Mehmet Altan: Erdoğan müebbetlik suç işliyor
Cumhurbaşkanının, hükümetin faaliyetlerine müdahil olma gibi bir hakkı, hukuku yok. Anayasayı çiğniyor. Anayasayı çiğnemenin hükmü, müebbet.
Çağrı SARI
İstanbul
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ahmet Davutoğlu’ya AKP genel başkanlığı ve başbakanlıktan el çektirmesi ile Erdoğan’ın tek adamlığını biraz daha güçlendirmesi tartışılırken, muhalefet tüm bu süreci ‘darbe’ olarak nitelendiriyor. Bu ‘darbe’ süreci başkanlık sisteminin daha hararetle tartışılmasına sebep oluyor. AKP kanadı, Türkiye’nin sistem değişikliği ve yönetilme problemi olduğunu dillendirirken, AKP içerisinde ‘küskün’lerin oranı da artıyor. Haliyle yeni bir parti doğar mı? Türkiye başkanlığa razı gelir mi soruları da cevaplarını arıyor. AKP’yi yakından takip eden Gazeteci Mehmet Altan ‘Cumhurbaşkanı neden yetkilerinin dışında başbakanın hak ve hukukunu anayasal yetkilerini gasbetmeye kalkıyor?’ sorusunun daha can yakıcı olduğu görüşünde. Çünkü Altan’a göre tüm bu yaşananlar bir darbe ve Erdoğan Anayasa’yı çiğniyor. Cezası ise CMK’nın 309. maddesi. Yani müebbet hapis...
Altan ile Erdoğan’ın Davutoğlu’ya müdahalesi vesilesiyle, AKP’de son süreçte yaşananları ve olası sonuçlarını konuştuk.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’ya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın el çektirmesi muhalefet tarafından darbe olarak nitelendiriliyor. Katılır mısınız bu tespite?
Ben bu darbenin aslında 17- 25 Aralık’tan sonra oluştuğunu söyleyebilirim. Hayatımda ilk kez siyasal iktidarın mahkeme kararına rağmen, güvenlik güçlerine baskı yaparak engellemeler yaptığını gördüm. Bu fiili olarak yargının devre dışı bırakılmasıdır.
Türkiye’nin yakın dönemini izlediğiniz vakit, hükümetin yargıya yaptığı darbeden sonra icraatlarının evrensel hukuk kurallarıyla bağdaşmadığını, çakma mahkemelerin kurulduğunu, doğal hakim ilkesinin yok edildiğini yani yargıyı siyasal iktidarın ele geçirdiğini görürsünüz.
Onun için bu olay yeni bir darbe değil... Darbe 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sürecinde yapıldı. Mahkemelerin çağırdığı insanların, gidip yargılanmaları-aklanmaları gerekirdi. Ancak, AKP iktidarı yargıdan kaçtı.
Rüşvet ve hırsızlıkla ilgili dosyan varsa ve sen bunun yalan ya da darbe olduğuna inanıyorsan, gidip bunları mahkemede anlatacaksın. Yani devlet, yasama, yürütme, yargıdan oluşuyor. 17-25 Aralık’ta hükümetin yaptığı düpedüz bir darbedir. Siyasi iktidar yargılanmaktan korktuğu için, sis bombalarıyla mahkemeyi işlemez haline getirmiştir. Ama mesela ABD Türkiye’nin ne yapması gerektiğini açık bir şekilde gösterdi. Reza Zarrab hakkında tutuklama kararı çıkarttı. Tutuklama kararı hukuk devletinin gereği olarak söz konusuysa, Türkiye’de niye gerçekleşmiyor. Çünkü Türkiye’de darbe olduğu için...
Bugün yaşananlar da o sürecin devamı niteliğinde diyorsunuz... Peki, Erdoğan’ın tek adamlık arzusundan mı böyle Erdoğan ve Davutoğlu arasında kulislerde konuşulan, medyaya da yansıyan bir ayırım mı var gerçekten?
Hukuken cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi yok. Ülkeyi hükümet yönetir. Ama bunu medya baskıda olduğu için ‘cumhurbaşkanı suç işliyor’ diye söylemiyorlar. Şimdi tartışılan ‘cumhurbaşkanı ile bilmem kim arasında fark var mıydı yok muydu?’ Bu düşüncenin, bu yorumun, bu sorunun bir manası yok. Cumhurbaşkanının, hükümetin faaliyetlerine müdahil olma gibi bir hakkı, hukuku yok. Anayasa’yı çiğniyor. Anayasa’yı çiğnemenin Türk Ceza Kanunundaki hükmü de 309, müebbet. Burada anayasal yetkisi olmadığı halde, başbakanın yetkilerine gasp var. Soru şu: ‘Cumhurbaşkanı neden yetkilerinin dışında Başbakanın hak ve hukukunu anayasal yetkilerini gasbetmeye kalkıyor’... Başbakan açısından da ‘Nasıl Anayasal yetkilerinin kendine verdiği hakları koruyamıyor.’
Cumhurbaşkanı suç işliyor. Anayasa’yı çiğniyor, ‘Tanımayacağım’ diyor. Bunların hepsi TCK’ye göre suç ama bütün bunlar bir tarafa konulup, aralarında siyasal ayrılık vardı yoktu tartışılıyor. Konu hukuk meselesi, siyasi bir mesele değil. Cumhurbaşkanının AKP’ye elini ayağını sokarak, her şeyi yönetmesi. Bu anayasal suç işlemektir. Anayasa’yı değiştirmeden bunu yapmaya kalkmak darbedir, anayasal suçtur.
Seçildiğinde ‘Bildiğiniz gibi bir Cumhurbaşkanı olmayacağım’ demişti...
Bu müdahaleyi seçildiği günden beri yapıyor. Seçildiği gün parti ile ilişkisinin kesilmesi gerekirdi. Sanki birtakım tedbirler alırsa ‘suç işlemiyor’ sanıyor ama böyle değil. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir skandal, rezalet yok. Davutoğlu’yu da kendi atadı bu baştan itibaren suç ve parti tüzüğüne de aykırı.
SEÇMENİN BİR ÖNEMİ YOK
AKP ‘istikrar’ propagandasıyla 1 Kasım’da yeniden tek başına iktidar oldu. Şimdi istikrardan bahsetmek pek mümkün değil. Bu son yaşananların AKP’de karşılığı nedir?
Davutoğlu’nun görevden alınması, aslında Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’ye yaptığı en büyük darbedir, yok etti partiyi. Şimdi başbakanın, genel kongrenin, seçmenin hiçbir önemi yok. ‘Ben hepsinden önemliyim’ derseniz o parti ayakta kalamaz. Böyle bir parti olmaz. Yani Başbakan Türkiye halkından 23 milyon oy alacak, parti tüzüğüne göre de en üst organ olan Genel Kurulda oy birliği ile seçilecek ama başbakan, cumhurbaşkanının canını sıktığı için Saray oyunlarıyla, kumpasla mevcut konumunu kaybedecek. Darbe olsaydı da aynı şey olacaktı. Şimdi seçilecek bir başbakana kimse saygı duymaz. Saygı için bu tür bir muameleye maruz kalmayacak, bir ağırlığının ciddiyetinin olması lazım.
DAVUTOĞLU ANAYASAL YETKİSİNİ KORUYAMADI
Düşük profilli bir başbakan açıklaması da sanırım bu söylediğinizi destekliyor...
Yok hükmünde bir başbakan demek o ifade, zaten hakarettir. Üstelik Davutoğlu ne kadar yüksek profilli o da soru işareti. Bir profesörün, bireyin aşağılandığı bir süreç hatırlamıyorum. Üstelik diğeri gayrimeşru davranıyor. Davutoğlu ise Anayasa’nın kendisine verdiği anayasal yetkiyi koruyamadı.
PARLAMENTER REJİM MİSAFİR ODASINA ALINDI
Geçtiğimiz haftanın kulisini MHP’den bir grup ile AKP’den bir grubun birleşme ihtimali ile 5. bir parti doğar mı sorusunu oluşturdu. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de huzursuz olduğu ve çeşitli görüşmeler yaptığı iddiası var...
Buradaki temel sorun Türkiye devleti ve milleti, anayasayı yok sayarak, rejimi değiştirmek isteyen bir adama teslim olacak mı? Olmayacak mı? Teslim olmayacaksa, bu durum yakın zamanda kırılacak. Parti mi bölünür, başka bir şey mi olur... Demokratik bir yapı içinde Türkiye’ye zarar gelmeyecek bir biçimde bu sorun çözülmeli. Yargıyla mı engellenecek, siyaseten parti mi çatlayacak... Mesele buradaki gelişmelerin analizi değil kimin kimle toplantı yaptığı falan değil. Türkiye bir adama teslim olacak mı? Parlamenter rejim misafir odasına alındı. Anayasal suç! Darbe. Anayasa değişmeden değişmiş gibi davranmanın ağır bedeli var.
EN NİTELİKSİZ, EN EMİR ERİ BAŞBAKAN OLUR
Sizin adayınız var mı AKP kongresine dair?
En niteliksiz, en emir eri, Davutoğlu gittikten sonra Başbakan olmayı kabul eden herkes bu anlamda bütün bu durumu kabul etmiş anlamına gelir.
Bu ortam nasıl değişir?
Bütün bunlar olup biterken meclis kapalı. Demokratik hak kullanımını darbe olarak yutturmaya çalışıyor. AKP, yürüyelim diyen herkese darbe yapıyor diyor ,iç savaş çıkarmak istiyorlar diyor... Anayasayı ve hukuku yok sayan bir anlayışın önünde temel hak ve özgürlükleri kullanarak durulabilir. Milyonlarca insanın anayasayı deldirmeyeceğiz demesi halinde iklim değişir.
ANAYASA SÜRECİNİN RAFA KALKACAĞI SÜREÇ
Dokunulmazlıkların kaldırılması için yapılan ek madde değişikliğine de Anayasa’ya aykırı deniliyor. Kalkar mı dokunulmazlıklar?
Anayasa dokunulmazlığı devam ederken, siz bir şekilde bir kereye mahsus onu geçici kılacaksınız. Cezanın şahsiliğini, kuralını yok sayacaksınız. Suçladığınız adamın komisyonda savunmasını almayacaksınız.. Hukuk mantığının Anayasa sürecinin rafa kalkacağı süreç. Akıl hastalarının bulunduğu bir ortamda, akıllı kalamamak gibi... Hukuktan başka konuşulacak hiçbir şey yok. Dokunulmazlıkların kaldırılmasını çok olanaklı görmüyorum.
HALKIN BAŞKANLIK DERDİ YOK
Partili cumhurbaşkanlığı gündemi var şimdi. Böyle bir istek, başkanlık sisteminin Türkiye tarafından benimsenmiş olmamasından mı kaynaklı.. Zira anketlerde, başkanlığın halkın gündeminde olmadığı çıkmıştı.
Anayasayı istediği gibi değiştirebilirlerse böyle bir durum mümkün ama Anayasa değişmeden, değişmiş gibi davranarak, Anayasa’yı ihlal Anayasa suçudur. Türkiye’de siyaset garip bir yerde. Anayasa’nın askıya alındığı, bu kadar çiğnendiği, başbakanın azledildiği dönem yok. AKP yok hükmünde bir parti haline geldi. Milli irade ortadan kalktı. İstikrar diye oy verdiler, ne oldu savaşa gitti memleket. Anayasayı yok sayan bir Cumhurbaşkanını da Türkiye taşıyamaz.
Halkın da başkanlık diye bir derdi yok. Türkiye’de yoksulluk var. Bunlar iktidara geldiğinden beri 17 bin işçi ölmüş, gelir dağılımını en kötü paylaşan 3 ülkeden biri Türkiye, işsizlik var. Öldürülen kadınlar var. Yarına dair hiçbir öngörümüz yok. Müthiş bir şiddet ve terör ortamı var. Yönetilemeyen çürümekte ve çökmekte olan bir yapıya ‘Başkan olacağım, İslam aleminin lideri olacağım, canımın istediğini yargılatacağım’ diye tutturmuş.
Cumhurbaşkanlığı neyine yetmiyor? Partili cumhurbaşkanlığı yapıyorsun zaten, o da suç... Türkiye’de 36 padişah vardı 17’si düşürüldü, 4’ü kelleyi kaybetti. Siz anayasanın dışına çıktığınız zaman geri dönemezsiniz.