimcilerin biyografileri, 1 Mayıs’ın işçi sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü olarak ilan edilmesinde adeta mihenk taşı olan Şikago’daki olayların üzerinde 1848/49’da Avrupa’da baş gösteren büyük devrim rüzgarının etkisini de daha anlaşılır bir şekilde gösteriyor. Çünkü hızla sanayileşen ABD’de ortaya çıkan işçi sınıfı ve onun çıkarlarını savunan devrimci odaklar arasında Almanya’dan göç edenler önemli yer alıyordu. Yine o dönemin en önemli talepler arasında yer alan 8 saatlik iş gününün yine Avrupa’daki işçi sınıfının mücadelesinden esinlenerek öne çıkarıldığı da görülecektir.

DEVRİMİN YENİ KITADAKİ ETKİSİ

Bir sınıf olarak ilk kez ortaya çıkıp ve kendi talepleri etrafında mücadeleye atılarak burjuvaziye kafa tutan ancak, 1848/49’daki devrim beklentisi yerine gelmeyen işçilerin, yoksulların, devrimcilerin, sosyalistlerin önemli bir bölümü Amerika’nın kapısını çalmıştı. “Yeni dünya”ya Alman göçünün en fazla olduğu yıllar devrim sonrası yıllara tekabül ediyordu.

Çeşitli kaynaklara göre, sadece 1854 yılında ABD’ye göç eden Alman sayısı 220 bindir. 19. yüzyılın ikinci yarısında teknolojideki ilerlemelere bağlı olarak daha güvenli ve hızlı giden gemilerin yapılmaya başlaması ile birlikte göç daha da cazip hale geldi. Zamanla, Alman göçmenler, başta New York olmak üzere ABD’nin doğu kıyısındaki kentlerinde en ağır işlerde çalışan, en çok sömürülen, dışlanan göçmenler oldular. New York o dönemler Almanya’dan göç eden devrimcilerin sayesinde ABD’deki işçi sınıfının kalbi haline gelmişti.Bu durum biraz içeride olan Ilinois Eyaleti’nin Şikago kenti için de geçerliydi. Hatta Şikago’daki işçi sınıfı örgütlenmesi New York’tan çok daha ilerideydi. O dönem ABD’nin demir ve çelik üretiminin kalbi olan, keza büyük mezbahaların, tahıl ambarlarının bulunduğu Şikago’da aynı zamanda George Pullmann Vagon Fabrikası ve McCormicks tarım makineleri üreten fabrika bulunuyordu. Sanayi işçilerinin yanı sıra küçük ve orta ölçekli işletmelerin bulunduğu kentte çalışma süresi ise günde 12 saat idi. “O vakit 1.7 milyon insanın yaşadığı kentte 440 bin Alman göçmen vardı. Kentin birçok semtinde Almanlar ağırlıktaydı. Ve bu kentte işçi hareketi için önemli olan Şikago İşçi Gazetesi (Chicagoer Arbeiter Zeitung) yayınlanıyordu. (Bernd Brunner, Nach Amerika, sf. 152). Yani, tıpkı bugün Almanya’da Türkiye kökenli göçmenler için geçerli olduğu gibi, belli semtlerde ve caddelerde ağırlıklı olarak Almanya’dan göç edenler yaşıyordu. Bu semtlerdeki birahane, bakkal ve lokantaların çoğu da yine Almanlara ait idi. Ve doğal olarak buralarda ağırlıklı olarak Almanca konuşuluyordu. Bir arada yaşayan ve neredeyse tümü işçi sınıfının ferdi olan Alman işçiler arasında, daha fazla ücret, 8 saatlik iş günü gibi dönemin yakıcı talepleri ile devrim ve sosyalizm fikri çok daha yaygındı. Dahası Alman göçmenler, sportif, kültürel dernekler üzerinden çok daha örgütlü idi. Bu nedenledir ki, ABD topraklarında kurulan ilk işçi örgütleri, gazeteler ve sendikalarda hissedilebilir şekilde Alman sosyalistlerinin rolü bulunuyordu.

ŞİKAGO’DA BİR ‘ARBEITER ZEITUNG’

Bu durum doğal olarak Amerika’daki işçi sınıfının mücadelesinde kendisini açık bir şekilde hissettirdi. Ne var ki, 1 Mayıs’ın işçi sınıfının birlik ve dayanışma günü ilan edilmesine neden olan Şikago’daki olaylar ve sonrasında tutuklanarak idam edilenlerin çoğunun Almanya’dan göç eden işçiler, devrimciler olduğu fazla bilinmiyor. Halbuki 1 Mayıs 1886’da Hymarket Alanı’nda 40 binden fazla işçinin insanca çalışma talebiyle bir araya gelmesinde “Arbeiter Zeitung” önemli bir rol oynadı ve gazetenin yöneticileri daha sonra işçileri isyana teşvik ettikleri gerekçesi ve polise bomba attıkları iddiasıyla idam edildi. O dönem Şikago’daki işçi hareketinin önemli liderleri arasında yer alan gazetenin Genel Yayın Yönetmeni August Spies, 1855 yılında Almanya’nın Hessen Bölgesi’nde (Hersfeld) doğmuş ve 16 yaşında iken New York’a gitmiş bir göçmendi. Daha Almanya’da iken işçi sınıfının çıkarlarına bağlanan ve sosyalizme inanan Spies, New York’ta bir yıl kaldıktan sonra Şikago’ya geçerek Kuzey Amerika Sosyalist İşçi Partisine üye olur. 1877 yılında Virjinya’daki büyük demiryolu grevinin kanla bastırılmasından sonra silahlı direnişi savunan işçi örgütleri içinde yer alır. 1880’e kadar Alman Sosyal Demokrat Partinin çizgisini takip eden Spies, bu tarihten sonra anarko-sendikalist çizginin temsilcisi Uluslararası İşçiler Örgütüne (International Working Poeple’e Association) geçer ve kurucuları arasında yer alır. 1884 yılından tutuklandığı Mayıs 1886 yılına kadar, Alman işçilere yönelik Almanca yayınlanan “Arbeiter Zeitung”un hem sahibi hem de yayın yönetmeni olarak mücadelesini sürdürür. Spies sadece yazılarıyla değil ateşli konuşmalarıyla da göçmen olsun olmasın, burjuvazi tarafından ağır koşullarda çalıştırılan ve sömürülen işçiler arasında büyük bir güven kazanır, dikkat çeker.

MEZARDAKİ SESSİZLİĞİN GÜCÜ

4 Mayıs günü tutuklanan ve davanın bir numaralı sanığı olarak gösterilen Spies ve diğer yoldaşları için dünya çapında başlatılan büyük dayanışma kampanyasına rağmen, Amerikan burjuvazisi, işçi sınıfının bir daha benzer bir kalkışmaya girişmemesi için idam kararından vazgeçmez. Dahası bunu idam ederken de barbarlığıyla gösterir. Normal koşullarda urganın bir anda çekilip idamın gerçekleşmesi gerekirken,  darağacında yavaş yavaş can çekişerek öldürülürler. New Yorker Volkszeitung’un yazdığına göre Spies’in son sözleri, “Mezardaki sessizliğimizin konuşmamızdan çok daha güçlü olacağı vakit mutlaka gelecektir” olmuştur. (Zeit Geschichte dergisi, sf. 65).Gerçekten de sonraki yıllarda Spies ve yoldaşlarının canlarıyla ödemiş olduğu bedelin üzerinden 1 Mayıs bütün dünyada işçi sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Bayramı olarak ilan edildi. Dahası, işçi sınıfı burjuvazinin amansız saldırılarını geri püskürttü ve Ekim 1917’de Sovyetler Birliği’nde ve sonrasında pek çok ülkede iktidarı ele geçirdi. Göçmen Alman devrimcilerinin yayınladığı “Arbeiter Zeitung” o zamanki 6 bin tirajıyla Şikago’da önemli bir güçtü ve bu yüzden de burjuvaziyi ve onun kolluk güçlerini tedirgin ediyordu. 1800’lerin ikinci yarısında hem derinleşen sınıf savaşları hem de bağımsızlık savaşı Amerika’da genel olarak önemli sosyal gelişmelere neden oldu ve buraya göç eden Alman göçmenlerin de bu gelişmeler karşısında önemli mevzilerde yer aldığı, bedeller ödediği anlaşılıyor. Daha o yıllarda bile “fırsatlar ülkesi” olarak sunulan ABD, Alman devrimcileri ve ilericileri için aynı zamanda sınıf mücadelesinin yükseltilmesi ve sınıf bilincinin geliştirilmesi için de önemli bir fırsat alanıydı.125 yıl önce Şikago’da 1 Mayıs’ın ilan edilişine neden olan katliam ve ardından gelişen olaylara baktığımızda, sosyalizm ve sınıf bilinci açısından oldukça ileride olan Alman göçmen devrimcilerinin, “fırsatlar ülkesi Amerika’da” para, mal-mülk edinme yerine işçi sınıfının kurtuluşu için büyük mücadeleler verdikleri görülüyor. Ve bu mücadelenin ne kadar değerli ve anlamlı olduğu, 125. yılında bir kez daha net olarak görülüyor. (Köln/EVRENSEL)


1 MAYIS’TAKİ ALMAN DEVRİMCİLER

Sadece Spies değil, 4 Mayısta halen kim tarafından atıldığı kesin olarak bilinmeyen, bombalı saldırıdan sonra tutuklanarak idam cezasına çarptırılanlar arasında “Arbeiter Zeitung”da görevli ya da onun çizgisini savunan 5 Alman göçmeni daha bulunuyordu. 11 Kasım 1887’de idam edilen dört işçi önderinden üçü Almanya’dan göç eden devrimcilerdi.

Dizgici Adolf Fischer: Bremen’de doğdu. 1873 yılında daha 15 yaşında iken o da binlerce sosyalist gibi ABD’ye göç etti. St. Lous’te Kardeşine ait matbaada dizgicilik öğrendi ve 1879 yılında ABD’deki Alman göçmen işçilerin kurduğu “Alman Matbaacılar Sendikası”na üye oldu. 1883’te ailesiyle birlikte Şikago’ya taşındı ve “Arbeiter Zeitung”da çalışmaya başladı. Hakları için mücadele eden işçilere saldıran polise karşı savunma amacıyla kurulan, askeri eğitimi de öngören çalışmalar içinde yer aldı. 4 Mayıstaki olaylardan sonra arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alınarak idam cezasına çarptırıldı ve 11 Kasım 1887’de infaz edildi.

Sıvacı Çırağı Georg Engel: 1836 yılında Kassel’de doğdu. 1872 yılında ailesiyle birlikte ABD’nin Philadelphia kentine göç etti ve şeker fabrikasında çalıştı. 1874’te Şikago’ya taşındı ve bir oyuncak dükkanı açtı. Almanya’dan sosyalist fikirlerle giden Engel, Kuzey Amerika Sosyalist İşçi Partisinin kuruluş sürecine katıldı. Sonra o da August Spies’le birlikte anarkosendikalist Uluslararası İşçiler Örgütüne katıldı. O da Spies ile birlikte idam edildi.

Ciltçi Michael Schwam: 1953 yılında Würzbug yakınlarındaki Kitzingen’de doğdu. Genç yaşında sosyal demokrat düşüncelerle tanıştı. Ciltçiler Sendikasında görev aldı ve günlük çalışma süresinin 12 saatten 11 saate düşürülmesini sağladı. 1879 yılında ABD’ye göç etti ve 1881’de “Arbeiter Zietung”da çalışmaya başladı. 4 Mayısta tutuklandıktan sonra 1887’de ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 1893 yılında suçsuz olduğu kanıtlandı.

Marangoz Louis Lingg: 1864 yılında Heidelberg yakınlarındaki Schwetzingen’de doğdu. Daha sonra yazdığı kişisel biyografisinde 13 yaşında iken sınıf çelişkilerinin farkına vardığını ve çelişkinin kaynağının insanın insanı sömürmesi olduğunu yazıyordu. 1882’de marangozluk eğitimini tamamladıktan sonra önce Strasbourg’a, sonra da Freiburg’a geçti ve burada sosyalist örgütlere katıldı. Askerlik görevini yapmak istemediği için 1885’de New York’a göç etti ve burada marangozluk yapmaya başladı ve sendikal çalışmalara katıldı. 1886’da anarşistler tarafından yayınlanan “Der Anarchist” dergisinin redaktörlüğünü yaptı. 4 Mayıs olayları sırasında polise bombalı saldırı düzenleyen kişi olduğu ileri sürüldü ancak bu kesin olarak tespit edilemedi. 21 Haziran 1887’de ölüm cezasına çarptırıldı. Cezaevinde tutulduğu sırada hücresinde 4 ayrı bomba bulundu. İdamından bir gün önce, 10 Kasımda sigaranın içine yerleştirilen dinamitin patlaması sonucu hayatını kaybetti.

Oscar Neebe: 1850 yılında New York’ta göçmen bir Alman ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesinin Hessen Bölgesi’ne dönmesi nedeniyle çocukluk yılları Kassel’de geçti. 14 yaşındayken ailesi yeniden ABD’ye göç etti. Değişik kentlerde farklı işlerde çalıştıktan sonra 1877’de bir fabrikada çalışmak üzere Şikago’ya taşındı. Aynı yıl Komünist Partiye üye oldu, ancak bir süre sonra ayrıldı. 1880’de, August Spies ve Michael Schwab yönetimindeki “Arbeiter Zeutung”da çalışmaya başladı. Polisin üzerine atılan bombayla bağlantılı olduğu ileri sürülen Neebe’nin 4 Mayıs günü olay yerinde olmadığı ortaya çıkınca gözaltına alındıktan bir süre sonra serbest bırakıldı. Tutuklamalar nedeniyle gazete yönetimini o üstlendi. Ancak daha sonra olaylarla bağlantılı olanlarla birlikte hareket ettiği için yeniden tutuklandı ve yargılama sürecinde 15 yıl hapse mahkum edildi. Neebe, 1893’te dönemin senatörü John Peter Altgeld tarafından suçsuz olduğu için affedildi ve serbest bırakıldı. Alman göçmenlerle birlikte tutuklanarak idam cezasına çarptırılan Samuel Fielden de İngiltere’de doğan bir göçmendir. 1 Mayıs ve ardından 4 Mayıs olayları nedeniyle idam cezasına çarptırılanlar arasında sadece dizgici Albert Parsons ABD (Alabama) doğumludur.

ÖNCEKİ HABER

Tabiplerin genel kurulunda ‘duyarlılık’ tartışması

SONRAKİ HABER

Kadın emeği sistemin açıklarının yara bandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa