Tarifi imkansız kırılmalar ve dostlara çağrı

Ferhat ENCÜ*

Yüzyıllara yayılan devletin anti-Kürt zihniyeti her dönem başka bir form ile karşımıza çıksa da yaşadığımız her olay bize bunun devletin temellerine işlenmiş olan bir stratejinin ürünü olduğunu ispatlıyor. Bu durum hem devletin içinde ortaya çıkan çıkar çekişmelerinde hem de alınan aktüel kararlarda gün yüzüne çıkıyor. İçerdeki çıkar çatışmaların ilk kurbanları Kürtler olduğu gibi alınan aktüel kararlarda da ilk elden gözden çıkarılan yine Kürtler oluyor. 

SİYASAL İKBAL UĞRUNA SAVAŞ

AKP iktidarı eli ve Erdoğan’ın organizatörlüğü ile ülkede bir darbe uygulanmış durumda. 7 Haziran seçim sonuçlarından sonra Erdoğan askeriye ile yaptığı anlaşma üzerine kademeli bir şekilde savaşı tırmandırarak iktidarını kurtarmak uğruna ülkeyi bir ateş topuna dönüştürdü. Siyasi ikbal uğruna devreye konulan savaş stratejisi yine Kürtler üzerinde devreye sokuldu. 

Cizre tarih boyunca Kürt Milli iradesinin en yoğunlukta yaşandığı ve bu iradenin siyasete tekabülünün en yüksek olduğu yerlerden biridir. Kültürel kimliklerini siyasal bir düzlemde ortaya koyan ve devletin tekçi anlayışına karşı verdiği mücadele ile tarihi kazanımlar elde eden Cizre, despot ve faşist anlayışın ilk saldırı merkezidir. Bu bağlamda son faşist saldırının odak noktası yine Cizre ve Cizre ile aynı hususiyetlere sahip olan kentler oldu.

Aslında her şey gözümüzün önünde cereyan etti. Her ne kadar iktidara yedeklenmiş olan medya sansür uyguladıysa da alternatif medya ve halkın çabası yaşananların canlı bir şekilde herkese ulaşmasını sağladı. Bu yüzden herkes olanların tanığıdır. Tanık olduğumuz son yüz yılın en gaddar süreçlerinden biri her birimizin hafızasında, yüreğinde, bilincinde kocaman gedikler açtı. Tarifi ve tamiri imkansız kırılmalar yaşandı. Ülkenin bir tarafı kan revan içinde iken bir tarafın oynadığı üç maymun rolü en çok yaktı yüreğimizi. 

DİZ ÇÖKMEDİLER

Tarih bize Cizre’nin zalim yöneticiler önünde asla diz çökmediğini anlatıyor. Bütün bu yaşananlar Cizre halkına mücadelesini bir adım daha yükseltmeyi sağladı. Mehmet Tunç’un kendi katillerinin suratında patlayan sözleri asla ama asla teslim olmayacak bir bayrağın kuşaktan kuşağa aktarılacağının da açık bir tezahürüdür. Mehmet Tunç’un bayrağını devralan nice gençler yetişiyor. Bu konuda kimse en küçük bir şüphe ve tedirginliğe kapılmasın. 

İktidar kendi emelleri uğruna kentimizi yıktı. Yüzyılların medeniyetine karşı savaşan bir güruh ile evler, mabetler, tarihi mekânlar tahrip edildi. Ama bilinmelidir ki tarihe yıkanlar değil tamir edenler, inşa edenler, direnenler yazılıyor. Bu sebeple bütün Kürt iş adamlarına, direnen yurtsever insanlara, demokrat ve vicdan sahibi dostlara çağrımız bu inşa sürecine katkı için kentlerimizi ve insanlarımızı yalnız bırakmamaları ve bu tarihi sorumluluklarının farkında olmaları doğrultusundadır.  

Genç başlanılan bu zorlu yolun genç umutlara gebe olduğu hakikati mücadelemizi daha anlamlı kılıyor. Herkes kendi imkanları ve sorumlulukları doğrultusunda bu mücadeleye omuz vermelidir. Kürt halkı gibi diğer halklarda bilsinler ki Kürtlerin yüzyıllara yayılan mücadelesi onlar içinde bir garantördür. Kürt halkının bu mücadelesine omuz vermeleri onları da bu dikta anlayışlara bu despot sistemlere karşı güçlü ve emin kılacaktır. 

Köyde, kentte, sokakta, mecliste, okulda ümit edilen güzel günler gelinceye dek durmadan mücadele edip yolumuza devam edelim. AN AZADÎ AN AZADÎ…

*HDP Şırnak Milletvekili