Devran dönsün, Sarıkeçilililer yürüsün
AKP’li Kazım Karabekir Belediyesi Sarıkeçilili yörüklerinin geleneksel göç kervanı şenliğini basarak, çadırlarını yıktı ve gelen misafirleri darbetti.
Başak ŞAHİNDOĞAN
Göçebelik bir akıp gitme halidir.
Doğanın akışına kendini bırakma, gökyüzüne ve yeryüzüne teslim olma halidir.
Sahip olma değil, ait olmanın hüküm sürdüğü bir yaşam şeklidir.
Göçebelik yolda olmanın büyülü seremonisidir.
ANADOLU’DA GÖÇERLİK
Anadolu topraklarında göçerliğin geçmişi tam olarak bilinmese de Türklerin yerleşmesinden çok daha eskiye dayandığı tahmin edilmektedir. Milattan önce beşinci yüzyıldaHeredot’un Güney Ege ve Akdeniz dolaylarında göçer topluluklarla karşılaştığı ve yazılarında onları “Evlerini yanlarında taşıyorlar” sözleriyle tanımladığı bilinmektedir.
Yaklaşık onuncu yüzyılda Orta Asya bozkırlarından Anadolu’ya gelen Türk Boylarının bir kısmı burada yerleşik hayata geçerken bir kısmı da göçer yaşama biçimini Anadolu’da da sürdürmüşlerdir.
Farklı kaynaklardan farklı zaman dilimlerine ait edinilen bilgiler milattan önce ki tarihlerden beri bu topraklar konar-göçer yaşam biçiminin kesintisiz sürdüğünü göstermektedir.
SARIKEÇİLİLİLER
Bugüne geldiğimizde ise konar-göçerlik Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi yaylalarında ve Güney ve Doğu Toroslarda yaşayan topluluklar tarafından sürdürülmektedir.
Yüz yıllardır süren bu toplumsal yaşam biçiminin bu topraklardaki son örneği olarak Sarıkeçilililer ise kökenleri Orta Asya Türklerine dayanan Toroslarda yaşayan göçebe yörüklerdir.Yaklaşık 250 aile ve 500 kişilik nüfusları ile yaşamlarını sürdüren Sarıkeçilililer sabit bir toprağa ya da herhangi bir mülke sahip olmadan hayatlarını sürdürürler.
Yılı, yazlak, güzlek, kışlak olarak üçe ayıran göçebeler dört ayı yazlakta, üç ayı güzlekte ve beş ayı kışlakta geçirerek yılı tamamlarlar. Yazın Toroslara uzanan yolculukları Karaman’a kadar uzanıyor. Güz mevsiminde Akdeniz’e ulaşan yolculukları ise kışa kadar sürüyor. Günde dört ya da beş saat göçerek bazen bir bazense bir günden fazla konaklayarak yolculuklarını sürdürürler. Binlerce yıldır doğanın içinde yaşamlarını sürdüren Sarıkeçilililer için keçi çok önemlidir.Keçi kılından dokunan çadırlarda yaşar ve keçi sütünden ürettikleri peynirleri satarak yaşamlarını sürdürürler. Hayvancılıkla geçinen Yörükler göçlerini ise deve ile yaparlar. Evleri olan kıl çadırları ve diğer tüm eşyalarını bu hayvanlar yardımı ile taşırlar.
GÖÇEBELİĞİN ENGEBELİ YOLU
Son yıllarda sayıları iyice azalan göçebelerin zaten zor ve çile dolu olan hayatları,her geçen gün biraz daha zorlaşmaktadır.Devlet politikaları nedeniyle göç yollarıdaralmakta ve yaşam alanları giderek azalmaktadır. Bunun en büyük sebepleri ise son yıllarda giderek artan doğa talanları, yok edilen yeşil alanları, hayvanlarını otlatmak için kira ödedikleri meraların köy tüzel kişilikleri tarafından korumaya alınması, yaşam hakkını hiçe sayan baraj maden ve taş ocağı projelerinin ve onların varlığını tehdit etmesidir. Devlet bu politikaları Toroslar’ın yaylalarında var olma savaşı veren göçebeleri yerleşik düzene geçmeye zorlamaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Karaman’a bağlı AKP’li Kazım Karabekir Belediyesi’nin Hacıbaba Dağı’nın eteklerine konuşlanan Sarıkeçilili Yörüklerinin göç kervanı şenliğini hükümet aleyhine konuşmalar yapıldığı gerekçesiyle basarak, çadırlarını yıkıp ve gelen misafirleri darbetmesi de bu politikanın bir ürünüdür.
Sarıkeçilililer Yaşatma Derneği Başkanı Pervin Savran, yaşadıklarını “Su ve mevsim değişikliği ile ilgili burada bir panelimiz vardı. Bu suyun başında susuzluktan çıkan büyük bir kavga var. Çadırlarımız yıkıldı. İnsanlarımız engellendi. Bu alanda bulunan belediyenin getirmiş olduğu tankeri götürüp misafirlerimize saldırı oldu. Çadırlarımız yıkıldı. Keçilerimiz susuz kalıyor. Buradan geçen sayısız obamız, bütün ailemiz imkanı varsa belediyeden traktörle su satın alıyor. İmkanı olmayan da susuzluktan nereye gideceğini bilmiyor. O yüzden bu suyun maden şirketine değil de doğaya ait olduğunu söylüyoruz. Bu yüzden burada yaptığımız etkinliğe belediye başkanı ve personeli karşı çıkıp kavga çıkartarak tahribat yaptılar.” sözleriyle anlattı.
Aslında olayın ana nedeni Pervin Ana’nın son sözlerinde saklı. Kendilerini sistemin otoritesine değil doğanın döngüsüne teslim etmek isteyen Sarıkeçilililer devlet tarafından yok edilmek istenmektedir.
DOĞAYA AİT İNSANLARIN DÜNYASI
Halbuki Yörükler sadece doğaya aitlik beslerler. Doğanın izlerini takip ederek yollarını bulur, doğanın seslerini dinleyerek hayatlarına yön verirler. Saatlerini güneşe, yönlerinin ağaçlara bakarak tayin eder, hava durumunu karıncalardan, kuşlardan haber alırlar. Kadınlarının çoğu ellerinde doğa ananın şifasını taşır.
Mülk edinmeyi reddeder, hayatın sadeliğinin zihnin sadeliğinin anahtarı olduğuna inanırlar…
Tabiata teslim olmak özgürlükçü ve eşitlikçi bir topluluk haline getirir.
Doğa Yörüklerin, Yörükler ise bizim yaşam rehberimizdir.
Sitemin çarklarında, yaşamın karanlığında kaybolmamak için Sarıkeçilililerin yok olmasına izin vermemeliyiz…